Aldatılan yaşam heveslerini
Yanılgılarımızın en esmer köşesine ayırıp
Sorgulanmalara hazır davalı misali
Karanlıkların ucsuz bucaksız adımlarını atarken
Mutluluğu seyir defterimize imzaladık
Donuk tende
Seni seviyorumun tenor sesiyle
Bir çığ düşünce dağlara
Yaşlanmışlıkların şal ateşinde bir giz
Cama vurur soluğunun buğusu
Sesini duyumsarım bir çiğdemin
Yakınlaştıkça uzaklaşan ufuklar gibisin
Dudaklarımın arasında yarım kalmış bir sözcük
Olmayan, olamayan, kanayan
Al misketlerini ver bebeklerimi
Oyun bitti.
İsli bir perde gibi çekildi aşk üzerimize
Fahişe ruhun hayatının her sonbaharında hatırladığı gerçekleri gizleyemedi sonunda.
Gençliğini ifade eden şeyler; kavgalarını, aşklarını, unuttuklarını anımsattı. Aslında içtiği biranın kokusunda çılgınlığı hissettiğini ve hüznün coşkusunu yaşadığını anladı. Bazen insanların gözlerine bakamadı. Utanmak değildi bu, yalnızlığın bir başka rengi.
Çatık kaşlar ona hep babasını hatırlatıyordu.Yaklaşık bir aydır konuşmadığı babasını. Acı çekiyor ama kabullenemiyordu onun gerçeğini.Tek bir gerçek vardı, senin fahişe ruhun.
Küçük kavanoz kutusuna sığdırılamayacak gerçeklerin vardı senin. Bunlar o kadar büyük okadar büyüktü ki tek başına ağlayıp güldüğün zamanlarda bile
yıldızlar dökülürdü gecelerinden pul pul. Ama yetmiyordu, bağırmak istiyordun avazın çıkana kadar.
Aşık olmayı bile sigara içmek kadar kolay görüyordun. Farkında olmadan bir gün, Arka arkaya yaktığın sigaranla ve hatta bulunduğun şehri bile terk etmek istedin.Kaçışı yoktu bu hikayenin, her taraf aşk kokuyordu.Gözyaşlarındaki tuz gibi acılarında tazeydi.Geceleri seni bir köpek gibi inletiyordu bu aşk.Ve önceleri kendini bile şaşırtan maceraların vardı. O kadar çok şey almıştı ki senden her nefesinde eksikliğini hissettirecek kadar.Hiç bir şeyin kalmamıştı gecelerinden ve gözyaşlarından başka.
Bütün kentin ışıkları,
Yıldızların alevi
Sığmamalı yüreğimin bir köşesine
Karanlık biraz da sen demektir
Aydınlık yanımın gün ışığı tarafı
Mağrur gülümseyişimin, mağdur mechulü
(Benim kanatlarım kırılırdı rüzgarlarla savrulup
Sen anlamazdın
Kalırdım öylece
zamanın bir yerinde)
Aşk insanın yüzüne vuran kalabalıktır sevgilim
Martı, açar beyaz kanatlarını
O, özgürlük özlemiyle yanarken
Ben sevgimi verdim sana
özgürlüğüm kadar
Arı vazgeçemedi çiçekten,
direnmek için yasama
Coşkusunu yitirmişti hayat
Yanardı gaz lambalarının ucunda
Yorgun akşamların gizi
Orta yerinden kanatırdı dünyayı terimiz
Tenimiz, geceler sevda kokardı
Her pencere
Bir sonun başlangıcıdır
Açtığında sabahları pencereni
Duyamıyorsan kuş sesini, rüzgar sesini
Kapılar kapalıdır yarına
Şimdi ben ne kuş sesinin derdindeyim
Çürük bir iple bağlıydı
dünya belimize
Bir cinayetin parmak izlerini taşıyordu
çocuk ellerimiz
Ensemizde çaresizliğin acısı
İzdüşümünü yaşıyorduk
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!