İstanbulun orta yeri
Galata
Ankara'nın ortasında
kule
kulede ata
Ata kule
Ulus'da
Ata
gündem bukalemun değişken
söze başlamışken nişan değmişken
anlatalım bakalım
istanbul'da gün geçmez ki
şamata
İstanbul'un ortasında boğaz
bir evde dört yetişkin altı çocuk
on boğaz
bizim Hamdi oynamış yanlış ata
ne olacak dedik ya şimdi
meğer at tahtadanmış
filmini yapmışlar
yamanmış tahta atın hikayesi
İstanbul'un orta yeri masal
kenarları hikaye
atadan kalmış
nice saltanat nice saray, Ortaköy'de Çırağan
aaah İstanbul aah İstanbul
sende deniz başka başka yıldızlar
çok füsunkârdır
mehtaptır
ay
bu güzel şehirde kalınmaz aç
bir simit yeter
bir bardak ta çay
Emirgan işi
İstanbul'da kaldırımda bir kız yürür
seke seke gidişi
İstanbul vitrin
İstanbul ayna
ayna sırrına doyma
İstanbul'da kaç ada
biri büyük biri Burgaz
biri Heybeli
İstanbul taze gelin
kınalı eli
aaah İstanbul
dedi kodu yapıyorlar senin için, kimi
kız diyor kimi dul
adaların dört bir tarafı deniz
kadı köy'de sinema Taksimde Beyoğlun'da
başladı başlayacak film
Haydarpaşa garında trenden bir kız inecek
elinde bohça
karışacak İstanbul'a
İstanbul olacak
İstanbul'un orta yarinde deniz
denizin ortasında kızın kulesi
kız kulesi
9/Ocak/2010/salı
Yüksel Nimet ApelKayıt Tarihi : 19.1.2010 22:32:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Yüzünde kendinden emin bir ifade ve etkileyici bir ses tonuyla söze başlayan kadın, tüm dikkatleri üzerine çekti. Spotların aydınlattığı eşsiz manzaraları detayları ile öyle güzel anlatıyordu ki, salonda çıt çıkmıyordu.
Anlattığı her semtin gittikçe büyütülen görüntüleri salondaki seyircilere, sanki İstanbul’u havadan kuşbakışı gibi seyrediyorlarmış intibası veriyordu. Sakin ve pürüzsüz ses tonuyla anlattığı yerleri, sevimli ve nükteli sözleriyle süslüyor, hem bilgilendiriyor, hem de eğlendiriyordu.
Boğazın erguvanlarla süslü kıyıları, denizin üzerinde kayar gibi usulca süzülen vapurun düdüğünün sesine, kanat çırpan martıların sesleri karıştı… Yosun kokusunu içinde duydu herkes…
Marmara’yı süsleyen adalar gösterilirken, fonda duyulan taş plaktan yükselen buğulu sese eşlik eden kadına, izleyicilerin de sesi de karıştı. Faytonlar adaları turladı… Görüntüdeki pencerelerden sevimli ihtiyar yüzleri gülümsedi, eller sallandı… Bahçe duvarlarına kıvrılmış uyuyan kediler rehavetle gerindiler… Bahçelerdeki mis kokan güller dallarında sallandı…
Şimdi görüntüde Haydarpaşa Gar’ı… Kulaklarda yankılanan tren sesi… Geride kalan mahzun yüzler… Trenin penceresinde gittikçe uzaklaşan bakışlar…
Duvarlarda afişler… Cahide Sonku’nun dalgalı sarı saçlarının parfümü… Derinden bakan süzgün gözler… Taksiler, şerbetçiler, çığırtkanlar… Ve açlığı körükleyen mis gibi kızarmış balık kokusu… Kızıla dönmüş ufuklarda görünen emsalsiz İstanbul silûetini süsleyen minarelerden göklere akseden ezan sesleri.…
Salonda çıt yok. Esprili güzel hanım, yine gülümseyerek seyircileri selamladı. Perde usulca indi… Işıklar yandığı zaman, yerlerinde büyülenmiş gibi oturan seyirciler hafifçe kıpırdandılar. İstanbul’un eşsiz güzelliği hâlâ gözlerinde, o eski şarkı kulaklarında, balık kokusunun acıktırdığı mideleriyle yavaşça salonu terk ettiler…
Titreyen cılız ışığın son görüntüsünde kalan Kızkulesi, arkalarından mahzun mahzun baktı…
Hâlenur Kor
Sevgili şairimizin şiirini okuduğum zaman, bu sözler döküldü kalemimden... İstanbul'u çok güzel bir şekilde anlatan arkadaşımı kutluyor, sevgilerimi, saygılarımı yolluyorum. Çok teşekkür ediyorum... Tam puan.
selami
TÜM YORUMLAR (5)