Sen ve ben, aynı kedere boyun eğen,
yelkovan kuşları gibiydik.
Kırılmış dakikalar ardında yitirdik benliğimizi.
Ah! kimseler duymadı sessizliğimizi...
Gayrimeşru bir yalnızlık sardı yaralarımızı, kader,
kara bir duvak gibi alnımda yokluğunun mührü kader,
o ve ben, aynı kederle eriyen, idama mahkumlar gibiydik.
..
Hakka gönül verdim onu severdim
Dağa taşa sırtım verdim dayandım
İnsanlara bunca zaman güvendim
Kader seni hangi dağa atayım
Alan yok ki seni kime satayım
Satayımda rahat rahat yatayım
..
Bilemedim yeşil gözlüm.
Kahrolası kader engelini.
Söyleyemedim sözlüm.
Ne bilirdim gideceğini.
Gelemedim düşündüm.
Sana sakladım hediyeni.
..
Anı değil,
dünü yaşasan,
yarına ayak bassan,
kader yine,
kılı kırk yarıyor…
Şuan mutlu olsan,
..
İstemezdim böyle olmasını
Hani elinde olmaz,düzeltemezsin ya bazı şeyleri
aynen öyle bendeki.
Galiba aşk diyorlar buna bilmiyorum ne olduğunu ama onu kaybetmek istemiyorum… ne kadar bana zarar versede istemiyorum işte… belkide kaybetmek istemediklerim sana hissettiklerim değil belkide sensindir… Gözlerindeki ateş hergün yakar beni, isterimki benim gözlerimi yaksın ama o dudaklarındaki tebessüm bitirir her şeyi… Bende artık bilmiyorum kalan son umutları tüketiyorum herhalde… onlarda bitince napacağım bilmiyorum… aslında benim bir ışığım var umudumun kaynağı, hayatımın anlamı, benim dünyadaki meleğim… acaba yine ondan umut istesem vermez mi bana? yada umudu değilde bütün sevgisini bana vermez mi?
Benim kötü olan kader çizgimide alıp kendi kader çizgisiyle birleştirmez mi?
Bu zamana kadar yazılmış olan defteri kapatıp yeni bi defter açmaz mı?
Şu 3 günlük dünyada 1 gününü bana ayırmaz mı?
..
Kader, ağlarını yavaş yavaş örüyor,
Çok seven, sevdiğini elde görüyor,
O nasıl sevdiğimi bilmiyor bilmiyor,
Kader, ağlarını yavaş yavaş örüyor,
Sende beni böyle sevsen anlardın,
..
Bizim İbnı-Haldun kader coğrafyadır diyor asırlardır
Oysa geriye bırakılan, tekdüze kalmış bir çizelgedir
Kamusta terminolojik olarak iç bunaltıcı kelimeler
kategorisi yaptım; içine nasip, hayırlısı ve seni kattım.
Ne Descartes, ne niçe, ne şeriatı okuyorum, felsefenin...na
koyayım, ben istinasız her gece seni düşünerek yattım
..
Bu ne gamdır, bu ne keder
Şu ayrılık, yardan eder
Aşk beklemez, oldum heder
Çok bekleme, dönmez kader!
Düşlerimde gezip durma
Sefa sürüp beni sorma
..
Öyle bir yerdeyim ki,
Bir yanım dağ, bir yanım taş…
Öyle günler geçirdim ki,
Gözümde dinmedi yaş…
Dert mi, çile mi, keder mi bu?
Söyle dostum, söyle! Kader mi bu?
..
Seni sevdim gelmedin,
Bana güller vermedin,
Cânım, gülüm demedin,
Sevdiğimi bil yeter.
Ben aşığım vefakârım,
..
Yar ile birlikte, hayallerim var
Kiminle açmıştı, mavi gökyüzü
Gözgöze bakışıp, ağlayanım yar
Karanlıklar boğdu, doğdu yıldızı
Sevgimiz üstüne, güneş doğmadı
O yarin sevdası, beni boğmadı
..
Sesin geliyor sesin, senenin son Mayıs’ından.
Sesinin geldiği yerlerinden bıçkın sıcağa selam.
Bir de güneş gözüktü mu boğazın kıyısından,
Senin elinden ciğerimi deşecek bıçağa selam.
İlah göğü senden yıldızlarla ördü.
Adem senden ufukları menzil gördü,
..
