Kara gözleri mühür mühür,
Siyah saçları omuzlarına savrulur
Her sabah o isimsiz kızın.
Omuzları yürüdükçe destan olur dillere.
Parmakları incecik ve narin
İnsan kıyamaz dokunmaya,
Bakmaz nazar değmesin diye.
Ah yok mu o siyah elbisesinin üstün de duruşu.
Sanki denizin üstünde güneşin volta vuruşu,
Yumuşacık ve sımsıcak.
Varla yok arası dokunsan kaybolacak.
Ama değil ki bu göz yanılması.
Dizlerinden aşağısı eteğinin,
Rüzgarla asi valsi.
Bir sağa atar kendini bir sola
Sonra bir çalım bir hava.
Değil ki bu göz yanılması.
Göğüslerinden başlar siyah elbisesi,
Beyaz göğüslerinden.
Ayın şavkı düşmüş sanırsın denize.
Öylesine can alıcı,
Öylesine uçsuz bucaksız.
O isimsiz kız
Siyah elbiseli, kara saçlı, beyaz tenli.
Her sabah çıkar yola
Kaşları çatık; ama yok kızgınlık,
Dudak bükük; lakin yok umutsuzluk.
Burnu desen, tanrı özenle yaratmış.
Gözler, manalı ve derin.
Üstünde kapkara kaşlar
Bugün her zamankinden biraz daha gergin.
Konuşması zamanı aşarak,
Cümle şairi peşine takarak gelir.
O derece güzel, o derece cezp edici.
Ayağında incecik, topuklu, siyah pabucu,
Belli ki entarisine göre seçilmiş.
Siyah elbiseli, beyaz kız,
Tepeden tırnağa zarafete,
Tepeden tırnağa karanlığa bürünmüş.
Süt teninin üzerine kapkara gece gömülmüş.
Öylesine sıradan,
Öylesine güzel.
Ve o kadar, gerisi yok.
O isimsiz kız
Siyah elbiseli, kara saçlı, beyaz tenli.
Beyaz güle mürekkep damlamış gibi.
Kayıt Tarihi : 14.12.2010 23:31:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!