Dünkü bugünlerden kalan ve bugünün dünde var olmayışından gelen asortik bir tını değil,üzerine bir likör bardağı morfin dökülmüş denizin,çabuk ve nedensiz değişimleri…
Denizler fark eder mi ki med-cezirleri?
Rotası belli bir nehrin getirdiği planktonlu bir yaşam formuyken,
bir denize dökülmenin verdiği kelepçesiz,prangasız tutunabilme hassasiyetini,
nasıl hissedebilir ki benliğini denizin tuzuna kaptırmış tatlı su molekülleri?
buğulu camların ardına tane tane su yağıyor….
aralarından şehre düşen ilk kar tanesini görüyorum,
sular canını yakıyor… düşüyor….
sonra soğuk bir asvaltta kimseye görünmeden eriyor…
bursa’ya küsmüş karlar yağıyor
penceremden içeri bakıp,bir ağıt beklercesine….
geceyi iskemle hudutlarına sığdırmış iç sıkıntılarım…
hesabı şu arkadaşlar ödeyecek…
sanki yol mutluluklar ülkesine gidiyormuşçasına yalan dolu…
anadan doğma düşük standartlarım, ehliyet sahiplerini küfre teşvik ediyor….
gettonun doğusundan esen rüzgarlar polis eskortlarının kafasını karıştırmış
Bedeviler havai gömlek giyer ve kutupları keşfe giderse eğer,
şayet, aşık olmayacağını da garanti edersen dövize endekslenmeden
kanuni kefil olursa,
bir de ipotek edersen küçük kan dolaşımını
belki bir şans verebilirim sana..
dinleyebilirim kimsesiz hikayelerini
defalarca ölmüş Hayaletler'in mezarlığından naaş çıkarmak zordur derler...
buraların toprağı sert,
son ölümü kıraç topraklarda yaşamış bu hayalet...
sana ilk masal anlattığımda deniz yıldızı ve denizdi kahramanlar...
şimdi
ölüler hayaletler ve mezar taşlarımız var...
hafızamı öyle küçük parçalara ayırdım ki
atar damarlarımda soluklanan kan kadar ürkek şimdi yalanlarım…
ruhulkudüs’ü babası bilirdik tüm günahların …
geçen onca zamana rağmen, bir aşkın geri dönüşüm masallarıydık…
saatler, kalem tuttukça çift tarife açıyor ellerime
demagojik bir inkarı resmedercesine sahte çıkmış tüm bakışlar
zamanın trajik sonunu resmedip
zihnine kazıyamadan bir böcekçilin
antibiyotik kuşanıp, yağmurlara savaş açıyorum
buluştuğumuz adresleri platonik kimselere fısıldayarak..
kahlo kayıp bacaklarının portesini çiziyor yastığına
bu kez ben savaşıyorum halüsilasyonlarınla üstelik bak..
düzmece metinlerin egosuna
kurgusal savunmalar hazırlamaktayım
saatim var,
kolumu ısırmak için sebeplerim yok..
üstelik henüz şizofren de değilim..
tek bildiğim,
önce beşer beşer yüze kadar
sonra ikişer ikişer ona
ve sonra kaça kadar sayabiliyorsak işte,
zihnimin dolambaçlı odalarında oynanan bir saklambac oyununda...
önüme arkama saklanandın sen,
Sobelendim..
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!