Kadam'a Şiiri - Hakan Pomakoğlu

Hakan Pomakoğlu
100

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Kadam'a

sözüm ne bir inci tanesi
ne de âli bir ilhamın eseridir kadam
olsa olsa iki gözümün gördüğü bu kördüğüme
ve bu kahpe kördövüşüne kustuğum isyandır

posası çıkmış et ve kemik yığınları görürüm kadam
ölmeden göçüp gitmiş insanlar
ama bu zavallılar
ölümün sırrına erenler değil öyle
daha yaşamı çözemeyenler
bu yüzden sığınır olmuşum geceye...
okyanusa... gökyüzüne... ötelere...
bu yüzden tutsak olmuşum düşlere...

hani dağlarımız vardı
yücelerinden dumanı hiç eksilmeyen
hani gözlerimiz kısılana dek gözlediğimiz
yollarımız vardı ufukta düğümlenen
ne yazık ki kadam
deniz yıldızlarını kurtarmak hikaye

hep bu hikayeleri koymuşlar önümüze
aşktan, sevgiden bahsetmişler samimiyetsizce
onuru bir kalkan etmişler kalleşçe
insanları sevmeyi göstermişler pazarlıklı
paylaşmak yalnız bana varsa
hak güçlüysem
adalet mahşere kalmış
işimiz Allaha...

haykırmak istiyorum kadam
sesim körelene dek bağırmak
kalemimin mürekkebinde boğulmak sonra
gıkımı dahi çıkaramadan
varsın tozlu kalsın ahım
ne çıkar

aylar var ki yüreğim tutsak
gözlerimin feri kaçmış kadam
oysa içimdeki kıpırtılar
öyle deli öyle isyankar ki
ağzıma bir bant çekip de susmak
sarılmamak yahut kalem kağıda
inan ki çıldırmaktan da öte

insanlar neden böyle söyler misin
niçin yüzler altında yüzler var
hele de yüzsüzler ki
ne sen sor ne ben diyeyim
nasıl geçmiş damarıma çatal dilli dişi
derisi kalın yüzü kızarmaz asalak
emdi bir çırpıda tüm cevherimi
belki şimdi ’hiç’ bile değilim
ya neden ki sonunda ille de
kahpe felek kör talih
neden

anlayacağın kadam
benim bu aleme aklım ermedi gitti
oysa yürümek vardı
dahası çılgınlar gibi koşmak hep ileri... ileri...
yoksa ben de mi boğuluyorum
ah kadam ben de mi
kendi tükürüğümde

’korkma böyle gelmiş bu dünya böyle gider’
demek
doğrusu işime gelmiyor değil ama
çürümek ürkütüyor be kadam
bir ölümlü diye kazınmak hafızalara
lakin lanet edip küfretmekle de olmuyor işte
koşmak dedim ya çılgınlar gibi
dalaklanıp da çatlayıncaya değin koşmak
kavuşmam gerek sonunda kadam
ah kavuşmak...
düşümdeki o yere

ne gariptir ki
kalemim öfke kusup dururken böyle
ruhum en dingin bir ’an’ı yaşıyor
şakaklarımdan aşağı ter dolu-dizgin...
yollarımı çiziyor...

yollar ki kadam
hepsi de bir meçhule çıkıyor
ben tükendim gittim de
yollar ’bana mısın’ demiyor
aşık olmak ne tuhaf şey
işte o zaman
ufuklardan öteleri
ölümlerden beteri dahi vız geliyor

hem o kadar büyülü ki
sen de kapılıverirsin peşimden
bir bakmışsın bir seher vakti
şahit oluyoruz faltaşı gözlerle
yepyeni bir günün doğum sancılarına...
’artık paydos ’ diyoruz son bir nefes
köhnemiş acılara...

lakin bilemiyorum kadam
gecede kalmak da var
çıkamamak sabaha
belki ölümün sırrına da eremeyiz
bir çuval gibi atılıveririz bir köşeye
çimen bağlar üstümüz
adımız bile kalmaz yadigar

peşimden gel diyemem bu yüzden
benimle birlikte harcayamam gençliğini
hayır dersen anlarım seni
köpüklü dalgaları...
mavi göğü...
kır çiçeklerini...
bilirim yaşamak güzel
bir soluk belki de binlerce mihnete değer

ama ben gidiyorum kadam
hevesi kursağında kalmış bir balık gibi
pul pul derimi yüzerler
belki diri diri...
yalnız şunu bil ki
o zaman bile güller açacak yanağım
bırak açık kalsın kapama gözlerimi
o donuk tebessümleri ki
pişmanlığını haykıracak

yıllar geçer, devran döner...
belki sen bile unutursun adımı
ya da hafızanda bir puslu silüet kalır sade
kimbilir
ama ne gün
şafağın ağaran ufkuna bakarsan
göreceksin kanım hala sıcak
ve hala öfkem tetiktedir
şimşeklenen bulutların ardında
yağmasam bile
gürlerim be
ne zaman ki büzülür güneş
kör sağır ruhların üstüne
pamuk yığınları gibi atılırken dağlar
o son düdükte...

işte kadam beni
beni bir o zaman anlayacaklar

Samsun,1997

Hakan Pomakoğlu
Kayıt Tarihi : 3.9.2019 03:03:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Hakan Pomakoğlu