'"Kabul" Yazım Şiiri - Ahmet Bektaş

Ahmet Bektaş
829

ŞİİR


5

TAKİPÇİ

'"Kabul" Yazım

Kabul

İnsan İnandığı Kabulü Yaşar
 
Okyanustaki balık sürüleri gibi oradan oraya küçük bir ürkütmeyle yönlenen bir toplumun şu an hangi yönde olduğunun ne değeri olabilir ki?

Neden insanlığı sürükleyen, etki altına alan ideolojik veya dinsel öğretilerin nerdeyse tamamı “Orta Çağ” ürünü? Bu konuda ciddi düşünmek gerekmez mi? İlk çağlarda da muhteşem uygarlıkların var olduğunu biliyoruz! Hatta uzay çağı, bilgi çağı derken, bilinç çağına gelindi ama hala “Orta Çağ” dinsel veya ideolojik kalıplarında takılı kalmak niye?

İnsanlar arasında daha akıllı olanlar, aslında aklını verimli kullananlardır. Kadim bilgileri kullananlar geleceği "Kurgu"layabilir. Yani çok akıllı olması aklını doğru kullanmasıyla açığa çıkıyor. Bilinçli olanlar, bilinçsiz olanları kurgulayabilir ve kendi amaçları doğrultusunda yönlendirebilir, onları kendi tekamülüne araç yapabilir! Burada bir örnek vermek isterim; faraza zaman makinesi ile geçmişe giden birisi, vardığı zaman ve mekanın geleceği hakkında onlara kesin ve doğru bilgileri verip onlar arasında muhteşem bir makama sahip olabilir. Zamana göreceli çok eski çağlarda olsa “İlah” bile kabul edilebilir. Yakın zamana gitmişse “Kahin” ya da büyük üstat, din alimi olarak kabul görebilir. İsterse kendi bilgilerine dayanarak yeni bir öğreti bile kurar. Geleceğe giderse geri döndüğünde geleceği bilen bir kahin ya da alim oluverir! Örneğimiz aklımıza kapı açması içindi elbet, takılmayalım. Burada önemli olan şu; geleceği bilmekle geleceğe ait olayları kurgulayarak toplum içinde mevki edinmek mümkün. Yusuf peygamber rüya ilmi ile geleceği bilmiş ve Firavunun en gözde adamı oluvermiş!

“Çağrı” (İslamiyet’in Doğuşu) filmini izlediğimde 1976 yapımı film. Ankara’da gösterime girince izledim. Ankara’nın en büyük sinemalarında gösterildi. Birkaç defa izledim o yıllarda… Ergenlik yıllarımdı. Daha sonra televizyonlarda defalarca gösterildi hiç birini baştan sona sabırsızlığımdan ve önceden izlediğim için izlemedim. O yıllara bir göz atalım. Sinemalar duraklama, gerileme dönemine girmiş; seks filmleri ve ideolojik filmlerle ayakta durmaya çalışıyor! Yabancı aksiyon filmleri de ilgi çekiyor elbet. İdeolojik filmlerin gösterildiği sinemalara bombalar atılıyor, bomba ihbarları yapılıyor! “Çağrı” filmini gösterime almak da riskli sayılırdı!

Filmde beni etkileyen, aklımda kalan bazı şeyleri anlatacağım. Çoğunu unuttum, sonradan da izlemediğim için; yazacaklarım aklımda kalabilmişse beni hakikaten etkilemiştir! Anthony Quinn bu isim, filmin izlenmesinde en büyük etken olmalı Çünkü akıllara ilk o gelir! O yıllarda İslam Dünyasında bir eziklik vardı. Bu nedenle yabancı ve ünlü bir oyuncunun bu filmde oynaması bile önemliydi! Orada bir sahne; müşriklerden birine İslam anlatılıyor ve adam tamam kabul ama yine de aklımda bir soru kaldı benzeri bir söz söyler! Sahabeden biri kılıcını gösterip, kafanı koparırsam o şüphe de gider benzeri bir söz ediveriyor! Tabi ki onu sakinleştiriyorlar! Bu sahne benim hatırladığım bir sahne! Arkadaşlarımla o sahneyi defalarca konuştuk ve her defasında dinsizlerin ve şüphede olanların kafasının koparılmasının aslında dine hizmet olduğunu filmde ise nezaketten bunun yapılmadığını düşünürdük! Subliminal mesaj gibi o fikir aklımıza giriverdi! Yani o sahneden izleyici olarak bu sonucu çıkardık… Ha bir de o zamanlar kız çocuklarını diri diri toprağa gömerlermiş ya onu da sanırdık ki tüm kız çocukları diridiri gömülüyor! Sonradan bir ilahiyatçı televizyonda anlattı; yaygınlık oranı %5 civarı imiş ve ben düşündüm; o zamalarda Avrupa’da böyle bir şey yok! Asya’da, Çin’de, Afrikada bile yok! Hatta Arabistan yarım adasında sadece Mekke civarındaki birkaç vahşi kabilede orada dahi %5 gibi varmış! Filmin bize verdiği subliminal gibi düşündüğüm mesaj ise sanki tüm Dünya’da doğan kız çocukları diri diri gömülüyor… Bir de şu his oluştu; sanki Dünya’da birileri atı, iti bağlamış, başka işi kalmamış; sadece ve sadece din karşıtlığı yapıyor!