Öyle bir yolculuk yapıyoruz ki zamanın kapsülün de, odaklanmış bir menzile doğru mola vermeden hem de son sürat akıp gidiyoruz cümbür cemaat.Yaşadığımız an’lar deliksiz cebimiz de geçmişin atıklarını gün be gün çoğaltıyor, onları saymakla uğraşırken yaşadığımız anların farkına bile varmadan, tadına tuzuna bakmadan tüketip gidiyoruz.Uzansak da onlara yakalamak için ellerimizle, tutamıyoruz maalesef ve onları da yitirdiğimizi anlayıp üzülüyoruz. Bir çoğu yüzümüze yerleşiyor sanki geçtiğimiz yolları anımsatır gibi, kimileri ise sevda atıkları olarak sıkışmış yüreğimizin kapılarını zorlarlar özgür kalabilmek için.Hele o saçlarımıza beyaz ışık tutarak sanki kaybolmuşluğun yolunu arayanlara ne demeli? Öyle bir kapsül ki bu, tüm sevdiklerimizle aynı anda,yolculuk yapmamıza rağmen,içinde herkesi ayrı yaşattığı cam fanus odalarında saklıyor. Görsek de yüzlerimizi, duysak da seslerimizi dokunamıyoruz ne yapsak da,cam fanusun kader mahkumları gibi…Kimi zaman, Güneşe çok yakın geçerken sıcaklığını her bir hücremizde hissetsek bile, daha ısıtamadan yüreklerimizi birden yolumuza çıkan sönmüş yıldızlar üşütüyor tekrar bizi, sıcaklığa veda ederek devam ediyor yolculuğumuz..Yalnız ve sorgulayan yüreklerimizdeki yangınları, söndürmeye çalışırız gözpınarlarından doldurduğumuz sularla yine…Tek başına yiyormuş gibi olsak da yemeklerimizi bu fanusta,yalnız değiliz aslında kurduğumuz sofrada.Paylaşırız çoğu zaman aşımızı,katığımızı sevgimizle,hasretimizle ve kaşıklarız hüzünlerimizi hep bir arada..Evet ay ve yıldızları küskün bir yoldayız, ama olsun yamalı düşlerimizle sohbet ederiz bizde.Onların hayal ormanındaki kayboluşlarını ve mecnun misali çöllerde susuz kavruluşlarını, kırgın yüreklerindeki yaralarına bastıkları tuzun acısını anlatmalarını,dinlerken üzülerek uzaktan kokusunu aldığımız, bizi başka iklimlere götüren yârin sevda mendili siliverir, akan gözyaşlarını. Kapatıveririz gözlerimizi işte o an, sanki kendimizi güvenli bir şifacının eline bırakmanın verdiği bir hazla…
Onun kollarında huzur içinde dalmak üzereyken,birden kimliksiz düşlerin uykusu kaçıp bizi uyandırmaya başlamasıyla yine yanmaya başlar yıkılmışlığın ateşleri alevlenerek… Nikotin tadında bir burukluk olur dudaklarda,üşüyorlar gibi titreyerek, büzüşerek, bir yandan da cebinden çıkardığı hüzün sakızını atar ağzına, öfkeyle çiğnemeye başlar isyanları yok etmek istercesine.Anılar beynimizi tam on ikiden vurmaya çalışırken, düşlerde körebe oynarlar bir yandan.
Biraz sonra göz perdeleri isyan ederek yenik düşecekler uykuya. İşte o zaman, kader ruleti oynadığımız bu yolculukta
bekle beni sevdiğim. Kapını çalıp elimdeki sana biriktirdiğim bir demet şiirle geleceğim.(ş.y)
..
Sözlerimiz bir kelepçe
Katlanırız her bir derde
Ne yarında ne bugünde
Ayıramaz kader bizi.
Her şiirde her şarkıda
Hasret-özlem uzaklarda
..
Buna kader dersen yenildin işte,
O Leyla'yı seven Mecnun bu işte,
Sevip alamadın, kâlp serzenişte,
Buna kader dersen yenildin işte.
Üç günlük zina aşk değildir değil,
..
İnsanlık yerlere düştü tacıyla
Bu nasıl talihtir bu nasıl kader
Gözler yaşla doldu gönül acıyla
Bu nasıl talihtir bu nasıl kader
Bazen bir garibin oldum tanığı
Bazen bir kötünün kaldım sanığı
..
Aştık yine yüce dağlar ardını,
Dost ile unuttuk gönül derdini,
Hasretinle geçer ömrün her günü,
Adını dağlara yazdırır kader...
Derelere indik sular içmeye,
Kuşlara özendik göğe uçmaya,
..
Hiçbir şeyi kafaya takmamak lazım bu dünyada
Kara bahtın üzülsün kader utansın sen üzülme
Hayat çileyle dolu hiç aldırma buna
Dertler utansın kader utansın sen üzülme
Aşk bu yakalar senide sonu ne olur belli olmaz
Yenildin mi ona yaran hep kanar hiç durmaz
..
Kâlbindeki derdini eller bilmesin,
İsterse talihin bir gün gülmesin,
Kader inat etsin yola gelmesin,
Kâlbindeki derdini eller bilmesin.
Hep uzaklara bak sevdim diyerek,
Kader kısmet deyip boyun eyerek,
..
Bizim ilin koyunları kuzular
Derdim artar yaralarım sızılar
Anayı babayı gönül arzular
Kader böyle imiş kime neyleyem
Bizim ilde lale sünbül top biter
Bülbül kumrusu firkatlı öter
..