Dünyada yok bir ram ola ki kul,
Kucak açmış duruyor kadim İstanbul.
Boğaza dolanmış, kıvrılmış Marmara' da
Ahengini gizlemiş, tepede; Çamlıca' da.
Çepeçevre surların başında süslü fesi,
Entari sallamakta sulara Kızkulesi.
Hala Galata' da uçar tek tek kanatlar,
Gördüğün o manzara Hazarfen' den yadigar.
Karaköy vapurunda rüzgarın serinliği,
İstanbul' da yatıyor mananın derinliği.
Gülhane' yi kuşatmış sıra sıra selviler,
O mekanda buluşur dile gelen sevgiler.
İstanbul; Peygamber' in(sav) mübarek duasında,
Atan kalpler birleşir bir Cuma Salasında.
İstanbul; koca derya, bir tarihi avutmuş,
Gör bak surlarında ne yiğitler boğulmuş.
İstanbul; sana düşen ne hallere bürünür,
Şirin gibi bekler de, Ferhat gibi sürünür.
Bırak beni koynuna sımsıkı sarılmışım,
Gönlümün parçasını ben sende bırakmışım.
Ey sen! Sevgilim, gözümde tüten Leyla,
Bırak beni sana bütün dünya müptela.
Bir karış toprağının tutkunudur bu kul,
Gözümde, kulağımda, kalbimdesin İstanbul.
Sensiz hayata nasıl yelken açarım?
Bir selam eksiltsen işte o dem yanarım.
Bir ömür yaşasam o sıcacık bağrında,
Yine doydum diyemem küçücük hatırana.
(İstanbul ve Ş.Urfa-Ağustos 2003)
Muhammed Emre TulayKayıt Tarihi : 21.4.2006 16:00:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!