''Anadolu'nun bir köyünde iki arkadaşın isyanıdır bu.''
İkisi de farklı renklerdeydiler. Bir sarı, diğeri ise beyazdı... Banyoda ki kavanozda yanyana dururlardı çoğu zaman diş fırçaları... İşte o köyde Himmet ile Fatma'nın tam on altı çocuğu vardı... Dokuz kız, yedi erkek evlat... Altı yaşından yirmi yedi yaşına kadar, kimisi ikiz, kimisi üçüz on altı çocuk... Fatma'da kendine şaşıyordu, ''Bu kadar çocuğu ben nasıl doğurdum.'' diye... Kocası Himmet'in ise öyle şaşma gibi derdi yoktu ve hiç olmamıştı...
Çocuklar uyanınca doğru yüzlerini yıkamaya ve dişlerini fırçalamaya giderlerdi... ''Ne gariplik var bunda?'' dediğinizi duysam da, yine de anlatacağım devamını... Bir dış fırçası ile kızlar dokuz kişi dişlerini fırçalıyorlar... Yine bir diş fırçası ile de erkekler yedi kişi dişlerini fırçalıyorlardı... Ve bu durum hiç de gariplerine gitmiyordu ne hüzünlüdür ki...
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta