İnternet Ortamında Aşık Tarzı şiir Gelen ...

Hayati Yavuzer
135

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

İnternet Ortamında Aşık Tarzı şiir Geleneği ve Aşık Karşılaşmaları

Hayati YAVUZER

I.Giriş
Halk Edebiyatının özellikle nazım alanı, tarihi süreç içerisinde kendine has bir çizgi halinde varlığını sürdürerek bugüne gelebilmiştir. Nazım alanında anonim ürünlerin yanı sıra söyleyeni belli ve belli bir geleneğe bağlı olarak üretilen şiirlere ‘aşık tarzı şiir’ adı verilir. “Aşık tarzı şiir adıyla anmayı uygun gördüğümüz manzum ürünler günümüze kadar saz şiiri, veya aşık şiiri terimleriyle ifade edilmiştir.” (Günay:1986/ 24)

Türklerin, bilinen ilk örneklerinden bugüne değin ortaya koydukları (milli dil, vezin, nazım birimi, milli ruh vb.) eserler haklı olarak Milli Edebiyatın kapsamı içinde sayılır. Bugün de Milli Edebiyat geleneğinin yaşamaya ve üretmeye devam eden yegâne şubesi Halk Edebiyatıdır. (Günay:1986/ 8)

Bilindiği üzere, aşık tarzı şiir veya saz şiirinin tarihi çok eskilere dayanır. Bütün kavimlerde olduğu gibi, çok eski zamanlardan beri Türklerde de gündelik ve özellikle törensel hayatın merkezinde şair ve musikişinaslar vardır. Önceleri yalnızca dini, sonra sihri-dini ve zamanla sosyolojik gelişmelere paralel olarak da bedii-estetik değerlere bağlanan bu şiirin üreticileri için, genellikle, ozan-aşık terimlerini kullanmaktayız. (Köprülü:1999/157)

Bu sebeple edebiyatımızın bu kolunu Aşık Edebiyatı diye isimlendirmek yaygın hale gelmiştir. Aşık edebiyatı; ferdi bir edebiyat olduğu kadar bir gelenek edebiyatıdır. Çünkü temsilcileri geleneğin kurallarına değer vermekte ve titizlikle uymaktadırlar. (Günay:1986/ 9)

Aşık Edebiyatı kapsamında ele alınan manzumeler için de aşık tarzı şiir terimini kullanmaktayız. Aşık tarzı şiir, İslamiyetten önceki kültür dairesinde teşekkül etmiş olan Milli Edebiyat geleneğinin İslamiyetten sonra İslami inanç ve Osmanlı kültürü ile birleşerek meydana getirdiği yeni bir edebiyat geleneği içinde oluşmuş bir şiirdir(Günay:1986/ 90)

Türkler; İslam dinini kabul ediş ve daha sonra da Batı Medeniyeti dairesine giriş gibi iki tarihi, kültürel ve sosyal kırılma yaşamalarına rağmen şiirdeki ‘süreklilik ve müştereklik’ özelliklerini korumayı bilmişlerdir. Bu kırılmalarla gelen yeni dünya görüşleri, çeşitli sebeplerle coğrafya değiştirmeleri, gelenek üzerinde az çok etkili olmuşsa da, geleneksel şiirdeki dinamizm ve asli unsurlar değişmemiştir. Çeşitli devir, şart ve ortamlara çabucak intibak edebilme yeteneğine, çok faklı durumlarda bile üretme dinamizmine sahiptir. Bu, bir bakıma bütün Halk Edebiyatı için geçerli olan bir özelliktir. Anonim ürünlerde, törensel ve gündelik hayata ilişkin zengin örnekler bulunması, sınırlı da olsa, yenilerinin üretilmeye devam edilmesi, genel anlamda bu dinamizm ve işlevsellikle ilgilidir.

Türklerin halk şairleri hakkındaki en eski bilgi V. yüzyılın ilk yarısına aittir. Batı Hun hükümdarı Attila dönemine ait bu bilgilerde ordu içinde şair-musikişinasların bulunduğu, hükümdarın huzurunda milli ve hamasi manzumeleri çalgı eşliğinde sundukları anlatılır. Yine Attila’nın ölüm töreninde toplu halde onun kahramanlıkları ve ölümünden duyulan üzüntü ezgili manzumelerle dile getirilmiştir. (Köprülü:1999/158 Amedee Thierry’den naklen) Batı Hun ordularında görülen, çalgı eşliğinde neşideler söyleyen bu hüner sahiplerinin, Orta Asya Türklüğündeki simaların bir uzantısı olduğuna şüphe yoktur. İslamiyetin kabulünden sonra da Gazneliler’den başlayarak daha sonra kurulan birçok Türk devletinde, en azından saray çevresinde, çalgı (kobuz) eşliğinde şiirler terennüm eden şairlerin varlığından söz edilmektedir. Anadolu’daki ozan-aşık geleneğinin Orta Asya’daki kam-ozan-baksı geleneğine dayandığı rahatlıkla söylenebilir. Nitekim Anadolu’da XV. Yüzyılın ortalarına kadar bahşi (baksı) ve ozan kelimelerinin kullanıldığını görüyoruz. (Köprülü:1999/131-144; 145-156)

Orta Asya’daki hayat içinde varlığını sürdüren halk şiiri geleneği, İslamî muhit içinde kendine yer açarak devam ederken, göçlerle Batı’ya yerleşen Türkler de hafızalarındaki milli nazım unsurları ile bulundukları yerde manzumeler söyleme geleneğini sürdürmüşlerdir. Avrupa’nın ortalarına, Afrika’nın bütün kuzeyine kadar ulaşan bu Türk unsurlar, geleneksel nazmın temel unsurlarını Türk olmayan Müslüman kavimlere de hediye etmişler; onların da aşık tarzı şiir geleneğine uygun ürünler meydana getirmelerini sağlamışlardır. Balkanlarda, Arnavutluk ve özellikle Bosna’da, dil unsuru hariç, geleneksel tarza uygun dörtlüklerle ve hece ölçüsüyle destansı manzumeler söylendiği tespit edilmiştir.(Lord:1981

Aşık edebiyatı; örgün eğitim kurumlarına sahip olmamakla birlikte, temsilcilerini yetiştirmede ve ortaya konulan ürünlerdeki şekil ve muhteva özellikleri bakımından ciddi bir okul disiplinine sahiptir. Yetenekli ve hevesli kimselerin usta-çırak ilişkisi içinde yetiştirilmeleri, geleneğe ait esasların kavratılması, aşıklık muhitinde sağlanmaktadır. Bu, bir çeşit yaygın eğitim biçimidir ve sadece saz şairleri için değil, aynı zamanda Tekke edebiyatı mensupları için de büyük ölçüde geçerli bir yöntemdir.

Anadolu’da, özellikle XVII. Yüzyıldan XX. Yüzyıla kadar hem toplum hayatında hem de nüfuzlu kimseler nezdinde oldukça etkili olan aşıklar, imparatorluğun çöküş sürecine girmesiyle meydana gelen yeni ortamda sarsılırlar.
Köprülü; Aşık Edebiyatının XVI. Yüzyılda başlayıp XX. Yüzyılda bittiğine inanır, değişen hayatın aşık tarzı şiirin ömrünü etkilediği düşüncesindedir. (Köprülü:1999/165) Böyle düşünmesinde, hiç şüphesiz, yaşadığı dönemin İstanbul’unun artık aşıklar muhiti olmaktan çıkmasının rolü büyüktür. Diğer yandan, bu şiirin mümessillerini ayakta tutan yeniçeri hayatı, ocağın kapatılması nedeniyle son bulmuş, nüfuzlu kimseler koruyucu özelliklerini sürdürememişler, Bektaşi tekkelerinin kapatılması da aşıkların, bir anlamda, desteklerini azaltmıştır.
Bütün bunlara rağmen aşık tarzı şiir söyleme geleneği, merhum Köprülü’nün ifade ettiği şekliyle, ölmemiş; aksine aradan geçen yüzyıla yakın zaman içerisinde Orta ve özellikle Doğu Anadolu’da varlığını sürdürmüştür.

Radyo, televizyon ve sinemanın, aşıklık geleneğini olumsuz etkilediği ileri sürülmüş ise de, bu hüküm, alanın uzmanlarınca kabul edilmemektedir. Umay Günay; radyo-televizyon ve sinema gibi yeni olguların aşıklık geleneğinin ölümüne yol açtığı görüşüne katılmaz; aksine, bu vasıtaları, aşıkların seslerini daha uzaklara duyurmaları bakımdan bir avantaj sayar. (Günay:1986/ xxı)

Aşık tarzı şiir geleneği, bir bakıma, Türk insanının kültürel genlerinde vardır, denilebilir. Bulunduğu her ortamda uygun şartları oluşturup aşık tarzı şiir örneklerini üretir. Çalışmak amacıyla yurt dışına giden Türklerin, bulundukları yerde, sosyal ve kültürel faaliyetlerinin içinde geleneksel şiirle ilgili organizasyon çalışmaları dikkat çekici boyutlardadır. Bu tarz şiir söyleme, muhit değişmiş olsa bile, vazgeçilemez bir uğraştır. Aşık tarzı şiir söyleme faaliyetlerinin yanı sıra, Türkiye’den çok sayıda aşıklar davet edip, halka dinletme organizasyonları yapılmaktadır.

II.Aşık Tarzı Şiirde Deyişler

Aşık tarzı ürünlere, genellikle, deyiş adı verilmektedir. İki yahut daha fazla şairin bir arada ve genellikle aynı konu yahut temada manzumeler söylemesine de “deyişme” adı verilmektedir.

Aşık deyişmeleri teorik manada, genellikle canlı performans diyebileceğimiz “irticalen icra” esasına dayanır ve bu arada söylenen deyişler orada bulunanlar tarafından kaydedilirdi. Bu metinler cönklerde, özel defterlerde saklanırdı. Cumhuriyet döneminde Halk kültürü ve Halk edebiyatına verilen öneme bağlı olarak aşık fasıllarında tespit edilen bu malzemenin çeşitli vesilelerle basılı kaynaklar haline getirildiği görülmektedir. Birçok bilimsel toplantı, dergi, kitap, gazetede yer alan bu metinler aşık fasıllarında ve diğer “irtical ve diyalog” esaslı karşılaşmalardaki ürünler hakkında kanaat sahibi olmamızı sağlayacak mahiyettedir. (aşık fasılları hakkındaki çalışma ve yayınlar için bkz. Günay:1986/23-91)

Aşık tarzı şiir bir sözlü geleneğe sahiptir. Sözlü geleneği değerlendirirken farklı görüşlere yer vermekte yarar var. Parry, ve öğrencisi Lord’un “sözlü gelenek”teorisine göre, her başarılı türkücü ve profesyonel aşık, formüllü bir şiir dili geliştirmektedir. Bu yolla geleneksel örnekler ve geleneksel düzen içinde anında her konuda deyişler söylenebilmektedir. Bu teori “ezber”i esas alır. Sözlü teoriye göre, ezber ile irtical birbirini engellemektedir. Bir anlamda “ezber varsa irtical, irtical varsa ezber yoktur” demektir.

Umay Günay, Parry ve Lord’dan faklı düşünür, ezber’i inkar etmez ama irtical’i önemser. “irtical”i “şiir formülleri ile konuşma” olarak ifade ederken, ezber’e karşı çıkışında son derece tutarlıdır: Bir şiir her söylenişinde mahiyet itibariyle aynı ancak dil, mısra, kelime bakımlarından farklı olabilmektedir. (Günay:1986/28)

Günay aşık tarzı şiirde yalnız “çekirdek malzeme”nin ezberlendiğini, geri kalan kısmın irticalle tamamlandığını kabul eder. Yani aşık tarzı şiirde ezber ve irtical yan yana yaşamaktadır.

Bu şiirin en önemli özelliklerinden biri, saz eşliğinde icra ediliyor olmasıdır. Bu saz, özel bir akorda sahiptir. Aşık tarzı şiirin esasını teşkil eden diğer önemli unsurları şöyle sıralayabiliriz:
1. nazım öğeleri,
2. müzikle eşlik,
3. icrada diyalog,
4. irticalen icra,
5. kısmen ağız özelliklerinin yansıdığı yaşayan halkın dili (Günay:1986/5-8)

Aşık tarzı şiirde görülen deyişleri iki grupta ele almak mümkündür:

1. Serbest Deyişler: Bir anlamda yazılı edebiyat ürünleri gibi aşığın kendi kendine hazırlayıp, gözden geçirme imkanı bulduğu, sonra dinleyiciye sunduğu eserlerdir.

2. Sistemli Deyişler: Aşığın, atışma, karşılaşma, deyişme, tekellüm, müşaere gibi terimlerle ifade edilen ve aşıklık töresi içinde bir çeşit imtihan olma mahiyetindeki icrada ortaya koyduğu ürünlerdir.(Günay:1986/30)

Sistemli deyişlerde diyalog esastır. Aşık tarzı şiir geleneğinde bu diyalog esaslı “deyişme”lerin tarihi eskilere dayanmaktadır.(T. Günay,1976)
“Umay Günay, Cumhuriyetten sonra aşık tarzı şiirler söyleyen aydınlarla deyişmeleri de sistemli deyişler olarak kabul etmektedir. (Günay: 1986/78)

III. Aşık Fasılları ve Deyişmelerin İcra Muhiti

Aşık Fasıllarının yahut Deyişmelerin yapıldığı yerleri “icra muhiti” olarak isimlendiriyoruz. Bu muhitleri, geçmişten günümüze, genel hatlarıyla şöyle sıralamak mümkündür:
1. Saray-Konak Çevresi İcra Muhiti (Yönetici zümreye mensup kimselerin saray ve konakları)
2. Yeniçeri Ortalarındaki İcra Muhiti
3. Köy Odalarındaki İcra Muhiti.
4. Kethudalığa Bağlı Semai Kahvelerindeki İcra Muhiti
5. Tekke ve Zaviye İcra Muhiti
6. Münferit Karşılaşmaların İcra Edildiği Muhitler,
7. Resmi organizasyonlara dayalı icra muhiti (aşıklarla ilgili kurulmuş dernekler, bilimsel toplantı temelli sempozyum vb.)
8. TV ve Radyolardaki icra (Ulusal ve yerel medyaya bağlı TV ve Radyolarda yapılan Deyişmeler bu kapsamda değerlendirilebilir)
9. Mektuplaşmaya dayalı icra muhiti
10. Elektronik ortamda icra (yazılı-sesli-görüntülü iletişime imkan veren sohbet pencereleri (Messenger) ndeki icra yahut diğer adıyla Sanal Ortam’da icra)

Bu icra alanlarından özellikle son dördü, bulunduğumuz yüzyıla ait yeni alanlardır.

IV.Elektronik Ortamda Aşıklık Geleneği
Aşık tarzı Şiir XX Yüzyıl başlarından itibaren, bir yandan eski icra biçim ve muhitlerine devam ederken bir yandan da yeni alanlar keşfetti.

Değişen ve gelişen sosyal, siyasi ve ekonomik hayata paralel olarak bu tarz şiir söyleme geleneği de kendisine yeni ve modern icra alanları açmaktadır. Mektup, Tv ve radyolardaki alan ile elektronik ortamdaki icra alanı bunların en yenileridir.

Mektupla deyişmelerin gerekçesi açıktır: fırsat bulup bir araya gelemeyen aşıkların başvurduğu bir yoldur. Aşık Feymani “maralı maralı” ayaklı deyişini Çıldırlı Aşık Şeref Taşlıova’ya göndermiş; Taşlıova da aynı ayakla cevap vermiştir.(Günay: 1986/86 vd.)

Aşık tarzı şiirin elektronik ortamdaki icra alanı oldukça yenidir.

Geleneği büyük ölçüde benimsemiş, çoğunluğu saz çalmayan ve aşık sıfatını taşıyan insanların bizzat kendileri veya temsilcileri vasıtasıyla, teknolojiyi kullanabilme becerisine bağlı olarak internet üzerinden geleneksel ürünlerini geniş kitlelere ulaştırdıkları görülmektedir. Bu yeni icra muhitinde internet kullanımının halk içinde yeteri kadar yaygın olmamasına karşılık az-çok eğitimli ve internet kullanan kesimlerin kolayca ulaşabildikleri bir ortamdır.

Bu ortamda;

1. Mektupla deyişme örneği sayabileceğimiz e-posta ile deyişmeler,
2. Mesengerler üzerinden yapılan deyişme ve karşılaşmalar olmak üzere iki tarzı tespit etmek mümkündür.
Bu deyişmelerde bazen elektronik mektuplaşma örnekleri, bazen de “askı” tarzı deyişlere benzer şekilde cevap verilir: Aşağıdaki örnekte Mikdat Bal’ın yazdığı manzumeye Kamil Durmuşoğlu adeta nazire yazmıştır:


Eli Kalem Tutan Buyursun

Mikdat Bal
1.
Eli kalem tutan buyursun haydi!
Yazsın bildiğini geç kalmasın ha!
Görüşünü bize duyursun haydi!
Tarafsızca yazsın öç olmasın ha!
2.
Nutuk lazım değil gerçek yazılsın
Az olsun öz olsun hain üzülsün
Oynanan oyunlar artık bozulsun
Yazılarda kimse suç bulmasın ha!
3.
Öfkene yenilip yayları gerip
İyi bilmediğin konuya girip
Satılmış kargaya kozunu verip
Hasımların senden güç almasın ha!
4.
Kahpece vurulur polis de er de
Onların hakkını savunan nerde?
Şehitlerin kanı kalmasın yerde
Analar babalar saç yolmasın ha!
5.
Birliğe ulaşan bir yol bulalım
Doğruya gerçeğe kalem çalalım
Artık bundan öte tedbir alalım
Taze, gonca güller hiç solmasın ha!


Vatanı Böldürmeyiz
………Mikdat BAL’ın ‘’Eli Kalem Tutan Buyursun’’ şiirine atfen
1.
Çağrını duyunca, koşarak geldim;
Vatanı, milleti böldürmeyiz biz.
Kinli diyarlara bir selam saldım;
Millet düşmanını güldürmeyiz biz.
2.
Söz kalemimizde kurşuna döner
Gider düşmanımın beynine tüner.
Düşü korku olur, yüreğe iner;
Ceddi utandırmaz, soldurmayız biz.
3.
Öfkemizden nasip alanlar korksun
Okumuza hedef olanlar korksun
Şu malum falanlar, filanlar korksun;
Postumuzu kolay deldirmeyiz biz.
4.
Devletime kalkan eller kırılır
Hesaplar görülür, defter dürülür
Her düşürdükleri bin kez dirilir;
Bir gün olur da saç yoldurmayız biz.
5.
Birliğe giden yol Turan biliriz
Yolumuza rehber Kur’an biliriz
Bunlardan gayri yol viran biliriz;
Allah’a izleri sildirmeyiz biz.
Kamil Durmuşoğlu


Bu karşılaşma ve deyişmeler, enstrüman unsuru hariç tutulursa, geleneksel aşık karşılaşmalarına uygun karşılaşmalardır ve yeni bir icra muhitidir. Messenger denilen iletişim kutuları üzerinden diğer şair veya şairlerle belli bir tema/konu ve belirlenen bir ayakla adeta yüzyüze müşaere yapılmaktadır. Önce aşıklardan biri belli bir ayakla bir dörtlük söylemekte(yazmakta) , sonra diğeri/diğerleri onu takip etmektedirler.

Deyişmeler genellikle yazma biçiminde olmakta, ilk şekillerinde vezin, kafiye, durak ve imla hataları görülmekte; bunlar, deyişme bittikten sonra yeniden düzenlenmektedir.

A. Elektronik Ortamda Aşıklık/Usta-Çırak İlişkisi/Tapşırma-Mahlas

İnternet ortamında geleneksel tarzda şiir örnekleri veren şairlerden pek azı kendine “aşık” demekte, genellikle “şair”i tercih etmektedirler. Bunda, eserlerini “edebiyat-şiir-şair” sitelerinde sergilemelerinin rolü olduğu, çok modern “imgelem”e dayalı şiirler söyleme peşinde olan kimselerle aynı sanal ortamda bulunmalarının etkili bulunduğu düşünülebilir. Şair kelimesinin yanında yaygın olarak “ozan”ın da kullanıldığını görüyoruz. (Kaya 1994/35)

Bu şairler arasındaki yazışma ve deyişmelerde her ne kadar zaman zaman birilerine “usta” diye hitap ediliyor olsa da; gözlem ve incelemelerimiz geleneksel “usta-çırak” ilişkisinin aynı etkinlikte var olduğunu söylememize engeldir. Burada bir usta-çırak ilişkisinden çok geleneksel unsurların (şiirdeki dış disiplin unsurları: ayak, ölçü, durak vb.) kavranılmasına dayalı bir etkileşim söz konusudur. Bu şairlerin “tapşırma-mahlas konusunda, geleneğin hassasiyet ve uygulamalarına sahip olmadıkları aşikardır. Gerçek anlamda usta-çırak ilişkisinin bulunmadığı bir ortamda usta tarafından bir mahlas verilmesi de söz konusu olamaz. Ancak yine de bazı ozanların tapşırma almalarında diğerlerinden etkilendikleri, yahut tavsiye aldıkları görülmktedir.
Bildirimize konu olan şairlerden İbrahim Coşar “Coşarî” tabşırmasını kullanmakta ve bunu da Mikdat Bal (Mikdatî) ’ın verdiğini ifade etmektedir.

Elektronik ortamda serbest ve sistemli deyişme örnekleri veren şairlerin pek çoğunun usta kabul ettikleri birer aşık veya şair olduğu muhakkaktır. Bazıları geçmişte yaşamış şairler, bazıları günümüzde yaşayanları usta diye anmaktadır. Yunus Emre, Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan, Dertli, Erzurumlu Emrah, Aşık Veysel …gibi aşıkları müşterek ustalar saymak mümkündür.
Bu grup şairleri yaşayan aşıklardan ayırmak ve “geleneğe bağlı olarak aşık tarzı şiir söyleyen amatör şairler” saymak doğru olur kanaatindeyiz. Çünkü saz çalmıyor, aşık tarzı şiir söyleme ile ilgili resmi organizasyonlara katılmıyorlar. Ancak içlerinde Mikdat Bal ve Zülfikar Yapar Kaleli vb. gibi geleneğe hakim ve çok velud bazı şairler var ki saz çalmamalarının dışında aşıklardan geri kalır yanları yoktur. Bu grubu, bir anlamda “kalem şuarası” (Elçin:2005/11) ile yahut cumhuriyetten sonra aşık tarzı şiir söyleyen aydınlarla ilişkilendirebiliriz.(Günay:1986/78) Diğer yandan Yaşar Gürlek ve Gültekin Toga gibi şiirlerini saz eşliğinde söyleyenler de var. Bizim, kendisiyle temas kurabildiğimiz yahut şiirlerine ulaşabildiğimiz şairlerden, deyiş ve deyişmelerine yer verdiğimiz bazıları şunlardır:

Mikdat Bal (Mikdatî) : 20.02.1954 Tarihinde Trabzon’da doğdu. 10 yaşında ilkokulu bitirdi fakat şartların zorluğu sebebiyle tahsilini sürdüremedi. Önce hafızlık sonra da Arapça öğrenmeye çalıştı, sonra askere gitti. Askerliğini müteakip 1976’da Hollanda’ya giiti. Halen orada yaşıyor. Küçükken aile büyüklerine ait şiirleri defterlere yazıp okuduğu için geleneksel şiire o günlerden aşina oldu. Velud bir şair olup sayıları binlerle ifade edilen şiiri vardır. İrtical gücü yüksek bir şair olup msn karşılaşmalarından birçoğunun merkezindedir.

Zülfikar Yapar (Kaleli) : 19.03.1954 Tarihinde Gümüşhanede doğdu. Emekli Türkçe öğretmenidir. Aynı zamanda İktisat tahsili de yapmıştır.Saz çalmamaktadır, 36 yıldır şiir söylemektedir.
İbrahim Coşar (Coşarî) : 01.07.1953’ Tarihinde Samsunun Çarşamba ilçesinde doğdu. İlk,orta ve Lise tahsilini Çarşambada bitirdi. 1975 yılında başladığı memuriyetten emekli oldu. Lise yıllarında başladığı şiire emekli olduktan sonra daha çok zaman ayırmaktadır. Üretken bir şair olduğu, elektronik ortamdaki deyişmelerde başarılı olduğu görülmektedir.

Kamil Durmuşoğlu
28 Aralık 1957de Ünyede doğdu. İlkokulu Ünyede, Ortaokulu Kastamonuda, Liseyi Ünyede okudu. Adana İ.T.İ.A.de Üniversite Öğrenimine başladı. Devrin olumsuz şartları nedeniyle öğrenimini bırakmak zorunda kaldı.
Yaşar Gürlek (YaşarÎ) : 22.06.1961 Tarihinde Haymana (Ankara) ’da doğdu. Şiir hayatına genclik yıllarında okudugu Köroğlu, Karacaoğlan, Dadaloğlu vb. ozanların şiirlerinin etkisiyle başladı. Deyişlerini saz eşliğinde söylemektedir. Hollanda’da yaşamaktadır.

İlhami Aslantaş(İlhamî) : 25.09.1960 günü Kanga (Sivas) ’ın Etyemez köyünde doğdu. İstanbul ve Almanya’da çalıştı. Şiir yazmaya ilk okul üçüncü sınıfındayken Ruhsatî şiirlerini okuduktan sonra başlamıştır. Önceleri saz çalmakla beraber geçirdiği kaza sonrasında sağ elini yeterince kullanamadığı için şimdi çalamamaktadır
Gültegin Toga (Ozan Sentezî) : 10.03.1962 tarihinde Sivas- İmranlı’da doğdu. ilk-orta ve lise öğrenimini orada tamamladı. Doğu Anadolulu saz şairlerinden etkilendi.16 yaşında şiir ve bağlamaya başladı. 1979 yılında Almanya’ya gitti. Halen orada yaşamaktadır.
Şerafettin Hansu() : 19.12.1969 yılında Yozgat Bogazlıyan Özler kasabasında doğdu.
Vatani görevini yaptıktan sonra Almanya’ya gitti. Halen Almanyada ikamet etmektedir. Şiirle uğraşmaya erken yaşlarda başlamıştır.
Sevinç Atan: Hayat hikayesine ulaşamadık.
Sakine Aydın: Hayat hikayesine ulaşamadık.

B.Elektronik Ortamdaki Deyişmelerin Konu veya Temaları
Konular ve temaların en önemli özelliği güncel olmalarıdır. Her şair, şiirinde mutlaka güncel olana yönelmektedir. Her konu veya temaya uygun düşen manzumeler de ya mesenger denilen iletişim (chat-sohbet) kutularından canlı içra şeklinde karşılıklı deyişme şeklinde vücuda getirilmekte yahut şair tarafından önceden hazırlanıp şiir sitesindeki sayfasında yayımlanmak suretiyle okuyucuya ulaşmaktadır.

Yaşar Gurlek-.Mikdat Bal 1. Msn Atışması


1.Yaşar Gürlek
Felek benim kanadımı kırdıysa
Alıp beni yerden yere vurduysa
Bu gurbetin kahrı beni yorduysa
Daha fazla durulur mu Mikdatî?

2. Mikdat Bal
Hasretim çok yaralama sinemi
Bu dünyanın hiç kalmadı önemi
Acı dolu gurbetin her dönemi
Böyle şeyler sorulur mu Yaşarî?

3.Yaşar Gürlek
Gurbet elde hasret ile kavrulduk
Harmanlarda talazlanıp savrulduk
Devrilmezdik ama şimdi devrildik
Yerde yatan yorulur mu Mikdatî?

4.Mikdat Bal
Rüyamızı hayra yoran olmadı
Yaralandık gelip saran olmadı
Yıllar yılı bizi soran olmadı
Bunlar basit görülür mü Yaşarî?

5.Yaşar Gürlek
Gurbet ele esir köle olmuşuz
Çok çekmişiz acılarla dolmuşuz
Gonca güller gibi bizde solmusuz
Solan güller derilir mi Mikdatî?

6.Mikdat Bal
Sırtımıza kim sapladı bu şişi?
Hizmet ettik, patron bildik keşişi
Kendisini köle gören bir kişi
Bundan öte kırılır mı Yaşarî

7.Yaşar Gürlek
Vatan diye diye yanar ağlarız
Anam babam deriz anar aglarız
Memlekete selam sunar ağlarız
Böyle hayat sürülür mü Mikdatî?

8.Mikdat Bal
Bu gurbeti yaşayanlar bilirler
Bir çokları ölü geri gelirler
Nasip işi kader bunu belirler
Canlı geri varılır mı Yaşarî?

9.Yaşar Gürlek
Yasarî der selam olsun duyana
Halkımıza her beye her bayana
Çok hasretiz siz de bakın bu yana
Hasret bizim verilir mi Mikdatî

10. Mikdat Bal
Mikdatî der bekler ana peterin
Kazancından on kat fazla hederin
Çektiğimiz bunca elem kederin
Esrarına erilir mi Yaşarî


Mikdat Bal- İbrahim Çoşar 13.Msn Atışması


1. İbrahim Coşar
Bunca gün seninle yazdık söyleştik
Her sefer bir konu işler geçeriz
Hep sanalda kaldık orda eğleştik
Canlı atışmayı boşlar geçeriz

2. Mikdat Bal
Sanalda bilgiyi bölüşüyoruz
Çağın şartlarında gelişiyoruz
Buna da çok şükür buluşuyoruz
Biz sanalda bile haşlar geçeriz

3. İbrahim Coşar
Eskiden ustalar türkü atarmış
Diyar diyar gezer handa yatarmış
Sözün arasına beste katarmış
Bize sıra geldi taşlar geçeriz

4. Mikdat Bal
Aynı yol ve izi tepmiyor muyuz?
Eskilerden örnek kapmıyor muyuz?
Biz de aynı işi yapmıyor muyuz?
Notaları tek tek tuşlar geçeriz

5. İbrahim Coşar
Hocam kürsüdesin eyleme hatır
İncele bizleri sen satır satır
Konu çok derindir masaya yatır
İş başardık diye düşler geçeriz

6. Mikdat Bal
Hoşuna gitmezse iade etsin
Eksiğimiz varsa ifade etsin
Rabbim ömrümüzü ziyade etsin!
Yeni bir konuya başlar geçeriz

7. İbrahim Coşar
Sazımız yoksa da sözümüz vardır
Topluma çıkacak yüzümüz vardır
Hep gurur duyduğum özümüz vardır
Yad edip ecdadı hoşlar geçeriz

8. Mikdat Bal
Ulu ecdadımız kadri pek yüce
Yad edip dururum ben gündüz gece
Vatandan uzağım, hasretim nice
Bu gurbet ellerde kışlar geçeriz

9. İbrahim Coşar
Dudağa iğneyi takar kocalar
Söze saz katmazsan belki bocalar
Bizi kabul etmez olmuş hocalar
Biz de dilimizi dişler geçeriz.

