Yanık, içten
ve yürekten.
Tarif etmekte zorlandığım
Türkülerimiz.
Kâh yesil ördek göl de.
Kâh turna,
Eyy oğul;
Bilirim,
Kırlangıçlar yüksekte yapar yuvalarını.
Yoktur para kaygıları
İçgüdüseldir düşünceleri,
Yavrusudur tek tasası
Ahh, dilimde açan yara
Sızıldaman ne işe yarar ki?
Ortadoğu da yangın sönmüyor,
Çocuklar gene aç,
Balıklarımı bile zehirlediler.
-Ne yakınıp durursun
Gazete de bir başlık.
„KALDIRIM SEZONU AÇILDI“
Seçim yaklaştı galiba yine.
Ben bir kaldırım taşıyım
Kırmızı, gri, siyah,
-Değişik renklerim var.
Saniyede, ikibin kilometre hızla
Yol alıyormuş gelen elçi.
Kendi bedeninden koparmış güneş;
Elektromanyetik dalgalarla eğitmiş.
Kontrol ediyor
Var oluş nedenlerimiz
-Kadınlarımız..!
Vatandaşları korumak ve kollamak için
Var olduklarını sandıklarımızdan
Yediğiniz tekme ve coplar için,
Sizlerden özür diliyorum..
Alımlı bir çiçek,
-Ya da;
Ay olsan
Güneş olsan;
Seherde öten bülbül
Dikensiz bir gül
Bugün, benliğimdeki
Tüm zincirleri kırdım dostlar.
Alt üst ediyorum
Bütün fizik kurallarını.
Açtım yüreğimin kapılarını sonsuza dek.
Mademki ben sizlerin yanına gelemiyorum
(„mizahi bir bakış“)
Şu uzaylılar
-Acayip yaratıklar doğrusu.
Erkek gibi kendilerini,
-------gösterecekleri yerde,
Sabahın ilk ışıklarıydı,
İki damla yaş gördüm,
Yıkıntılar, yangınlar arasında.
Güneşle parıldıyorlardı.
Patlamalar parıltılara yansıyor,
Tanklar geçiyordu üzerlerinden,
mavinin umut olduğunu unuttuğumuz an başlar
sarı rengin zaferi! ! !
rengarenk uçurtmalarla yüklü maviliklerde kalın
sevgiler.......