Basit ve kaçınılmazdır başlangıç, bir iki üç...
Yaratıyordu hep kendini, somut ve zamansız, bir andı yok.
Damlar mı, damlamaz mı, aynadaki yansımadan sonsuzluk?
Cam kırıklarının peşindeydi, uykusuz çocukların avucunda biriktirdiği.
*
İlk anda, bir inatla, tuzlu çiğ balık yutulur okyanuslardan, hizalandığında gezegenler son defa.
Yakılmış tüm atlaslar, savrulmuş külleri, paslandırdığı için parlak pulları.
Beklemeden, anlık ve derin, bir iki üç...
Hayır, kendisi değildi bedenin, sadece bir histi.
*
Her zerrededir, olanaksız anlatmak.
Sızar solgun şüpheler, pencerenin kenarından.
Eritir hafızanın belirgin hatlarını, olsun ya da olmasın, bu saymanın başlangıcı.
Tekrarlayarak unutturulur, zihne kazınması gereken ve anlam gerektiren her boşluk.
*
Dairesel, sessiz ve donuk, bir iki üç...
Yer değiştirir durmadan, metalik ve kaygan, değil hayır bir mekan.
Eskir mi, eskimez mi, bir melodi doğurmakla, hiçlikten evren?
İzindeydi tozların, yorgun meleklerin kanatlarından dökülen.
*
Var olmak ister rakamlar, çatının eğri kiremididir zira kederleri.
Kök salmışlar, sokak köşesindeki nem birikmiş duvarın dibinde, seyretmekteler bölgeyi.
Çatlak, mavi ve tekil, bir iki üç.
Hep birbirinin aynısı, şüphesiz bir fikirdi.
*
Anahtarlar, eski pardösülerin ceplerinde...
Perdelerin gerisinde titrek gölgeler, fısıldayan sessizlik.
Bak trenlerin loş kompartımanlarına, kadınların ve adamların güvendiği.
Nerede yaşandı en yakın kayboluş, solgun bir tebessüm ve bir çift el.
*
Adamlardan en az biri uyanıp konuşmalı, sis dolmuş odalarına.
Daha eski bir gece yoktur zira, yıldızları yutan bir nefesten.
Kenarlar çıplak, keskin ve aniden, bir iki üç...
Bir şeydi, kör kuyuların vaat ettiği.
*
O vakitte, taze ot koparılır merakla, buruk topraktan, bulutların ilk kez sınandığı.
Denize atılmıştı, buruşturulup haritalar, kararttığı için ışıldayan taşları.
Titreşirken, uzak ve tanıdık, bir iki üç...
Varışın kendisi değil hayır, bir yolculuktu sadece.
*
Paslı çividir çünkü ruhun sancısı, can bulmak ister sözcüklerde.
Yankılanıyor tavan arasında, büyümüş ses boşlukta, bir fısıltıyı dinlerken.
Dalgalı, bütün ve kopuk, bir iki üç.
Var olanın tamamı, elbette bir kişiydi.
*
Yırtık fotoğrafların ardında, yüzler...
Bir beklenti mırıldanıyor, iskelede bekleyen bavullar.
Denize uzanmışlar, çocukların ve yaşlıların bildiği, gemilerin gıcırdayan güvertelerinden.
Nerede terk edildi o son başlangıç, ıslak kaldırımda tek bir ayakkabı.
Kayıt Tarihi : 13.8.2025 22:33:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!