Siyah-beyaz fotoğraflardan fırladım.
İstanbul’dum.
Kar yağıyordu, inceden.
Bir tramvay son seferinde
parçaladı beynimi
Hiç görmediğim o köşeden
Nasıl çıktı birden,
anlamadım.
Canım çok acıdı.
Oturup ağladım.
Rengi kırmızıydı vatmanın.
Arkası görünmüyordu, çok karanlıktı.
İstanbul’dum
Yolsuzluk ve cinayet kokuyordum
Ağırdı.,
Son kepenkler
Kolay kapanmıyordu.
Siren gibi doluyordu
Kulağıma sesler
Yanık bir türküydü.
Duman sıcağa esiyordu, havada zemheri
İstanbul’dum
İki yakamın arasında
buz adasıydım.
Ciğerleri patlıyordu lüferlerin.
Beyaz örtü üstünde kadehler
Boşuna bekliyordu.
Acıkmıştım.
Bıraksalar elimi -kolumu
sevgimin gözbebekleri
Hiçbir şeye aldırmadan
camı çerçeveyi
indirecektim.
Bir daha nerede bulup seni, sesini
Vatansız bir yalnızlık gibi
İstanbul’dum
Diyecektim.
Bir daha ben olmayacaktım
Sen,
Eskisi gibi gülebilsen
İstanbul olarak
Sonsuzluk cezanı çekecektin hücrende
Boşuna intiharlara
Hiç zorlamadan kendini.
Kayıt Tarihi : 10.12.2006 20:04:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (2)