Ama beni azapkar akbabaya çeviren; ıssız uçurumlara çeken korkunç çıplaklığının kuyusunda duruyorum.Dikenlitellerle kanatan; kanattıkça iltihapları kabuğundan sıyıran çıplaklığının kuyusunda durup cerahatli yaraların koleksiyonunu yapıyorum.Aşkın tarikatında platonik takılıp cinselliğinin ürkünç uçurumunda dervişane bir şekilde parçalanıyorum..Yani,içinde kartalların kaynaştığı, akbabanın içinde volta attığı; sarp kayalıklarla dolu uçurumun kıyısında…Türbedar hüzünlerin çaputları çürümüş sokağında kanıyorum efkar tarikatındaki dergahların cüzam makamında..ve peltepelte kançiçekleri büyütürüm tohumlanmış şehvetinin ıssızlığında..beni kendine çeken yerçekiminin manyetik alanında; gözbebeğinin kayalığına şiddetlice çarpınca; kirlenmiş çaputlara saplanan o türbeden yüreğim paramparça kalıyor anla! paramparça yüreğimle daha ne kadar uçurumlu dehlizine ineceğim kederin…Daha ne kadar Hüznün Sarnıçlarında taşlaşmış heykellerin bin yıllık efkarıyla esriyeceğim Yerebatan ağıtlarla..Bu yılanların ve akreplerin çiftleştiği kuyularda zehirkusan akreplerle daha ne kadar azabın kuyusunda zehirleneceğim ha? ? Evet bu girdiğim intihar komasında siyahın beyaza aktığı ten girdaplarında okyanuslar sıçratan kasırgalarda; kirpiğinin kayalığından sağnaklar fışkırtan kırlangıç fırtınasında nasıl darmadağınım gözbebeğinin dalgakıran kıyısında..Kriminal mevsimlerin cinnet türkülerinde adın failimeçhul bir cinayet formunda kalmalı aklımda ve sevişmekten acıdığımız şarampol yokuşunda kadavramız bulunmalı otopsi masasında! Ne vakit dokunsam neşterle kadavrana dikenlitellerle kanar sevdam hala..
Ambalajı yırtık yamalı yaralarla uluyorum kuyularda.. Yırtılan yaraların estetiğini güllerinin dikeniyle dikerek düğümlüyorum göğsündeki aşka.. Ve acil servislerde ambulanslar, zehirli serumları taşırken gürültüyle ciğerimdeki otoyola..Hiçbir yara bandajı onarmıyor cerahatli sevdaların kanayan kelamını…hiçbir cerrah dikemiyor amelyat masasında yırtılan efkarımın kefenlemiş kumaşını…Akreple yelkovan saat kadranında çiftleşirken,feodal türküler damarımdan mürekkep damıtırken; kadranında kanayan melankolik zaman oluyor duvarlarda.. Bense saçlarından şeytan uçurtmaları dikiyorum göğ(s) ünün kıyısına.. dumanlı dokusundan kefenlenmiş kumaşlar dokuyorum yüreğinin fabrikatezgahında..Sana pornografik intihar tasarlıyorum uzunmetraj acılardan müteşekkil kabus senaryosunda.. Senaryonun reklamı milimetrik kamerada dönüyor beyazperdene yansıyan intihar fragmanında..Daha nekadar yerebatan sarnıçlarda medusa heykelinin hipnozunda taşlaşacak depresyonlu marazlarım..Daha ne kadar yedikulezindanında şehzade acılar boşanacak küfür saltanatının payitaht makamında...Çürümüş çaputlarla donanmış; aşkın hurafeleriyle dağlanmış türbelerde, hangi intiharın türbedarıyım orda? Ben yüzümde karakavruk ağrılarla; damarımda açan gayyaçiçeklerinin işkence ağıtında bekliyorum hüzünkar şehirlerin mezarlığında.. sen yine çarp beni mevsimsiz patlayan demirden sağnaklara! Çarp beni acıt katlet ansızın patlayan kurşuni sağnaklarda! Evet bu girdiğim girdap makamında hüzzamkar ağıtlar fışkıracak saçlarının kayalığında. Kirpiğinden kasırgalar damıtırken perişanım cüzamkar acıları emzirmiş sonbahar tarlasında.. Damarımdan müntehir çağlayanlar fışkıracak kırağılar damlayan pervazında ahımın.. Güvercin fırtınası boşansın artık; kirpiğinin pervazından madrabaz sokakların..Artık damarımdaki çağlayanla boğmalıyım seni ciğerime döşenen otopsimasasında…Ve kadavra yüreğimiz bulunmalı failimeçhul cinayetin işlendiği sonbaharda..Ne vakit dokunsam neşterle kadavrana dikenlitellerle kanar sevdam hala..
ne ayıldım
ne ayılabilirim
ne ayılmak isterim
başım ağır
dizlerim parçalanmış
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta