Ben, bu paslı yüzyılın vitrinine fırlatılmış bir taş,
Camına değil — boşluğuna saplanmış bir dikenim; iç kanamasıdır bu vitrinlerin.
Gömleğim, betonun terini kusar; cebimde durmuş saatler — susmuş ömürler.
Zaman, çalınmış bir mahşerin başsız piyonu yapar beni bu satrançta
Ve her nefes, ciğerime dolan küflü bir veda; tabutumdur her sabahın ilk soluğu.
Geçiyorum o simli tabutların önünden — vitrinler, modern mezar taşları;