Şu duvarın arkasına geçeyim... kahrolası koku! kaçarken ne vardı sanki çöp kutusuna girecek...
Gölgeler karanlıkta beni takip ederken sokak lambaları da onlardan yana gibi duruyorlar.
Ya bu sessizlik; çıt desem duyurmak için orda, ordaa diye haykırıverecek gibi.
Nefesim bile kızılderili dumanı gibi burdayız, diyor... Nedir bunları bana bu kadar düşman eden
şey.
Hele gözlerim, tüm içimdeki hainliğe rağmen masum, sahte bir bakışla dolu... Bazen beni bile
kandıracak oluyor ki birden kendime geliyorum.
Saklanmam gerek... tek dostum olan karanlıkta birazdan ay ile işbirliği yapmak için oturduğu
masadan mutlu kalkacak. Yorgun bedenim koşan ayaklarıma küfür edercesine sızlıyor, nefesim
beni yakar gib çıkyor dışarı.
Kalbim beni kandırabilmek için diller döküyor: çık karşısına, boşver herşeyi git, korkak diyor
ama iki defa beni kandırdıktan sonra bu sözleri umrumda değil. Ölüm yok ya ucunda, deyiveriyor...
duruyorum....
Ölüm olsa kaçar mıyım sanıyorsun. O kadar basit değil. Bu işin sonu yorgunluk, mücadele ve herşe-
ye rağmen ölümden beter hayalkırıklığı ve kandırılmışlık hissi.
Keşke sadece dediğin gibi ucunda ölüm olsa da tek nefeslik bile olsa karşılaşabilsem onla...
Kaçmasam ilk kez. Beni bekleyen sonu gülümseyerek karşılasam... karşısında öylece durup
hoşgeldin diyebilsem ve tek bir kez olsun, hoşçakal
Kayıt Tarihi : 26.10.2011 02:10:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!