Dünyaya misafirdir ömrüm
Ağlar ruhum düzensiz düzene
Gönlüm aklımdan yakındır bana
En büyük servetimizdir yokluk
Hayat yalandan talandan ibarettir.
Güne başlarım hüzünle
Asık,kem suratlar etraflıca
Hüzün sinerken ruhuma
Karşıma çıkar gülen gözler.
Sessiz mırıldanır sevda türkülerini
Geçmiş zamanların çocuklarıydık
Nohut,leblebi,kabuklu,fıstık,biskiü lokum
Çerezlerin kralı damağımızın lezzetiydi
Çatos patos memlekete fitne gibi gelmemişti.
Filtresiz sigaralar vardı kuruşlara
Aşk bir isyandır asi olduğun
Sonu hicranla biten biat etmediğin
Güçsüz bedeninle yük altına girdiğin
Çığlıkların yankıdır Sema'nın dört bir yanında.
Bakışında hınzır bir mana
Nakıştır yakışır masum yüzüne
Mesud olman gitmez gücüme
Güzelliğin siner ömrüme özüme.
Sen daldığım hülya'ların prensesi
Hayatın inişi çıkışı vardır sevdiğim
Bakışın kadar sıcak küsmen kadar soğuk
Dudakların gibi alev alır kimi zaman
Yakar,yıkar yaptığın işve ile nazlar.
Eser başımızda baharın son vaktinde
Çocuktuk seksenli yıllarda dünyadan bi haber
Okul harici babamın lokantasında olurdum
Saçları emekle örülmüş çilli bir kız vardı yaşıtım
Sarı saçlı yeşil gözlü utangaç mahçup mahsun.
Bakıp bakmamak arasında kararsız kalırdım
Gecikmiş sevda türküleri çalınır
Çatı katının viran sessizliğinde
Darılmış iki beden ne gam
Geçmiş yılların veresiye mutsuzluğuna.
Ay ışığı görünür camın kıyısından
Şehirler arası bir otobüste
Dalmışken ön koltukta senli hayallere
Kilometre saati artıyor
Yüzü karanlıkta ki şoförle
Altmış, yetmişbir, seksen, doksanyedi
Sarsılıyor otobüs demokrasi yollarında
Ve kara kalem bir resim
Resimde akar gözyaşı
Izdırap içinde duygular
Hüznün kucağında bir kadın.
Ve içimde sen biliyor musun?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!