İstanbul da Aşk Destanı

Hüseyin Erdinc
406

ŞİİR


10

TAKİPÇİ

İstanbul da Aşk Destanı

İstanbul’da Aşk Destanı

Ey İstanbul,
Yedi tepenin üzerine kurulmuş gizemli sevgili,
Surlarında çağların yorgunluğu,
Denizlerinde kavuşamayanların gözyaşı var.
Senin kapından girerken,
Kalbimde bir güvercin kanatlanır,
Her adımımda başka bir aşk kokusu
Sokaklara sinmiş gibi dokunur bana.

Bu şehirde aşk,
Bir fırıncı küreğinde yanık ekmek kokusudur,
Bir balıkçının ağında sabaha karşı yakalanan umuttur,
Bir tramvay gıcırtısında eski bir sevdanın şarkısıdır.
Ve ben, adımlarımda
Her taşına, her sokağına,
İçimde büyüyen bir sevgili gibi dokunurum.

Boğaz…
Ey iki kıtayı birbirine yaslayan nazlı sevgili!
Senin sularında çırpınan her dalga
Bir kalp atışı gibidir.
Avrupa’dan Asya’ya bakan martılar,
Aşıkların mektuplarını taşır kanatlarında.

Vapur düdükleri,
Uzakta kalan sevgilinin boğuk çığlığıdır;
Köpük köpük yarılır sular,
Ama aşk, denizin iki yakasını birleştirir.
Her köprü, bir elin diğerine uzanışıdır,
Her ışık, gecenin içinde
Sevdaya tutuşmuş bir göz gibi yanar.

Ey Galata Kulesi,
Yüzyıllardır göğe doğru uzanmış bekleyen ağaç!
Senin gövdene sarılmış her taş
Sevdanın gizli kitabından bir harftir.
Kulenin gölgesinde buluşan aşıklar,
Birbirine fısıldarken,
Sen binlerce sırrı yutmuş bir derviş gibi
Susarsın.

Sevgilinin elini ilk defa tutan ürkek parmaklar,
Senin taş basamaklarında yankılanır.
Ve sen bilirsin,
Her aşk önce gökyüzüne bakar,
Sonra yeryüzüne iner;
İstanbul’da ise her aşk
Senin gözlerinde çoğalır.

Ey yalnızlığın ortasında duran kadın!
Kız Kulesi, sen ki denizin kalbinde
Yüzlerce yıldır susarak bekleyen bir gelinsin.
Hakkında anlatılan her efsane
Bir yarım kalmış öpücük,
Bir yarıda bırakılmış hikâye gibidir.

Aşıklar seni seyrederken
Gözlerinde hep bir “keşke” yanar.
Senin sessizliğinde
Ayrılıkların tuzu vardır,
Ama aynı zamanda,
Buluşmaların sonsuzluğu da gizlenir.

Ey kule,
Sen bize öğretirsin ki,
Aşk bazen kavuşmak değildir;
Aşk bazen, uzak bir kıyıdan
Hiç erişemeyeceğin bir ışığa
Baktığını bilmektir.
Daracık sokaklarda yankılanan ayak sesleri,
Bir aşkın nabzı gibidir.
Çamaşır iplerine asılmış beyaz gömleklerde
Sevdanın rüzgârı kurur.
Taş duvarlarda asılı eski afişler,
Unutulmuş şarkıların kokusunu taşır.

Karaköy’de kahve kokar,
Beyoğlu’nda sokak lambaları sarhoştur,
Üsküdar’da dualar karışır denize,
Eyüp’te mezar taşları bile
Birbirine yaslanarak uyur.
Ve bütün bu şehirde,
Aşk yürür el ele,
Her sokakta başka bir yüz,
Her yüzde başka bir hikâye olur.

Ey gece!
Sen İstanbul’un en derin şiirisin.
Bir yanda meyhanelerde rakı kadehlerinde çınlayan
Kırık aşk şarkıları,
Bir yanda sokak lambalarının altında
Susarak ağlayan yalnızlıklar.

Ama Boğaz’a düşen ay ışığında
Sevgililer birbirini bulur,
Her yıldız göz kırpar,
Her martı kanadını aşk için çırpar.
Ve ben bilirim ki,
İstanbul geceleri
Sevgililerin kalbine yazılmış
En eski destandır.

Güneş Haliç’in sularına değdiğinde,
Aşk yeni bir başlangıç gibi doğar.
Simitçilerin sesiyle uyanır şehir,
Çay bardaklarından yükselen buhar
Bir sevgilinin nefesi gibi dokunur yüzüme.

Senin sabahların, ey İstanbul,
Bir kadının saçlarını taraması kadar ince,
Bir erkeğin ilk bakışındaki umut kadar berraktır.
Ve her sabah,
Sanki bütün aşklar yeniden doğar,
Yeniden sevilir, yeniden yaşanır.

Ey İstanbul,
Sen ki aşkın evi,
Sevdanın anahtarı,
Hasretin en güzel yüzüsün.
Sana bakan herkes
Ya aşka inanır,
Ya da aşkı kaybeder.

Ben sana bakarken
Kalbimde bin kapı açılır,
Bin gül kokusu yayılır içime.
Ve bilirim ki,
Sen var oldukça aşk ölmeyecek,
Sen nefes aldıkça sevdalar sürecek.

Ey İstanbul,
Sen benim sevgilim,
Benim sırdaşım,
Benim en büyük destanımsın.
Ve ben seni her baktığımda,
Bir ömür boyu sevecekmişim gibi
İçimde yeniden doğarım.
Ey İstanbul
Hüseyin Erdinç

Hüseyin Erdinc
Kayıt Tarihi : 28.8.2025 02:00:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!