Sen gelmeden önce
Güneşten habersiz, asude bahçeydi kalbim
Sen ona durgun denizdeki fırtınaları
Sınırsız ihtirasları öğrettin.
Sen gelmeden önce
Roza yakınlığın, umudun, gülün adı...
Tutkuyla yaşamanın, çılgınca sevinmenin
Yalnızlığı paylaşan rüzgarların şarkısı
Örtüsüdür üşüyen,titrek, ölgün gecenin.
Roza bitki adı, şarkı adı, gül adı...
Dün gece sabaha kadar
Gül, bülbül-ü şeydayı bekledi.
Bülbül gelmedi.
Uykuya yenildi.
Şaşkın aşık gelseydi;
Vuslata erecekti.
I
Uzak iklimlere doğru yola çıkmış
Bir garip yolcuyum
Heybemde hüzün kırıntıları,
Yaşanmamış günler
Yürüyorum.
Siz bakmayın onların kardeşçe yaşadığına
Şu bodur çalı bütün ağaçları kıskanır.
Sarmaşık muhabbetinden değil,
Hıncından ağaçlara sarılır.
Ya mağrur kavak ağacına ne demeli
Ben, ölümü
Sonsuz bir rüya olarak düşünürüm.
Öyle mesut bir rüya ki:
Kimse bu rüyadan uyanamaz.
Biz yaşayanlar,
Gecenin ürperten karanlığında
Sabah yedide kalkar,
Evden sekizde çıkar.
Onu işe götüren
Sekiz yirmi boğaz vapurudur.
Bahçesi küçük, ufku geniş bir evde
Çengelköy sırtlarında oturur.
Sebepsiz Melâl
şarkılar söylenirdi
sevgiler üzerine
gelecek güzel günlere inanılırdı
tek sıkıntı uzaktaki dostlardı
Anladık
Dayanılmaz cazibemiz yok.
Ama sen de
Uğruna ölünecek kadın değilsin.
Hani beni unutmuştun;
Hayır! hiç tanımıyordun.
Geçen pazar Kadıköy'de
Beni görünce,
Yanında çanta gibi taşıdığın,
Güya çok bağlı olduğun,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!