10. Mikdat Bal
Şiiri gönülde oluşturunca
Söyleyip sunarak bölüştürünce
Hocayı hocayla buluşturunca
Çaylağı çaylakla eşler geçeriz

11.İbrahim Coşar
Bizler MSN de sözü söyleriz
Dost olanı gönüllerde eğleriz
Gardaş olsa sitemleri ederiz
Zalim olanları şişler geçeriz

12. Mikdat Bal
Bu bizim atışma sohbetmiş meğer
Biri kalkıp buna vermezse değer!
Ne söylersen söyle durmazsa eğer
Çok inat edeni çüşler geçeriz

13. İbrahim Coşar
COŞARİ’im sanalda hep sözlerim
Okur diye dostlarımı gözlerim
Yokuş olur düşmanıma düzlerim
Hepsi bir diyerek Buş’lar geçeriz

14.Mikdat Bal
Mikdatî! , Anlamam sazdan ya telden
Onlar da anlamaz dikenden gülden
Hala ötüyorsa ne gelir elden
Çatlak karga deyip kuşlar geçeriz


C.Elektronik Ortamda Deyiş ve Deyişme Örnekleri
Elektronik ortamdaki şairler deyişmeden çok atışma ve karşılaşma terimlerini kullanıyorlar ve meydana getirdikleri manzumeleri de iletişim kutusunun adıyla ve sıra numarası vererek kaydediyorlar.(Mesela, Mikdat Bal-İbrahim Coşar 9. Msn Atışması/Karşılaşması gibi)
Elektronik ortamdaki aşık tarzı şiirin çok çeşitli konu ve temalarda deyiş ve deyişme örneklerine rastlanıyor. Bunları bazı başlıklar altında ele alabiliriz:
1. Kişisel Duyguların Terennümü
Birçok şair, aşık tarzı şiirlerinde doğal olarak kişisel duygularına yer vermekte, serbest ve sistemli deyişmelerde bunu dile getirmektedir. Elektronik ortamda çokça örneği bulunmaktadır.
Zülfikar Yapar Kaleli, Aşık Yaşar reyhani’nin Erzurum’dan göç edişinden etkilenir ve usta Reyhani ile ilgili hissiyatını dile getirir:


Altmışlık Göç (Aşık Yaşar Reyhaniye)


1.
Gurbet uzadıkça, hasretlik artar
Altmışlık avare köyden göç eder.
Cümle aşıkları söz ile tartar
Dünyaya gücenir, aydan göç eder.
2.
Gelsin denilen yaz evveli güzün
Yaprağın düşüşü kıştaki hüzün
Belli ki şöhrette kalmadı gözün
Balık suya küser, çaydan göç eder
3.
Sevgi merkezine doğma zamanı
Karlı bulutları sağma zamanı
Rahmet olup yere yağma zamanı
Ok kirişten bıkar, yaydan göç eder.
4.
Ne yatarsın usta, yatak mı rahat?
Vade mi ulaştı, doldu mu saat?
No’lur bu kasveti üzerinden at!
Şiir öksüz kalır, meydan göç eder.
5.
Şimdi aldığını verme vaktidir
Sonsuzluk sırrına erme vaktidir
Artık hesapları görme vaktidir
Aşıklar düğünden, toydan göç eder.
6.
Gövde köke küskün, yapraklara dal
İhtişam zorundan terlerken al al.
“Arzu”suna dargın emektar sandal
Bilinmeze doğru koydan göç eder.
7.
“Erzurumlu Gelin”, yatan hastası
Göç mevsimi “Turnalar”ın ustası
“Yasindir mektubu, ihlas postası”
Korkarım aşıklık soydan göç eder.
8.
Bekleyeni olan yolcu gelecek
Ömür kısa, dünya yalan, son gerçek.
Sermayesi ”nazlı yare bir çiçek”
Cümle ihtişamı huydan göç eder.

Şerafettin Hansu, dini/mistik duygularını geleneksel tarza uygun olarak bir şiirinde şöyle dile getirmektedir:

Düştüm

1.
Emanet ettiğin tatlı canımı
Alırsın diyerek eline düştüm
Gizlimi saklımı türlü yanımı
Bilirsin diyerek halına düştüm.
2.
Ey..dilediğini hemen yapanım
Vacip-ül vucudum medet süphanım
Bir adım atana sen ki on adım
Gelirsin diyerek yoluna düştüm.
3.
Gizli ve aşikâr olanı duyan
Eşref-i mahlukât hep sana ayan
Kul inkâr etse de kul da çok ziyan
Bulursun diyerek diline düştüm.
4.
Hançerledi beni oturduğum post
Benzi soluk döndü götürdüğüm mest
Dertli gönüllere en hakiki dost
Olursun diyerek çuluna düştüm.
5.
Bir avuç pıhtıdan yoktan var ettin
İnniye cinniye sen ki hükmettin
İlahi aşkından bu Şerafettin
Delirsin diyerek çölüne düştüm.


Kişisel duygular bazen de karşılaşmalar şeklinde paylaşılır. Zülfikar yapar Kaleli ile “manevi kızım” dediği Sakine Aydın msn aracılığıyla aşağıdaki deyişmeyi gerçekleştirirler:

Baba-Kız Atışması


1.Zülfikar Yapar Kaleli
Merhaba geldim işte
Tamam mı? Bildim işte!
Türkiye Türklerindir,
Bilmezsen öldüm işte

2. Sakine Aydın
Ay! Benim babam geldi
Kalpte ki duam geldi
Karanlıkta güneşim
Güneşte çabam geldi....

3. Zülfikar Yapar Kaleli
Kalmışım naçar kızım
Dost benden kaçar kızım
“Bir kapıyı kapayan
Gün gelir açar” kızım…

4. Sakine Aydın
Viran olsa da obam
Boşa çıksa da çabam
Dost ararsan ben varım
Üzülme garip babam…

5. Zülfikar Yapar Kaleli
Gül’den özge gülsün sen
Çok nadide kulsun sen
Sen gönlümün çerağı
Vuslatıma yolsun sen…

6. Sakine Aydın
Bülbüle gül neylesin
Sen her zaman böylesin!
Gönlümde ayrı yerin,
Bak gözüme söylesin…

7. Zülfikar Yapar Kaleli
Düşmanı iyi tanı,
Gurur aşkın düşmanı!
Gözler görmezse kalır
Geride birkaç anı…

8. Sakine Aydın
Gururu öldürmüşüm
Kibrimi soldurmuşum
Gönlümden her ne geçse
Ben sana bildirmişim...

9. Zülfikar Yapar Kaleli
Umulmaz rahmet yağar
Beni kedere boğar
Ne kadar gece olsa
Güneş muhakkak doğar…

10. Sakine Aydın
Sevgi yağmazsa ne gam
Gönle ağmazsa ne gam
Gönlümde güneş sensin
Güneş doğmasa ne gam…

11. Zülfikar Yapar Kaleli
Üzülmeyiniz astlar
Yere serildi postlar
Ben ne şanslı babayım
Gördünüz ya, a dostlar…

12. Sakine Aydın
Ben de şanslıyım baba
Boşa değilmiş çaba
Boşuna bakmıyorum
Dolu yanından kaba…

Mikdat Bal ile deyişmesine internet aracılığıyla ulaştığımız ve kendisi hakkında bilgi edinemediğimiz Sevinç Atan’ın aşağıdaki deyişmeleri de kişisel duyguların terennümüne uygun bir deyişme olarak alınabilir:

Mikdat Bal ve Sevinç Atanın msn Atışması

1. Mikdat Bal
Uykunu bölüp de gece yarısı
Kalkıp da etrafa baktığın var mı?
Bir ilaç alıp da başın ağrısı
Geçmeyip de öyle çektiğin var mı¬?

