İpek Zırh Şiiri - Mustafa Benkli

Mustafa Benkli
120

ŞİİR


9

TAKİPÇİ

İpek Zırh

Zırh vücûdu korumaya çelikten imâl olunur
Nefs ister ki ipek gibi vücûdu saran zırh olsun
Ve sıcacık yumuşacık olması matlûb olunur
Hiç kabil mi çelik gibi tek bir zırh ipekten olsun

Bir derûnî nidâ geldi sen gönül zırhına sarıl
Bir hikmetli mahfaza ki ipek gibi sarar el-hak
Gir gönüle de ne darılt ve ne de bir hâlden darıl
Dil yâresi biliriz ki en derin yâredir mutlak

Pendik; 11 Aralık 06

Mustafa Benkli
Kayıt Tarihi : 11.12.2006 17:04:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


İnsanın bir zâhiri hayatı ve hayat hikâyesi var; elle tutulur, gözle görülür, fizîken yaşanır, kaydedilir şeyler… Bir de insanın bu hayatıyla birlikte muhayyîlesinde yaşadıkları, hatta, yaşattıkları var; Hayalleri, tefekkürleri, idealleri, arzuları, sevgileri, sevdaları, buğuzları, kinleri, öfkeleri, sabırları, mertlikleri, kalleşlikleri, güzellikleri, çirkinlikleri, kabullendikleri, kabullenemedikleri ve en garibi de kabullenemedikleri halde yaşattırılarak başına gelen yaşadıkları … V.S., V.S. Bu muhayyîlede yaşanılanların kayda geçmeyenlerinin yanında, husûsen sanatkârların eserlerinde hayat bularak kayda geçip ebedileştirilme şansına uğrayanlarıysa apayrı bir çerçeve teşkil eder; meselâ, bir heykeltıraşın çekicinin bıraktığı her bir izden; bir ressamın beyninden tuvâline akseden her bir desenden; bir müzisyenin enstrümânından yükselen her bir melodi ve sedâdan tezâhür eden, okuyanın, okuyabilenin ilhâmında ayrı, ayrı hayat bulacak vasıfta nâmütenâhî her bir mânânın oluşturması söz konusu kompozisyonlara has müstesnâ bir çerçeve… Kezâ, mütefekkirlerin tefekkürü ve filozofların felsefeleri; tiyatro senaristlerinin senaryoları ve hikâye ve roman yazarlarının, edebiyatçıların kurguları ve nihayet gönül atmosferinin; engin gönüllerinden kopan güzellikler ve gönül dostluklarıyla kâinatı kucaklayan gönül eri, gönül erbâbı şairlerin başta bestekârlar diğer sanat erbâbına da ilhâm estiren sihrî eserleriyle yaşayıp, yaşattıkları vasatta,bu yaşattıkları cümlesinden, hayat hikâyemizin elle tutulup, gözle görünür nevînden hiç istemediğimiz halde başımıza gelenler var ki hayatın en büyük handikabı olsa gerek… Yoksa, kim isterdi? Meselâ, Dünyaya Allah’ın lütfü olan Türk-İslâm Medeniyetinin altın çağının yaşandığı Endülüs’te o medeniyeti yaymak ve yaşatmak varken, onu yaşayan o Yüce Irk’ın o zamanki barbar Avrupa’nın skolastik çukurunda karanlıklara gömülüp, bu nadîde, lütf-i İlâhî bir güzelliğin tarihten silinmesini; O’nu yıkmak, yıktırmak hırs ve kiniyle tutuşan melhûz soykırım fâili, câni insanlarından başka… Kezâ, kim isterdi? Meselâ, Bir hitler histerisinin şovenizm gadrine uğramış çağın Avrupa’sının bu histerinin gazap mahsullerini tatmış o zamanın en büyüklerinden Fransızlar gibi, dünyânın o zaman azınlık devleti olmaktan ileri gidemeyen, bu günün, faraza Çin otellerinden* birisine sığacak sayıda ve fakat dehşeti azîm bir İsraîl topluluğunun bundan ders almamışçasına mahkûm olduğu Moşe-Dayan şovenizminin isteri gazabıyla, Cezâyir’de, Filistin’de işlenen soykırım cinayetlerinin vûku bulmasını o histeri manyaklarından başka… Ve dün Afganistan’da, bugün Irak’ta yaşatılan, Amerkan Emperyalizminin müseccel sapıklığıyla mâlûl bir Buş ailesi ve avanesinin Dünyanın başına açtığı ve uğursuzca yaşattığı, Orta Doğu ve ilerisi için de kim bilir nereleri hedefleyen bu tehdit ve zulüm altında yaşama ve yaşatılmayı hangimiz isterdik o melhuz aile kumpanyası dışında? Nihayet, ister miydik Dünyaya kemâlini göstermiş Yüce Osmanlı Cihan Devletimizin çöküp tarihe karışmasını? Ve bu gün