bildiğim bir yerdeyim sanarken,
kendi içimde yine kayboluyorum.
aramaya devam edeceğim ama
belki de geç kaldım kendimi bulmaya.
kendini bulmak diye bir şey var mıdır,
bunca senin arasında.
ve bir kendin var mıdır,
bulaşmışken ellerin
kargaşadan ve
kavgadan ibaret olan bu çağın yarasına.
göçüp gidenlerin memleketleri, neresi şimdi?
dövüşmek isterdim tüm kötülüklerle, yumruk yumruğa.
vakit daralıyor, korkuyorum.
sonu gelmiyor dünyanın kalbimi ağrıttığının.
ruhumu öylesine gizlemeye uğraştım ki
unuttum nereye koyduğumu
artık ben de ona ulaşamıyorum.
gürültüsü öldürüyor ruhumu, bu çağın.
adım yankılanmadan minarelerden,
aramak yeter mi bulamasam da.
sorular büyürken ben, yalnızlaşarak küçülüyorum.
üstelik olgun başaklar gibi eğilmiyor başım.
bir ben bile kalmıyor, enkazların altında.
bugün, yirmi iki mart iki bin yirmi iki.
hiçbir rüzgar incitemesin, dağ çiçeğimi.
kapatacağım kendime olan borcumu evet,
ama hangi dolulukla?
yeterli doluluk bulunamaz, her şey yarım bu çağda.
seslenip de kimseyi yardıma çağıramıyorum.
benim sesim,
suların taş duvarlarda uğradığıdır.
yorgun yağmur sularının üzülerek uğurladığı.
gözlerimde zaferin sahte gülümsemesi.
başkalarına kazanırken, kendime yeniliyorum.
seyrettim korkuyla,
dünyanın içlerimizde yer edinişini.
yaşamak benim için,
kendi ruhuna prangalar takmaktır.
yirmi sene uyudum, insan kavgalarına yaslanarak.
bir büyümek uğruna uyudum, durdum.
doğduğumdan daha küçüktüm, uyandığımda.
ruhumu yırtan bir pençedir bugünlerde,
uğruna dövüştüğümüz, yaşamak.
ruhumu, etinden uzaklaştıran.
çatlıyor yosun tutmuş kalbimde,
karanlık bir denize açılan o tomurcuklar.
kalbim ve insanlar arasındaki o derin uçurum.
kalbim ve kendim arasındaki kum saati.
rendeliyor geçen zaman kalbimi,
kum diye akıttığım, kalbim...
söylediklerim vaktin önüne atıyor kendini,
zaman beni yutamasın diye.
sözlerim ki;
dünyaya alışamayanın, kendiyle kavgasıdır.
sözlerim, kendimin beni tükettiği...
ve gün gelir, tükenir kavgalarda.
yırtsa da hayat bütün belgeleri,
ve bedenimizi uzaklaştırarak
kaçtık sansak da
siniyor gölgelerimize ölümün sesi.
ölüm,
çarkları hızla döndürüyor içimizde.
gölgelerimiz,
bizi kendine çağırıyor.
birikti günün aydınlığında,
konuşmayı bilmeyenin anlatmaya çalıştığı.
ve hala öğrenemedim nasıl noktalanır,
içimde
susmayan seslerin cümlesi.
Kayıt Tarihi : 28.10.2024 03:46:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!