İşte "ölüm senfonisi" çalıyor
Zift gibi kokuşmuş ruhlar titriyor
boyun bükerek...
Tam da karşımda bir insan kasabı
Ve de sonunu bekleyen zavallı
göğüs gererek...
Bu katil (!) hangi suçu işlemişti?
Kendi de bilmiyor hiç kimse gibi
O -bu infazın meçhul kahramanı-
Bir talihsiz değil, bir bahtiyardı.
Ancak elinden gelen bir şey yoktu;
Çünkü haksızlığa küfretmek zordu.
Dibe batmış hayatın mahkumuydu
Zirvelere âşık onur yolcusu...
Oysa aradığı şey: hakikatler...
Belki baş ucunda belki çok uzak;
İnanıyordu ki bütün gerçekler
Bir gün elbet karşısına çıkacak.
Bîçare garibin tek arzusu bu
Aynı zamanda da en büyük suçu;
her ne demekse?!...
Ey bahtiyar! Dünya "hiç"ten ibaret;
Gem vur nefsine, hele dur, bi"sabret!
"o gün" bugünse?!...
.
.
.
İşte cellat, ağır adımlarıyla
Öfkeden kudurmuş aç bakışlarla
gelmiyor muydu?...
Boynunu vuracak rüzgar hızıyla
Birazdan, parlayan o çelik balta,
görmüyor muydu?...
Ne endişesi vardı ne telaşı
Heyhât! Kılı dahi kıpırdamadı.
Sadece gözlerini yumdu hazla;
Ummanlara daldı belki o hızla...
Bir yanda insanların fısıltısı
Bir yanda okunur idam fermanı...
Çatladı sabır taşı ve haykırdı:
"Allah'ın cezası, iblis suratlı---"
Tam da gürleyecekti haksızlığa
Bir ıslık darbesi kesti sesini;
Tebessümler donarken dudağında
Yaşadığını da anca fark etti...
Feryat ediyordu var nefesiyle
Düşerken boşluğun kor ellerine;
ölüyor muydu?!...
Tam o an açılıverdi gözleri...
Geçti gitti, şükür, kabustu bitti...
yaşıyor muydu?!
Düzce, 1993
Hakan Pomakoğlu
Kayıt Tarihi : 4.9.2019 20:15:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!