Allah’ın(CC) lütfü olarak Milletçe ayakta kalıp, O’nun yerine ikame olunan Genç Cumhuriyetimizin dış tahriklerle içinin karıştırılıp bizi biz edip, samimiyetle sarıldığımızda Dünyaya örnek hakim olabileceğimizin ispatını yaşayıp, yaşattığımız inanç, karakter ve meziyetlerimizle kezâ bizi biz eden saffet, secîye ve seviyemizin mayasını,aslını, esasını teşkil eden anane ve değerlerimizden birer-birer kopartılarak ve değerlerin de kökünün kazınarak; bu koparttıkları; Millete yabancılaşmışların başımıza musallat kılınıp; meselâ bir baş örtüsünün bahane edilip, geleceğimizin teminatı gençliğimizin kahir ekseriyetinin aldatılıp ya o değerlerdekilerin tahsiline engel olunmak, ya da, tahsil yapmaya müsaade edilenlerin kökünden koparılıp, yozlaştırılması yanında, Ülkemizi yaşanılmaz hale sokmak için elleriyle kuklalaştırdıkları bir sembolik APO şahsında; AB Süreci gibi sonu gelmez, görünmez bir anarşiyi, terörü hortlatıp, azdırıp, üstüne üstlük, bu anarşi ve terörün de kökünü kazımaya âmâde, Memleketin hayrına iş yapan ve yapabilecek iktidarların tepesinde bir Demokles’in Kılıcı gibi sallanıp duran başımıza belâ darbe tehditleriyle Milleti yıldırarak, seçilmemişleri seçilmişlerin başına maşa olarak salan ve onlar kanalıyla, hukuku rafa kaldırıp, demokrasiyi hürriyet olarak değil de kendi özlerini gürleştirip, güçlüleştirme mânasında, tuttukları ipinin ucu ellerinde bir ‘özgürlük furyâsı’nı yutturup hürriyetimizi berhava eden uğursuz tufeyli güruhu şer güçlerinin bize hükmetmesini ister miydik, ipin ucunu ellerine geçirmemiş olsalardı? Diye, adeta, bir nevî tahayyül âleminde yaşarken, artık bu çağımda yaşasam ne, yaşamasam ne der gibi olsam da, ecdadımdan tevarüs eden millî vasıf ve değerlerimize tasallut karşısında kayıtsız kalıp susan şeytan olmaktan hep Allah’a sığınarak, gücümü aşan noktada en son çare acımı; bu acıyı çektirenlere buğzumda gizleyip, hayatın tefekkür çizgisinde bu terör belâsı ve tehlikelerinden korunmaya bir zırh gibisinden, içtimâi hayatın aktivitesinden kendimi tecrit edeyim, mâneviyatı altüst eden, kulakları tırmalayan, vicdanları sızlatan bunca tahrip, bunca haber tehacümünden korunmaya çelik gibi bir tecrit zırhı takınayım kabilinden bu arızî denemede gördüm ki o istemediğimiz halde yaşattırıldıklarımız var ya, onlar zırh, engel, sınır tanımıyor, harîm-i ismetimize kadar giriyorlar… Ve birden bir şimşek çaktı beynimde; kaderin Hâlîk’ı, insanı ipek gibi, yumuşacık, sıcacık saran merhametiyle, adaletiyle kuşatmış O’na sığın! Ve o an; insanlığa rahmet ve rehber olarak Rabbimin lütfettiği Peygamber-i Zî-Şân Efendimiz(SAV) Hazretlerinin, Sahâbelerine hitâben bir hadisi hatırıma geldi: *Sizden birinizin dünya hazzı bir yolcununki kadar olsun*! E, madem dünyaya gelmiş ve giderken de dünyayı seyre dalan bir yolcuyuz, bu hazzettiğimiz şeyler varsa da, zaten kalıcı olmayacak bu şeylerden ayrılmaya korku neden? Hem bu maddeye taallûk edenler hepten yok olmaya mahkûm, hâlbuki, bu dünyadan dahi seninle götürebileceklerin, bedenine taallûk etmeyip, onunla ebedi kalabileceğin ruhuna, gönlüne taallûk edenlerin var olduğu hakikati gönlümde ışıldadı ve böylece Gönül dostlarının gönül seslerinin besteleriyle şenlenip, gönül çiçekleriyle müzeyyen gönül bahçesi olan bu Şiir Sitelerimize attım kendimi, uzun bir ayrı kalmışlığın hasretiyle hem okuyabildiklerimi meşk zevkine erişip, hem de bu hissiyatımı özetle iki kıtaya sığdıran acizâne arz ile deşifre rahatlığına ereyim dedim, bu hislerimle güzel gönüllerinize selâm, sevgi, muhabbet ve saygılarımı arz ediyorum… M.B.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Turgay Ata
    Turgay Ata

