Zifiri karanlık
Küçük pencereden sızan bir ışık,
Altında kıvırılarak yükselen duman.
Kazım!
Bak şu kapıya,
Gene ne istiyorlar karanlığımızdan.
Kaldırmasınlar yerimden,
Alırım bir karış topraklarını da,
Tıkarım hepsini bir mazgala.
Ağam hele gel;
Dışarı mahşer yeri.
Kıyamet kopmuş sanki,
Bil ki bu kadar çeşit nerden geldi.
Biz yok etmedik mi?
Başında uzunca duman,
Dağılır mağrur insan.
Sanki tüm dağlar onunla yürür ya;
Kendini zor kaldırır yerinden.
Yediği bunca hak,
Nasılsa hakkından gelecek.
Kapı önünde bir sürü nesne
Şöyle itekler;
Kazım; koş gözlüğümü getir;
Nedir ayaklarım altında böyle,
Yapış yapış bir şey.
Bir sürü ot, böcek, çiçek
Hayvan,
Sanki tufan olmuş
Kapı önünde Nuh gemiyi karaya vurmuş.
Bakar tanır birbir yaptıklarını
Köklerini söktüğü ormanı,
Yuvasını bozduğu kanaryayı.
Tanır ya iş işten geçmiştir.
Bunca düzensiz kirli hayatın mağdurları,
Hesap için ordadır.
Her biri ayrı bir evren, ayrı tür
Ama hiçbiri bu koca göbekli hayvan gibi değil
Kimse kimsenin canına okumaz,
Dokunmaz onun dokunduğu kadar.
Kimdir bu?
Belli değil mi?
Dünyayı Kendi için tüketen,
Doymayan, yaratık.
İnsan türünün içinde kol atmış,
İnsanı utandıran,
Kapitalist dünya'sız yarınsız çöplük.
(Aralık 2009)
Melik HakerKayıt Tarihi : 9.12.2009 21:11:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!