Kara bir büyüdür sensiz akşamlar,sinsice gelir çöker kalır üzerime,acımasızca çeker alır güneşimi,yitik ufuklarda kaybolur gözlerim.
İnce,derin bir sızı saplanır mavi sulara,karanlık kuytu koylara sürükler,çeker götürür sensizliğe mülteci yüreğimi.
Işıltılı yakamozlar göz kırpar kahreden yalnızlığa,burcu burcu hasret kokar sensiz akşamlar,deste deste hüzün toplar geceye.
Vakit geldi yine,işte sensizliğin tam ortasındayım,her akşam hiç aksamadan zuhur eden,randevusuna sadık bir dost misali karşımda çoban yıldızı.
Herşey hazır yine sensizliği acımasızca yüzüme vurmaya,divan kurulmuş herşey hazır hesap sormaya,diyeti ben bedeli sen.
Beklemek zordur,bıçak gibi keser boğazını,kör karanlıklarda soluksuz kalırsın,sen beni ancak kahır akşamlarında vurgun yediğinde anlarsın.
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.