Uzanmış, yerde yatıyor, yorgun ve miskin ceset.
Üzerinde, zorunlu giydirilen, o bembeyaz kıyafet,
İçinde, anadan doğduğu gibi yalın, biraz et ve iskelet.
Yine de, yüzünde bir huzur, yaptığı hasenattır elbet.
Eğilip, sarılmak istiyorum, o terkedilmiş pakete.
Paketin üzerinde, resmi var, ya kendisi nerede?
Neden zarfı burda kalmış, cevheri başka yerde?
Yoksa, bir mektup mu, ona son kez veda edenlere?
Geride, bir çift göz var, az önce kapattığım,
Bir de ağız kalmış, kelimesiz ve suskun.
Sanki mirası, bir kandil, fitilsiz ve ateşsiz.
Ve antika gramafon ama, plaksız ve iğnesiz.
Gidiyor omuzlarda şimdi, hiç bilmediği bir şehre,
Yaşasaydı istemezdi, o karanlık şehri, elbette.
Belki de görmüştü o yeri, derin uykudayken, bir gün.
Belki de bilmediği tek şey, biten vadesiydi ve bu gün.
Hiç itirazı yok, o kuburda, sola yatmış ya da sağa
Yaşarken, yedirtmezdi bedenini, asla bir asalağa,
Şimdi dost oluyor, yem oluyor, o kapkara toprağa,
Demekki itiraz da niyaz da hükümsüz, bu kaçılmaz dâra.
Kalp yerinde, kan yerinde ve her şey tastamam,
Belli ki bir sebebi var ve sahibi bu maktulün.
Kendi seçmemiş bu firakı, vücuttan, işte görüyorum.
Hakkı olsaydı bırakmazdı geride, bu abayı, biliyorum.
Kayıt Tarihi : 8.6.2016 21:14:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!