BİR AYRILIK VAKTİ DAHA
En malum günlerden biriydi yine
Çakılıp kaldım en meçhul duygularla
Bir masal anlatmak istedim bu gece yüreğime… Sandal gibi bir masal ki taşısın beni aşkın gemisine. Bir mısra ile bir mızrağın izlerini takibe düştüm ve bir mızrapla şarkılar emzirdim acıların kundağında büyümekte olan yüreğime…
Dervişlerin çektikleri içten bir hu’yu değil, belki bin hu’yu geçmişti, izinin peşi sıra yavru ceylan gibi vurulmak için koştuğum mızrağın bıraktığı iz! Ah ne cenderenin, ne çeperin içinde, hangi tarifsiz duyguların, ne sokakta sahipsiz ve serserice dolaşan duyguların avucunda can çekmekteyim, bir bilseniz!
Nerden bileceksiniz ki! Hayır, hayır bilemezsiniz!
Mısralar, mızraklar ve mızrapların vurgulu dokunuşlarıyla suda dans eden cılız bir çubuk gibiyim! Kim bunca çelişkiyi toplayıp yükledi aşkımın sırtına, kim bunca masalı anlatır kulaklarını testereyle kesmiş olan yüreğime?
Sağırlara ses işittirme sanatını ve kim yönetecek sağırlar için asırlardır çalagelen senfoni orkestrasını? Nasıl duyacak bunca sağır? Nasıl duyuracağım seslerin mantığını, felsefesini sağır ve dilsizlerin şefi olan yüreğime? Aşk acısını kaybetti, sancısını yitirdi ve yırttı hayânın yüzünü örten tülden daha nazik duvağını…
Aşinayız kırmızı geceliğiyle rüyalarımızı basanlara! Yol bir mızrak kadar sivri ve gerçek. Bir mızrap kadar da dokunaklı ve bir mısra ile bir kısrağın ahenk içine gömülürcesine sessizce yürümeye adanmışlığını dillendirir gibi.
BİR TÜRKÜ
Yiğit bir türkü yaksam
Yanık bir ağıt, Eşsiz bir destan
GÖNÜL
Dökülür aşk ile toprağın bağrına
Dökülür oluk, oluk canından bu gönül
Güle dokun açılsın
Med cezire kapılsın
Buruşsun ve kırılsın
Küle dönsün ervahı
Gülüm dedim ateşte
HERYER KARANLIK
Her yer karanlık
Baksana yer gök ne kadar da muhtaç
Gözlerine gece sinmiş
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!