Yalnız geçip gidilir ölümün altından,
Yaradana gidilen en doğru yolundan.
Ölüm bir arayıştır, cihanın efendisini…
Bir vuslat, bir buluş olur görünce kendisini…
…
Geride kalanların gönderdikleri,
Kalp sıcaklığında sunulur Fatiha’ları…
Saadet dolu tebessümler taşır,
Kızım, Oğlum ve dostlarımın sureleri…
…
Gelecektim… İşte, geldim efendim…
İyiliklerimle… Sevincimle… Güvencimle…
Size olan bitip tükenmez hasretimle,
Yanarak işte, geldim Efendim…
…
Hep Hak için sevinmiş, hep Hak için gülmüş,
Hep Hak için mum gibi tükenmiştim,
Ne kendim utandım, yaptıklarımdan
Ne dostlarımı utandırdım, ne de sizi Efendim.
Yüreğim yalansız, bedenim haramsız,
Yanımda kırık dökük birkaç Fatiha’yla…
Şahittir, ay hilalken, erikler çiçek açarken,
Seherle güvercinler uçarken işte, geldim Efendim…
…
Şahittir, zikir tesbihimin ilk tanesi,
Salâvatla içtiğim zemzemin ilk damlası,
Okuduğum, Elifba’nın elif, be, te’si
Koşarak işte geldim Efendim…
…
Ölüm, o kadar uzak ve o kadar yakındı,
Unutmayan, tek ve en büyük vefalıydı,
Ebedi yarınların aralık duran kapısından
Süzülerek işte geldim Efendim…
...
KM - 250405
Kayıt Tarihi : 1.5.2005 15:03:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!