Pencereden dışarı bakarken, yağmur yağsa da seyretsem diyordum.
Yağsaydı ne olurdu? Yâda beni nerelere sürüklerdi? Diye düşünürken sesimi duymuşçasına çiselemeye başlamıştı… Düşüncelerimle yan yana, sokaktaki ahmak ıslatan damlalara karışıp şöyle bir hayalen dolaştım.
Sonra, odaya sessizliği çağırıp, suskun ama bir okadar dolu yüreğimle bin bir özleme koştum.
Dün akşam saatlerinde yine bu şehirdeydi. Sokağa çıkıp ıslanmak içimden geçmişti. Ama sonra camdan seyretmek istedim. Tane tane camımı tıklatan damlalarda özümdeki bene kulak verdim. ”Yağmurun bendeki yeri nedir? diye
Dışarıda yağmurun kendine has sadeliği vardı. Bir melodi gibi kulaklarımdan süzülüp, duygularımı çağırıyor, içimdeki bin bir özlemleri depreştiriyor, adeta o an beni kamçılıyordu…
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta