Hesap edilemeyen bir sabahındaydık sonbaharın.
İnci kolyem ve hesap makinem vardı yanımda.
Hesap edememiştim yine sonunu.
En fazla 14 rakamı sığdırmıştım ekrana,
Gerisi meçhul idi.
İnci kolye şahidim...
Korktuğum geldi başıma.
Korktuğum için mi geldi,
Gelecek diye mi korkuyordum?
Keşke bir kibrit çöpü gibi olsaydım!
Korkmadan yansaydım.
Mutluluğun şiirini yazdım bugün,
Dinle bak çok kısa:
Sen ve ben;
Nokta...
Ne zaman döneceksin?
Ne zaman yollarına bakarak gözlerim dalmayacak?
Ne zaman ‘canım ben geldim,’ diyeceksin?
Ne zaman sarılıp boynuma,
Beni sevdiğini söyleyeceksin?
Ne zaman dinecek kalbimdeki bu ince sızı ve
Serseri mayın gibiyim bugün,
Nereye gittiğimi bilmiyorum.
Önemi yok benim için,
Öğrenmek istemiyorum.
Serseri mayın gibiyim bugün yollarda,
Bastığım yeri göremiyorum.
Yağan yağmurlarla gel!
Bırak üşüsün ellerin,
Rüzgarı da kat peşine,
Saçında damlacıklarla,
Yağmurlar dinmeden gel!
Kabus dolu bir gecenin,
Kabus gibi sabahından seslendim sana!
Her zamanki gibi duymasan da...
Yazmasam çatlayacaktım.
Kalbimi söküp atasım geldi yine yerinden,
Gücüm yetmedi.
Her büyük mutluluğun peşinden geliyor,
Daha büyük mutsuzluklar.
Seni her bulduğumda,
Yeniden kaybediyorum!
Uçup gidiyor elimdeki rüzgar gülü.
Sevmek neydi?
Sevgi ne?
Bağlılık mı,
Alışkanlık,
Kıskanmak mı, sakınmak mı gözünden bile?
Sevmek neydi?
Eylüldü artık,
Ama sıcaktı inadına,
Güz de gelmiyordu tıpkı sen gibi.
Sen eylüldün,
Tıpkı eylülün sen olduğu gibi...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!