    Her şiiriniz ayrı bir ders veriyor insana. Yüreğinize sağlık muhterem hocam. Yüce Rabbim cümlemizi korusun.Şiiriniz vesilesiyle okuma fırsatı bulduğum o güzel yazınızda ayrı bir haz kattı gönlümüze. Allah razı olsun.Yüce Rabbim size uzun ömürler versin ve hep böyle yazın hocam.Saygıyla selamlıyor, ellerinizden öpüyorum. Bizlerede dua edin hocam. SAĞOLUN VAROLUN.

    turgayata

    Cevap Yaz
  • Sevim Yakıcı
    Sevim Yakıcı

    Bir derûnî nidâ geldi sen gönül zırhına sarıl
    Bir hikmetli mahfaza ki ipek gibi sarar el-hak
    Gir gönüle de ne darılt ve ne de bir hâlden darıl
    Dil yâresi biliriz ki en derin yâredir mutlak

    Bizler kul olarak biri birimizin hiçbir şeyine katlanamazken O yüce Rabbim bizim kusurlarımızı görüyor, biliyor....
    Bir yerde okumuştum, şöyle diyordu:
    Yüce Allah b ir annenin evladına olan sevgisinden daha fazla severmiş kullarını. Ve onların iyiliğini istermiş..
    Burada anneliğim aklım ageldi.. Heyhat dedim bizi bu kadar seven bir Rahmanı bizler ne kadar seviyoruz. Farkındamıyız acaba sevdamızın...
    Kurban Olduğum Rabbim, Öylebir sevda nakşetsin ki gönüllere, Mecnunun gözündeki tüm leylalar silinsin.
    Zira mecnun olmak; O na mecnunolmak ne güzel şeydir...

    teşekkürlerim
    banabunları yenidne hatırlatan düzeleriniz için

    selamlar saygılar

    Cevap Yaz
  • Mustafa Doğan
    Mustafa Doğan

    SİZİ VE ŞİİRLERİNİZİ OKUDUKTAN SONRA İŞTE BENİM KENDİME ÖLÇÜ OLARAK ALDIGIM USTA DİYORUM ELLERİNİZDEN HÜRMETLE ÖPER KALEMİNİZ ÖNÜNDE EĞİLİYORUM

    Cevap Yaz
  • İrfan Yılmaz
    İrfan Yılmaz

    Sevgili Ağabeyim, Mustafa Benkli.