2. Sevinç Atan
İlaçla geçmez ki gurbet ağrısı
Bağrımı dağlayan sıla çağrısı,
Bir avuç teselli işin doğrusu
Bulmayıp çileden çıktığın var mı?

3. Mikdat Bal
Hayat budur deyip boyun bükerek
Dizlerin tutmayıp yere çökerek
Efkara dalarak bir ah çekerek
Ağlayıp göz yaşı döktüğün var mı?

4. Sevinç Atan
Rüzgâr gibi uçup giden yıllara
Hazana ermeden solan dallara,
Dönüşü olmayan bunca yollara
Öylece oturup baktığın var mı?

5. Mikdat Bal
Ellerini çizer dikenli güller
Yürek kan ağlarken susarmış diller
Senin gözyaşına bakar mı eller,
İnsanlardan biraz çaktığın var mı?

6.Sevinç Atan
Aldırmam yabanın hoyrat yeline.
Ben meyil verenim gönül diline
Katarım aklımı bahar seline
Seherde kırlara çıktığın var mı?

7. Mikdat Bal
Sabretmek gerekir olmalı metin
Bu hayat kısadır bu hayat çetin
Seherde kırlarda gezdin mi dedin
Dünyanın kahrından bıktığın var mı?

8. Sevinç Atan
Bıkmıyor divane gönül telaştan
Gülüşüm utanır döktüğüm yaştan,
Nice boran geçti şu garip baştan
Deli çaylar gibi aktığın var mı?

9. Mikdat Bal
Koca ömür geçti görmedim sefa
Gurbet elde geçen her anım cefa
Ah dedim vah dedim günde kaç defa
Akarken mecrandan çıktığın var mı?

10. Sevinç Atan
Hesabı tutulmaz yokluğun, hiçin
Bu kısa ömürde gözyaşı niçin
Kış günü kalbini ısıtmak için
Karlı dağda ateş yaktığın var mı?

11. Mikdat Bal
Bilmem ki kış günü üşür mü erler
Beni beklemekte sevdiğim yerler
Umut varlıktan da iyidir derler
Hiç gönül sarayı yıktığın var mı?

12. Sevinç Atan
Sevinçler saklıdır her bir hüzünde
En kara gecede en aydın günde
Bahar aylarında dal güldüğünde
Yakana bir çiçek taktığın var mı?

13. Mikdat Bal
Mikdatî der yârim çok da uzakta
İki çiçek taktım, oldu mu bak da
Şimdi bir durakta bekler ayakta
Gülistana çiçek diktiğin var mı? var mı


2. Sosyal Konuların Terennümü
Sosyal konuların terennümüne ilişkin msn deyişmeleri de elektronik ortamdaki icra alanının en çok rastlanan ürünlerini verir. Toplumdaki bozukluklar, yolsuzluklar, haksız kazanç, geçim zorluğu, zamanın bozulması vb. konular sıkça dile getirilir:
İbrahim Coşar- Mikdat Bal 2.Msn Atışması

1. Mikdat Bal
Her şehirde kuruldu Rus pazarı
Ne alırlar ne satarlar belli mi?
Getirdiği her şey eşya mezarı
Ne alırlar, ne satarlar belli mi

2.İbrahim Coşar
Doksanlarda açıldı sarp kapısı
Bozuldu hep tüm aile yapısı
Yıllar boyu çekilecek sancısı
Ne aldığı,ne sattığı bellidir

3. Mikdat Bal
Yok mu bunu bir çaresi sorarım
Bu soruma durup cevap ararım
Söylemezsem ben ne işe yararım
Ne alırlar ne satarlar belli mi

4.İbrahim Coşar
Mal gösterip,sanırım et satarlar
Bilinmez ki kimle nasıl yatarlar
Sattığını kendileri atarlar
Ne aldığı ne sattığı bellidir

5. Mikdat Bal
Dedeleri geldi sürdük buradan
Bize yardım eylemişti Yaratan
Kızlarını gönderdiler oradan
Ne alırlar ne satarlar belli mi

6.İbrahim Coşar
Önceleri sokaklarda kaldılar
Pazar kurup ortalığa saldılar
Neneleri tarihte de vardılar
Ne aldığı,ne sattığı bellidir

7. Mikdat Bal
Yok mu buna dur deyecek bir amir
O veya bu niteliksiz bir zamir
Bunun sonu ya yıkım ya da tamir
Ne alırlar ne satarlar belli mi

8.İbrahim Coşar
Satarken de vermezler ki fatura
Esnaf bakmaz oldu artık hatıra
Bıçak onda,biz kaldık kör satıra
Ne aldığı ne sattığı bellidir

9. Mikdat Bal
Karadeniz namusunu korurdu
Bıraksalar üzerine yürürdü
Buna meydan verenler de görürdü
Ne alırlar ne satarlar belli mi

10.İbrahim Coşar
Fahişelik olmuş burada sektör
Ne müdürü engel olur ne doktor
Sanırım ki derde çare de yoktur
Ne aldığı,ne sattığı bellidir

11. Mikdat Bal
Yıkılıyor nice mutlu yuvalar
Ah ne olur şunları bir kovalar
Boşanmaktır yüzde elli davalar
Ne alırlar ne satarlar belli mi

12.İbrahim Coşar
Kovulmakla gitmiyor ki nataşa
Atıyorlar kendisini ataşa
Devir döndü,şimdi kızlar sataşa
Ne aldığı,ne sattığı bellidir

13. Mikdat Bal
Kovmak değil gitmemektir tek care
Un yok ise değirmende yok fare
Bunu kimse düşündü mü bir kere
Ne alırlar ne satarlar belli mi

14.İbrahim Coşar
Ruslar Türk’e ekmek kapısı olmuş,
Uçkur için herkes ahlakı bozmuş
Mikdatî ne demiş,Coşar ne yazmış
Ne aldığı,ne sattığı bellidir

15. Mikdat Bal
Mikdatî’yim sordum sormaz olaydım
Hallederdim buna cevap bulaydım
Gurbet acı biraz daha kalaydım
Ne alırlar ne satarlar belli mi

16. İbrahim Coşar
Önce karadeniz,şimdi tüm yurtta
Suç elmada değil,içteki kurtta
COŞAR anlatır da,o gezer yatta
Ne aldığı,ne sattığı bellidir


Mikdat Bal - İbrahim Coşar 10.Msn Atışması.

1. Mikdat Bal
Yolsuzluk, arsızlık, pişkinlik gördüm
Aklıma geliyor dünler Coşarî
Maddeye, makama düşkünlük gördüm
Bozuldu zamanlar günler Coşarî
2. İbrahim Coşar
İnsanlar düşmüşler geçim derdine
Memleket cehennem her bir ferdine
Söz hakkı verilmez olmuş merdine
Konuşursa meydan inler Mikdatî

3. Mikdat Bal
Hadi konuşsunlar biz de görelim
Birlik olup hep el ele verelim
Zalimleri inlerine sürelim
Zalime layıktır inler Coşarî

4. İbrahim Coşar
Kimisi adamdır öğütten anlar
Kimisi çıkarcı, her zaman yanlar
Doğru konuşanda kalıyor zanlar
Adam olan sözü dinler Mikdatî

5. Mikdat Bal
Vererek bu millet omuz omuza
Saflar sıkı olur düz olur hiza
Ne kavgalar kalır ne de bir niza
Sevgi gelir gider kinler Coşarî

6. İbrahim Coşar
Kiminin yüzünü korku bürümüş
Nemelazımcılık almış yürümüş
Fırsatını bulan malı kürümüş
Halk için çalıyor çanlar Mikdatî

7. Mikdat Bal
Uyanıp ta bir gün çağlar bu millet
Zalimi kıskıvrak bağlar bu millet
Tekrar adaleti sağlar bu millet
Beraberlik zulmü önler Coşarî

8. İbrahim Coşar
Bu milletin özü temiz her zaman
Zalime haddini bildirir yaman
Kalbinde eksilmez hiçbir an iman
Kıbleye dönüktür yönler Mikdatî

9. Mikdat Bal
Zalimin zulmünden, el aman desin
Bunu her sahada her zaman desin
Bel ki insaf eder el iman desin
Bilirsin inanır onlar Coşarî.

10. İbrahim Coşar
Bilirsin inanır söylenen söze
Güvenir kendine gülen her yüze
Her zaman aldanır gelir kem göze
Hep zarar görüyor binler Mikdatî

11. Mikdat Bal
Böyle zalimleri ülke istemez
Bizdeki anane ilke istemez
Defolsunlar millet gölge istemez
Şeytan çarpsın bir de cinler Coşar

12. İbrahim Coşar
Örf ve ananeyi atadan aldık
Bu terbiye ile biz birer baldık
Güvendik zalime zorlukta kaldık
Hep kötü duyuldu ünler Mikdatî

13. Mikdat Bal
Mikdatî der çare uyanmamızda
Birbirine sıkı dayanmamızda
Ateş gibi sönüp de yanmamız da
Milleti gerçeğe yönler Coşarî

14. İbrahim Coşar
COŞARİ seslenir hep birlik için
Çabası gayesi bu dirlik için
Soysuzun amacı çok varlık için
Bitmiyor onlara kinler Mikdati


3. Milli Kültür ve Milli Birlikle İlgili Konuların Terennümü

Milli Kültür ile Milli Birlek ve beraberlik Elektronik ortamdaki deyişmelerde sıkça ele alınan konulardır. Özellikle milli birlik içinde olunması, ülkemizin varlığını korumasının yegane şartı olarak vurgulanmaktadır:

İlhami Arslantaş-Mikdat Bal 1. Msn Atışması


1. İlhami Arslantaş
Kültür bize atalardan mirastır
Bir gül gibi derelim mi ne dersin
Gönlümüzden akıp giden Aras’tır
Ummanlara sürelim mi ne dersin.....

2. Mikdat Bal
Aramızda olmaz senlik ne benlik
Devam etsin ebede dek bu şenlik
Sevgi saygı muhabbet ve esenlik
Düşmanlığı yerelim mi ne dersin

3. İlhami Arslantaş
Artık yansın müspet ilmin çırası
Geçti bile davranmanın sırası
Koruyalım bu nadide mirası
Karanlığı yaralım mı ne dersin

4. Mikdat Bal
Hem sevelim sevdirelim vatanı
Yad edelim bunca şehit yatanı
Yetimleri bir de matem tutanı
Yanlarına varalım mı ne dersin

5. İlhami Arslantaş
Türkülerle çizilmiştir sınırlar
Tüm dünyada bizi iyi tanırlar
Yeni baştan kazanılsın onurlar
Saatleri kuralım mı ne dersin

6. Mikdat Bal
Ozanların gönlü halktan yanadır
Cömerttirler bir sana bir banadır
Ezgileri gönülleri kanatır
Yaraları saralım mı ne dersin

7. İlhami Arslantaş
Gel gençliğe açalım şu yolları
Hemen tezden sıvayalım kolları
Kaynaştırıp sağımızla solları
Düşmanları vuralım mı ne dersin

8. Mikdat Bal
Elbet olur böyle bir şey istesek
Şu gençlere güzel örnek göstersek
Fesatlara fitnelere sus desek
Biz sırt sırta verelim mi ne dersin

9. İlhami Arslantaş
Der ilhami gözüm gönlüm vatanım
Huzur bulsun sinde şehit yatanım
İşte böyle kardeş benden bu tanım
Bütün yurda saralım mı ne dersin

10. Mikdat Bal
Mikdat der ilimle ışık saçalım
Cehaletten uzaklaşıp kaçalım
Gel İlhami yeni çığır açalım
Etten duvar örelim mi ne dersin


4. Milli/Siyasi Konularda Hassasiyet
Araştırmalarımız sırasında edindiğimiz bilgiler, elektronik ortamda aşık tarzı şiir üreten şairlerin, özellikle de yurt dışında yaşayan şairlerin, ülkemizin milli ve siyasi meseleleriyle çok yakından ilgilendikleri, gündemdeki konularla ilgili olarak deyişler söyledikleri, msn üzerinden diğer şairlerle çokça deyişmeler yaptıklarını ortaya koymaktadır.
Mikdat Bal, Fransa’nın “Ermeni soykırımı olmamıştır demeyi suç sayması” üzerine isyan eder ve isyanını bir deyişle dile getirir:

Hapiste Yer Ayırın


1.
Kâr mı kalır yanında, ne ettin sefil Fransa
Bu kadar pişkin yüzsüz, utanmaz gafil Fransa
Ne kadar soysuz varsa hepsine kefil Fransa
Pamuk prenses ile Ermeni’yi kayırın
Ben inkar ediyorum, hapiste yer ayırın
2.
Bir utanç anıtısın, tarihin kan kokuyor
Cezayir’deki haltlar aklınızdan çıkıyor
Sizi bütün insanlık nefret ile okuyor
Size lanet okuyor insanı Cezayir’in
Yuh olsun yasanıza hapiste yer ayırın
3.
Bir kaç oyun uğruna, kalleşliğe giriştin
Hangi tarihçi ile, temas edip görüştün
Hep terör besledin sen, her olaya karıştın
İnsanlık tarihinde, görülmedi hayırın
Tükürdüm yasanıza, hapiste yer ayırın
4.
Artık masken kalmadı, gerçek yüzünü gördük
Dost ayağı yaparak dönek sözünü gördük
İçin dışın fesattır, şükür özünü gördük
İçin dışına çıkmış belli idi zahirin
Size yazıklar olsun, hapiste yer ayırın
5.
Sen ne büyük zalimsin bize bile bulaştın
Gaziantep-Maraş’ta cellat gibi dolaştın
Bizden tokat yemiştin yakılası talaştın
Sorarım sana acep, bu mu idi kahırın
Tüh olsun boyunuza hapiste yer ayırın
6.
Ermeni katliamı, bu ne büyük bir yalan
Cezayir’de ne ettin, nedir aklında kalan
Sömürgeci katiller, her yeri etmiş talan
Siz Pamuk Prensesle Ermeni’yi kayırın
Buradan inkar ettim, hapiste yer ayırın


Fransa’nın Ermeni meselesindeki tavrı Msn de bir deyişmenin de konusu olur. Şairlerin bu milli meselesindeki tavrı doğal olarak ciddi bir tepkinin tezahürü şeklindedir.

İbrahim Coşar-Mikdat Bal 11. Msn Atışması


1. İbrahim Coşar
Dedesine yardım ettiğim ülke
İşimize karışıyor ne dersin?
Onlar bize olamazken bir gölge
Düşmanlığa girişiyor ne dersin?

2. Mikdat Bal
Hakkı ile tarihini bir ansa
Tam yüz sene ara vermişti dansa
Ceddimizden ödü kopan Fransa
Karşımızda kırışıyor ne dersin?

3. İbrahim Coşar
Yok bunlarda izan, düşünce kesat
Biz dostum dedikçe, düşmanlık hasat
Aleyhte düşünür her türlü fesat
Şeytanlarla yarışıyor ne dersin?

4. Mikdat Bal
Dış düşmanlar yaygarayı bastıkça
Dost söyledik onlar nefret kustukça
Böyle olur bizim beyler sustukça
Düşmanlığa girişiyor ne dersin?

