İki yabancıyız seninle ben...
İki ayrı familyaya ait iki çiçek:
Biri ekvatorda biri kutuplarda yetişen,
Biraraya gelemeyen iki çiçeğiz seninle ben...
Sen dayanamazsın soğuğa yaprakların üşür,
Duvarlar çeşit çeşit
Aramıza ördüğümüz
Kimi tuğla, kimi kerpiç
Taş, ağaç, cam, beton, çelik
Hepsinde başka nitelik
Ortak bir özellik var sadece;
Tren gitti!
Kaçırdık az öncekini de...
Dumanlarını üfleyerek, sigara tiryakileri gibi,
İzin vererek mendil sallamalarına ayrılanların,
Yavaş yavaş hızlanarak, gitti! ..
Bu son “ tren” di...
Herşey seni mi hatırlatıyor gerçekten,
Ben mi seni hatırlamak istiyorum?
Seni sevmek için mi varım,
Seni sevdiğim için mi var oluyorum?
Geldi mi gecenin bir yarısı geliyor efkar,
Yalnız başına,
Ayrı kalmışken tüm sevdiklerinden,
Bir halkayı kırdıkça, biri daha ekleniyorken zincirlerin ucuna,
Karanlıkken,
Sarhoşken içmeden
Yine yağmur yağıyordu,
Toprak kokusu dolduruyordu ciğerlerimi.
Sen yine yoktun,
Yağmurun tadı yoktu.
Yağmur yağıyordu,
Neden kandırıyorum ki kendimi;
Çoktan bitmişti herşey,
Kabuk bağlamıştı yaralar,
Arzular unutulmuştu.
Sen gitmeden olan olmuştu zaten;
Yine 22 Nisan benzeri bir akşamın,
Ağzımda kalan sigara tadı kadar acı saatlerinde,
Mutad şekilde yalnızken,
Kendimle başbaşayken,
Şiirler yazıyorken 22 Nisandakine benzer şekilde;
Zor bir sınav bekliyor yarın beni,
Erken kalkmalıyım,
Tıka basa olmayan iyi bir kahvaltı yapmalıyım.
Kurşun kalem ve yumuşak silgimi yanıma almalıyım mutlaka,
Zamanında çıkmalıyım evden, geç kalmamak için,
Kendime güvenmeliyim ve kararlı olmalıyım.
Yorgun bir akşamın son dakikaları getirdi seni bana,
Yanı başımda yalnızlık vardı, sen gelinceye kadar.
Kalkıp yer verdi sana yalnızlık,
İkimiz buraya fazlayız diye,
Gitti arkasına bakmadan, sen kal diye,
Gelmeyecek bir daha sen gidinceye kadar,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!