Güneş sanmış ay
Kibir doymuş sarı
Tepeden bakar
Ben yarattım küçük dağları
Ben de öyle
Ben de öyle
Kaç uykuda düşte uyandırıldık
Kaç düşte uykudan uyanmışız sandık
Madem ki bilincimiz etkisizdi,yerinde değildi
Hayat
Uykuda başlar,uykuda sona ererdi.
Ne denli öğünsek azdır
aşkından bir doğram
yonga sevgini yolla
çocuklar yarın için
dünyaya sevgi harmanla
dalında yeşil yaprak
can oksijen sunarak
ta öteden beri bizi böyle tez can
böyle deli
gün muştulayan rüzgarlar ederdi
kaç sökmez şafak ikizdi
tıpkıydı birbirine benzerdi
kaç sökmez şafak ikizdi
Her cemrede ısı,her dönüş ateş
Umulur bir şafak gelip sökecek
Açılacak gün,genişleyeceğiz
Ne kadar çok zaman geçti
Ne kadar daha bekleyeceğiz
Yürek sıkışık
Hayvandan geçtim
Biçim verdim maddeye
Tasarladım
Eşyayı yarattım
Cenneti yaratacaktım daha
Şeytan çıkıp ortaya
Gün devrilmiş de boğazın sularında ayın şavkı dans eder
Serin okşaması akşam rüzgarının koynumda kıpır kıpır
Bir martı çığlık çığlığa sessizliği çınlatır
Ben daha ilk bardak rakımı ilk yudum için kaldırırken
Karşıda Rüşa babanın görkemli ışıklarına aldanıp şerefine
Gözlerim niye böyle dalar biri gelecekmiş gibisine...
Kırdım yüreğinden bir parça
Katık yapıp yanına kafamdaki en inatçı sorunu
Yedim bir öğünde hepsini
Midem berbat,midem ağzıma geliyor
Ağzımda yüreğinin ekşi tadı
Ağzımda kafamdaki sorunun en berbat tarafı
çocuk
memleket ciğerlerime dolan bir soluk hava
çocuk sor bana:havayı sever misin?
sevmem çocuk,ciğerlerime çekerim
sevmem çocuk
onsuzluğa dayanamam ölürüm
verimli bir ezgi uygun düşürmeli
olgunlaşmış yemiş diye yaşamın dalından dilimize
söylenmeli tarlada
imecede
ürün için ter dökmüş
her ortak 'güzel emekte'
Fazla söze ne gerek
Hayatı damıtmış
Devasa bir yürek
Anlatmak yetmez
Tanımak gerek