5. İbrahim Coşar
Tarih boyu bizi arkadan vurur
Fırsatçı Ermeni kasıp kavurur
Hamisi yanında tehdit savurur
Birlik olup görüşüyor ne dersin?

6. Mikdat Bal
Anarşistler içimize yerleşti
Kaçanlar da dışarlarda hırlaştı
Bir olarak tüm düşmanlar birleşti
Hakkımızda verişiyor ne dersin?

7. İbrahim Coşar
Ne tez unuttular geçmişlerini
Ermeni hayranı seçmişlerini
Yalanla anarlar göçmüşlerini
Çukurlara erişiyor, ne dersin?

8. Mikdat Bal
Avrupanın belli oldu planı
Türk yurduna vermek ister talanı
Uydurmuşlar kocaman bir yalanı
Hiç tanıksız duruşuyor ne dersin?

9. İbrahim Coşar
Ermeni ağzıyla konuş Fransa
İnsanlar alıştı artık bu dansa
İşiniz kalacak her zaman şansa
Hep çukurda vuruşuyor ne dersin?

10. Mikdat Bal
Artık belli oldu altı üstümüz
Sadece dostluktu bizim kastımız
Avrupada yoktur bizim dostumuz
Birbirine sürüşüyor ne dersin?

11. İbrahim Coşar
Avrupa kölesi siyasetçiler
Yoksulluk görmemiş hepsi etçiler
Arada kalıyor siz gurbetçiler
Nasır eller buruşuyor ne dersin?

12. Mikdat Bal
Mikdatî der dert çok çile dolmuyor
Ne söylersek hedefini bulmuyor
Yeter artık ses verelim, olmuyor
Sabır sona varışıyor ne dersin?


5. Sipariş Konular
Sipariş konular, deyişme yapanların dışında, başka birinin isteği üzerine yapılan deyişmelerdir. Aşağıdaki deyişme düzenlenen Bilgi Şölenimiz için yapılmıştır.

Mikdat Bal-İbrahim Çoşar 12.Msn Atışması


1. Mikdat Bal
Bizden selam olsun civanmertlere
Eli kalem tutan sarılmalıdır
Bir haber yollayın, tüm namertlere
Ettiği zulümler sorulmalıdır

2. İbrahim Coşar
Gürledin Koçyiğit Köroğlu gibi
Zalimin ezdiği mazlumla sabi
Sözümüz her zaman zalime tabi
Zalimin kellesi yarılmalıdır

3. Mikdat Bal
Köroğlu adına taş atalım gel
Eski ruhu yine yaşatalım gel
Ülkeyi zalimden boşaltalım gel
Hedef on ikiden vurulmalıdır

4. İbrahim Coşar
Köroğlu bir destan halkın dilinde
Yenilmez bir kılıç vardır elinde
Yüreği bir sevda arar gülünde
Gülü kesen eller kırılmalıdır

5. Mikdat Bal
Her yer güllük olsun gülü kırmak yok
Gülistana girip destur sormak yak
Zalimi taşlayıp artık durmak yok
Vatanını seven yorulmalıdır

6. İbrahim Coşar
Babası kör olmuş bir at uğruna
Bolu’da zulüm var inat uğruna
Nice canlar gitti azat uğruna
Gidip Çamlıbel’e varılmalıdır

7. Mikdat Bal
Kör olan biri var, millet görmeli
Gaddarın sultası sona ermeli
Zalimler, caniler hesap vermeli
Sinede mahkeme kurulmalıdır

8. İbrahim Coşar
Çağlamış dereler sel olmuş gibi
Fırlamış atları yel olmuş gibi
Sanki bütün dostlar el olmuş gibi
Bulanmış sularda durulmalıdır

9. Mikdat Bal
Baskıdan dehşetten bıkıp bezenler
Bir araya gelsin boşta gezenler
Kökleri kesilsin halkı ezenler
Üremesin diye burulmalıdır

10. İbrahim Coşar
Bolu yöresinde gezmiş Köroğlu
Zulme karşı durup ezmiş Köroğlu
Çamlıbel yolunda tozmuş Köroğlu
Zalimler Bolu’dan sürülmelidir

11. Mikdat Bal
Şair halkın dili, doğruyu söyler
Millet uyanacak azınca beyler
Kılavuz istemez görünen köyler
Artık bu gerçekler görülmelidir

12. İbrahim Coşar
COŞARİ anıyor minnetle onu
Köroğlu olmuş bak akşam ki konu
Ne kadar yazsak da gelmiyor sonu
Gönülden gönüle karılmalıdır

13. Mikdat Bal
Mikdatî, Köroğlu adına yazdık
O elinde kılıç, biz kalem sazdık
Tarihi örnekle bu güne kızdık
En azından zalim darılmalıdır


Kaynakça

Elçin:2005= Prof. Dr. Şükrü Elçin, Halk Edebiyatına Giriş, 9. Baskı, Akçağ Basım Yayıncılık, Ankara 2005.
Gözaydın:1975 = Prof. Dr. Nevzat Gözaydın, “Almanya’da Çalışan Türk İşçileri Arasında Dil ve Folklor Olayları Üzerine”, Türk Folkloru Araştırmaları Dergisi, Cilt:16, Sayı:307, Şubat 1975.
Günay:1986 = Prof. Dr.Umay Günay, Aşık Tarzı Şiir Geleneği ve Rüya Motifi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1986.
Kaya:1994= Yrd. Doç. Dr. Doğan Kaya, Sivas’ta Aşıklık Geleneği ve Aşık Ruhsati, T.C. Cumhuriyet Üni. Yayınları No:55, Sivas 1994.
Köprülü:1999 = Prof. Dr. Fuad Köprülü, Edebiyat Araştırmaları, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1999.
Lord:1981= Albert B. Lord, The Singers of Tales, Fourth Printing, HarvardUniversity Press, Cambridge 1981.
T.Günay 1976= Dr.Turgut Günay, “Türk Halk Şiirinde İlk Deyişme (Müşaere) Örnekleri”, Uluslararası Folklor ve Halk Edebiyatı Semineri Bildirileri (27-29 Ekim 1975 Konya) Ankara 1976.

(Halk Kültürü ve Köroğlu Bilgi Şöleni Bildirileri, Abant İzzet Baysal Üniversitesi BAMER Yayınları, ss.51-71, Bolu 2008)

Hayati Yavuzer
Kayıt Tarihi : 1.1.2009 02:33:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Nurdan Ünsal
    Nurdan Ünsal

    Ne güzel bir inceleme, özellikle msn atışmaları çok ilginçti.

    Literatürümüze bu tarz sanal bir atışma da girmiş oldu, kabul etmek gerekir.

    Keşke sanaldan uçup gitmese kayıt altına alınabilseler..

    Saygılar. Nurdan Ünsal

    Cevap Yaz
  • Hüsamettin Sungur
    Hüsamettin Sungur

    Başarılarınızın devamını diliyorum

    Cevap Yaz
  • İlhami Arslantas
    İlhami Arslantas

    SAYIN HAYTİ YAVUZER
    ÖNEMLİ BİR KONUYA DEĞİNMİŞSİNİZ
    EMEK VE GÖZ NURU DÖKEREK KALEME ALDIĞINIZ BU DEĞERLİ ARAŞTIRMANIZ İÇİN SİZİNLE GURUR DUYDUM
    TEŞEKKÜR EDİYOR SAYGILARIMI SUNUYORUM

    Cevap Yaz
  • Caglar Akarsu
    Caglar Akarsu

    Cok faydali bir inceleme olmus, destekliyorum.
    tesekkurler ve basarilar ..

    Cevap Yaz
  • Ali Işık
    Ali Işık

    kopyalayıp arşivime aldım Hayati kardeş.
    değerli paylaşımına çok teşekkürler..

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (17)

Hayati Yavuzer