    Sanata ve edebiyata, şair ve şiire gerek eşsiz yazı ve şiirleri, gerekse amatörce yazan kalemlere yorumlarınız , önerileriniz ve yol gösterici moral verici dostça tavrınız için şükranlarımı sunmak üzere sayfanızdayım.

    Sahte popülerlik peşinde koşmadan, sanat ve edebiyat adına Hakk ve haklıdan yana inciler dökülen kaleminize hayranlığımı, sevgi ve hürmetlerimi iletmek için sayfanızda bulunuyorum.

    Sizin yazdığınız, geçmiş kuşakları gelecek kuşaklarla buluşturan , kaynaştıran muhteşem eserlerinize yorum sayılabilecek mahiyette bir görüş bildirmemin mümkün olmadığını belirterek, sadece kendi acizane duygum ve şahsi kanaatim olarak ancak ve ancak hayranlığımı ve eserlerinizden yeni şiirlerin yazılması için ilham aldığımı belirtebilirim.

    Gerek benim gerekse eşsiz yorumlarınızla destek verdiğiniz şair kardeşlerim sizin ilgi ve sevginize ne kadar cevap verebiliyoruz? Bu en çok düşündüğüm konudur. Keşke sizin gibi bir edebi dehanın sevgisini bu derece hakedebilecek düzeyde birşeyler yapmış olabilseydik.

    İnşallah sizin ilgi ve sevginizi hak edecek ve buna layık olabilecek eserler vermeye çalışmışızdır. Bellki bunu beceremedik ancak eminim ki ben ve sevginize muhatab olan kardeşlerim beceremezsek de daima daha iyiyi sunma çabası içinde olmuşuzdur.

    Bu eseriniz ve hikayesi, defalarca okunması ve üzerinde düşünülmesi gereken nefis bir eser olmuş.

    Ben birkaç kez gelip okudum ancak yorum demeyeceğim saygılarımı ve hayranlığımı belirten bu satırlar şu ana kısmet oldu.

    Sizin sevginizin damlalarını tadan , güç veren, yol gösteren eşsiz yorumlarınızdan feyiz alan ben ve kardeşlerimle hepimizin ortak duası : Size hayırlı ve mutlu bir ömür diliyoruz. Ki ilminizin ışığından bizler yararlandığımız kadar diğer henüz sinle tanışamamış diğer kardeşlerimiz de yararlansın.

    Bu eserinizi ikinci tam puan ile selamlarken hayır dualarımı ve sağlık mutluluk dileklerimi iletir hürmetle ellerinizden öperim.

    Dünyanın her tarafına ulaşmamızı sağlayan, Antoloji'de sizin gibi bir değerin var oluşu hepimiz için bulunmaz bir şans ve Allah'ın bize bir lütfudur.

    Sadece kendi adıma değil sayfasına konuk olduğunuz diğer kardeşlerim adına da ; Her şeyin sizin ve sevdiklerinizin gönlüne göre olası dilerklerimi iletiyorum. Lütfen kabul buyurunuz.

    Dr. İrfan Yılmaz -Tekirdağ.


    Cevap Yaz
  • Sevinç Sude Can
    Sevinç Sude Can

    Değerli Üstadım, ana duygusu ile, anlatımınızdaki inceliklerle, okunası şiirinizi yine hayranlıkla okudum.Birinci bölümdeki arzu ve hayal edilen durumlara karşın, olması gerekeni, ikinci bölümde bilgece ve nefis uslubunuzla anlatıyorsunuz..Ayrıca şiirin öyküsünü anlatmanız büyük incelik..Birikiminizden yararlanmak ne büyük mutluluk bilemezsiniz..Saygılar sunuyorum..

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (6)

Mustafa Benkli