Seksenli yıllarda fakülteliydim, cebecide.
Bir küçük arka daireden bölünmüş,
Kuzeye bakan içi aydınlık odamda
Bir somyam, bir masam, bir de radyom.
Radyomda bilmem ne makamı.
Penceremin iki göz camından bakıldığında,
Kapıcı Mevlüt'ûn kulübesi görünürdü arka bahçede.
Gündüz resmide, gece apartmanda koşuşturup dururdu.
Gözleri yorgun, kaytan bıyıklı, Anadolu yağızı
Her gece yatmadan önce kısacık bir kahve içerdi.
Köyünden geldiğinden beri edindiği keyfti böylesi.
Kahve zamanları daha uzun tutulduğunda,
İlkokul mezunuydu Mevlüt, sardırırdık her Cuma.
Güncel politika, daha çok memleket meseleleri ilgilendirirdi beni, ama O,
Köyündeki kavak ağaçlarını anlatırdı bana.
Yine gidecekti bu yaz bulgulara, hem de isterdi
Karşı yamaca oturup, kavaklarını bir bir saymayı.
O gece ikinci uykudamıydım bilmem,
Cama vurulduğunda sıçradım yatağımdan.
Karısıydı gecelikle, gözlerinden uyku kaçmış.
Mevlüt ölmüştü, kimseye haber vermeden.
Yaşamı kadar sakin ve sessiz olmuştu olan.
Çerkeş'in adı hoş bir köyündendi.
Vasiyetiyle,
Memleketime gömmeye gidildi bir otobüs.
Kavaklarını sordum, gösterdiler.
Tamı tamına yetmişdört ağaçtı.
Kayıt Tarihi : 26.2.2018 00:38:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!