Oysa çokları menfaati için din yandaşlığı ya da karşıtlığı yapar! Yani din karşıtlarıyla olmaz din savaşları! Dinler arası ve mezhepler arası olur! Diğer savaşlar zaten toprak ve sömürge savaşlarıdır!

Bediüzzamanın da bahsettiği gibi; "Ben bu zaman ve zeminde, beşerin hayat-ı içtimaiye medresesinde ders aldım ve bildim ki: Ecnebîler, Avrupalılar terakkîde istikbale uçmalarıyla beraber, bizi maddî cihette kurûn-u vustada(Orta Çağ) durduran ve tevlaf eden altı tane hastalıktır. O hastalıklar da bunlardır:
1. Ye'sin (ümitsizliğin) içimizde hayat bulup dirilmesi.
2. Sıdkın hayat-ı içtimaiye-i siyasiyede ölmesi. (Doğruluğun siyasette ölmesi)
3. Adavete muhabbet. (Kin, ve düşmanlığı körüklemek)
4. Ehl-i îmanı birbirine bağlayan nûranî rabıtaları bilmemek.
5. Çeşit çeşit sarî hastalıklar gibi intişar eden istibdat.(Baskı)
6. Menfaat-i şahsiyesine himmeti hasretmek." (Sadece şahsi menfaati hedeflemek)

Bu sebepler göz ardı edilmiş…

Yeni filmlerden “Gora” ve “Arog” ikisini de beğeniyle izledim. Bu filmlerde subliminal mesaj olduğunu sanmıyorum! Varsa da güzel! “Gora”da; uzay filmleri ve benzeri Süper kahramanların bulunduğu filmlerde verilen subliminal mesajlar ifşa edilmiş zaten! Şimdi popüler filmlerin çoğunca subliminal mesaj var! Hatta filmler bu mesajları vermek için özel olarak hazırlanıyor!

Mesaj belli; bir kahraman varsa egemenlerin emrinde ve egemenler için çalışır! Hatta bir kahraman çıkacak ise o da egemenler için çalışır! Egemenler de Dünya’yı düzenler ve öcülerden, uzaylılardan korur! Egemenler var olsun egemenlikleri daim olsun ki Dünya uzaylıların ya da öcülerin eline geçmesin! Egemenlerin yaptığı tüm düzenlemeler insanların refahı içindir! Bu nedenle öldürücü silahların egemenlerin elinde bulunması; çıkan ve çıkarılacak olan kahramanlar egemenlerin emrinde bulunmasından daha doğal ne olabilir ki! Bu kabul, subliminal mesajlarla verilir!

Son tahlilde; herkes inandığı kurguyu yaşar! Madem insan için “İnsan”dan daha kıymetli bir varlık yok; çünkü “Ben” olmasam benimle alakalı hiçbir şey olmaz! Ne varsa benimle, bana göreceli olarak, benim algılamamla açığa çıkıyor. Dışardan telkin almaya programlı bir toplum asla kendi içsel potansiyelini kullanamaz. Eski köhnemiş ideolojileri hortlatarak da yol alınamıyor! Genelin kabulüne göre olan gelişmelerin yaşanması doğal sonuç. Yani önceden bilmek denilen şey aslında önceden "Kur"mak! Çünkü kurgu, milyarlarca insan tarafından kabul görüp yaşanması için ibadet gibi kodlandı. Bu kodlama yukarıda bahsettiğim subliminal veya direk mesajlarla yapılabilir! Yani evrenden istendi. Ve istenen yaşanıyor. Bundan doğal ne olabilir ki Kabul edilen, ettirilen yaşanır!

Selametle;

Ahmet Bektaş

Ahmet Bektaş
Kayıt Tarihi : 29.5.2013 17:52:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Mesaj belli; bir kahraman varsa egemenlerin emrinde ve egemenler için çalışır! Hatta bir kahraman çıkacak ise o da egemenler için çalışır! Egemenler de Dünya’yı düzenler ve öcülerden, uzaylılardan korur! Egemenler var olsun egemenlikleri daim olsun ki Dünya uzaylıların ya da öcülerin eline geçmesin! Egemenlerin yaptığı tüm düzenlemeler insanların refahı içindir! Bu nedenle öldürücü silahların egemenlerin elinde bulunması; çıkan ve çıkarılacak olan kahramanlar egemenlerin emrinde bulunmasından daha doğal ne olabilir ki! Bu kabul, subliminal mesajlarla verilir! Son tahlilde; herkes inandığı kurguyu yaşar! Madem insan için “İnsan”dan daha kıymetli bir varlık yok; çünkü “Ben” olmasam benimle alakalı hiçbir şey olmaz! Ne varsa benimle, bana göreceli olarak, benim algılamamla açığa çıkıyor. Dışardan telkin almaya programlı bir toplum asla kendi içsel potansiyelini kullanamaz. Eski köhnemiş ideolojileri hortlatarak da yol alınamıyor! Genelin kabulüne göre olan gelişmelerin yaşanması doğal sonuç. Yani önceden bilmek denilen şey aslında önceden "Kur"mak! Çünkü kurgu, milyarlarca insan tarafından kabul görüp yaşanması için ibadet gibi kodlandı. Bu kodlama yukarıda bahsettiğim subliminal veya direk mesajlarla yapılabilir! Yani evrenden istendi. Ve istenen yaşanıyor. Bundan doğal ne olabilir ki Kabul edilen, ettirilen yaşanır!

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ahmet Bektaş