İstanbul sessiz bir fahişe şimdi
Kaldırım taşlarında
Serseri mayın misali
Acımasızca dökülüyor avuçlarıma
Köşelerde konaklamış kör dilenciler
Ellerinde mendil paketleriyle
Ağlamayana meme yok dercesine sallıyorlar
Önüne gelene
Bebekte genç bir kız pazarlanıyor yine
Adına erkek dedikleri şerefsizin birine
İstanbul beyaz kadın tüccarı
Az ötede, Taksimde
Bir elinde bali tüpü tutan kirlenmiş suratlı çocuklar
Bakışlarından süzülen esrarlı
Bayıltan bir duman var
Yarı indirilmiş pantolanların sidik kokularıyla
Sarıya boyanmış duvarlar
Kaldır simsiyah peçeni de göster yüzünü
Adı is kokan, vefasız yar
Ne kadar süslensen de
Saklanamıyorsun gözlerimden
Kaçamıyorsun bakışlarımın
Göz, gez, arpacık menzilinden
İstanbul bu gece
Puştluğa soyunmuş anlaşılan
Dinle!
Sana dair cümlelerimin
Salası veriliyor bu akşam
Meydan okurcasına Kız Kulesine
Davullar vuruluyor Topkapıdan
Kan kokulu haykırışlara karışan
Yaralı, meczup bir beden
Hiç kimse dönüp bakmıyordu ki bu çığlıklar neden
Sona ermişti akrebin
Asırlardır yelkovanı kovalaması birden
Önümde duruyordu, cenazesi kaldırılan zaman
Yine bir ömrün katili olmuştu İstanbul, anlaşılan
Umumhane kılıklı bir şehirsin sen
İstanbul
Gırtlak boğumlarımda sıkıştırıp da söyleyemediğim
Boğazına bıçak dayayıp da susturduğum cümleleri
İstersen sen bul
Alışkın değilsin kusurunun yüzüne vurulmasına
Biliyorum
Çek silahını da hadi
Beni arkamdan vur
Eylül Gökdemir/Asimaral... 10.08.2011
Eylül GökdemirKayıt Tarihi : 11.8.2011 15:30:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (1)