İnsanlara ne olmuş diye soruyorum kendime. Eskiden elinde filesiyle ya da ekmeği ve gazeteyi koltuğunun altına sıkıştırıp evine gelenleri düşündüm de ne güzel insanlardı. İnsanlara inanan,değer veren,gözlerinin taa içinde sevgi olan. Öfkelenseler de ağızlarından çıkacak olan söze dikkat ederlerdi. Bu gün öfkeli insanlar gördüm,tahammülsüzlüğün doruklarındaydılar. Hiç mi saygıları kalmadı insana insanlığa, bir başka insanın hakkını alan açıkgöz sayılır oldu. Oysa eskiden buna terbiyesizlik denilirdi. Herkesin giysileri aynıydı. Ayakkabılarına pençe yaptırırlardı. Yoksulluk vardı ancak henüz yürekler yoksullaşmamıştı. Şimdi fast food yaşar olduk insan ilişkilerimizi de aynı giysilerimiz gibi anlık görmeye başladık. Bu gün böyle insanları gördüğüm için üzüldüm çok üzüldüm. Saygı ne önemli şeymiş bir kez daha anladım. Bencilliğin, nalıncı keseri gibi sürekli kendine yontmanın çirkinliği yüzüme tokat gibi vurdu. Gözlerimi yumdum,görmek istemedim böylesi insanları ayrıldım oradan nefes alamadım,üstüme sineceğinden korktum bir an tüm bu çirkinliğin..
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman