Kaç saat oldu
Bu ülkenin kalbinde yanıyoruz
Toprak, kurşun yutmuş bir dil gibi
Konuşmuyor artık
Ve biz hâlâ
Aynı cümlede mahsuruz:
“Bu da geçer.”
Geçmedi!
Hangi pusulada yazıyor,
bu kadar susmanın adı “yaşamak”?
Sahi, hangi coğrafyada
direnmeyen bir halk yaşamış sayılır?
Bize çizilen kader değil,
kapatılan cümle sonlarıydı.
Ama biz,
her defasında,
yeni bir şiirle devam ettik hayata...
Ben sana türkü söyleyeyim mi?
Yasaklanmış ninnilerden,
zulümle beslenmiş topraklarda,
umutla yeşeren çocuklar adına...
Ben sana türkü söyleyeyim mi?
İsmi bilinmeyen mezarlarda,
adı anılmayan bedenler için
ve hâlâ sesini arayan
annelerin yüreği için...
Kırıldıysa sesimiz,
bil ki yankı çoğalır dağların yamaçlarında.
Çünkü sustukça büyür feryat
ve bastıkça toprağa,
fışkırır inadına
kızıl bir başak gibi
Her kelimesi devrim,
her hecesi kavga,
bir şiir gibi yeşerir isyan.
Sürgün her şehirde.
İsyan saatini kurarız.
Bir el diğerine kavuşur,
bir bakış direnişe evrilir,
kalem barikat olur,
dizelerimiz molotof gibi
zulme atılır
Ve bir gün —
Saat tam 05:00
Gecenin en derin, en karanlık yerinde,
bir çığlık yükselir:
“Artık Yeter!”
Çünkü bir gün,
adalet de uyanmak zorunda!
Ve biz o gün,
ranzamızdan değil,
yüreğimizden kalkarız ayağa...
Kayıt Tarihi : 30.7.2025 10:05:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!