Duydum ki;
Yaşı seninle yaşıt komşunun kızına, ‘hele bir savaş çıksın, babam babanın boynunu keserken ben de sana tecavüz edeceğim’ demişsin … Oysa o kız henüz öpüşmesini bile bilmiyordu. Ve sen bu sözlerinle onun küçücük yüreğine, öpüşmek tadından evvel ırkçı belanın yüz kızartıcı sicilini işlemişsin ….
***
ben de dünyayı bu yaşlarımda aldım, iki çocuk elimin avuçları arasına
öyle sevdim ve okşadım aldırmadım, soğuk mu sıcak mı coğrafyasına
ekvator yanığı çocukların bir kemik bir deri, zeytine yabancı gözlerinde
anladım susuzluğun aynı renkten içildiğini,
bir yudum insan olmak, açınca yüreklerde.
/denize döküldüğü yerden, doğduğu yere doğru yürümek pınarların,
el değmemiş bir orman içinde el ele seninle/
sonra meridyenlerin en tepesine tırmandım, çelik gibi soğurken ellerim
kuzey sarısı saç tellerine yakalandım, kaşif heyecanıyla titredi bedenim
aynı yaşlarda gezerken köşe bucaklarda, büyümek yoktu aklımda inanın
sevmemenin ne demek olduğunu bilmiyorken daha,
bilemezdim ki renklerin, sınıfı olduğunu insanın.
/yüksek şelalelerde boğulmadan, oyuklara saklanmış su sesini dinlemek,
bir masalda değil sadece nefes nefese seninle/
sonra zamanı utandıran günlerden birinde, bulutlu bir gecenin tam yarısı
geldi insansızlık kör bir tırpan elinde, ölçmek ve biçmek için kafataslarını
işte o an ne kadar çok şey birden, gitti gül kokulu günlüklerden el sallayarak
ve geri aldı gökkuşağı bütün renklerini gökyüzünden,
taşıdığı anlam adına her birine, şiddetle ağlayarak.
/bak arkada eşsiz ve sonsuz bir derinlik, boyutları ölçülmeli yeniden,
olmazsa her şey sil baştan sere serpe seninle/
acıyla dolaşırken yıkılmış şehirlerin, ölüm ve tecavüz kokan sokaklarını
aramıyordum adreslerini ibadethanelerin, yardıma çağırmak için tanrıları
sadece kurşun olup akıyordu içime, aynı renge boyanmamış atlaslarımız
gözlerimden önce yüreğimi yakıyordu aklıma geldikçe
yalancı insanlıklarımız adına, atılmış çığlıklarımız.
/kuşlar bile daha doğmamış olsun, bütün çiçeklerin adları yazılmalı yeniden
yenilenmiş tarihin ilk günü gibi göz göze seninle/
***
Ben de şimdi seni;
Savaşsız günlerde seninle paylaştığımız hiçbir oyuncağı geri almadan, izlerken beraber güldüğümüz, beraber ağladığımız filmlerdeki iyi çocuk karakteri üzerine kan kokulu giysiler giydirmeden dünyadaki bütün coğrafyaları aynı renk boyamaya ve bütün insanları aynı renk görmek ve sevmeye mahkum ediyorum…
Kayıt Tarihi : 22.6.2009 07:10:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Tarihler, coğrafyanın üzerine yazılır ……
sonra zamanı utandıran günlerden birinde, bulutlu bir gecenin tam yarısı
geldi insansızlık kör bir tırpan elinde, ölçmek ve biçmek için kafataslarını
işte o an ne kadar çok şey birden, gitti gül kokulu günlüklerden el sallayarak
ve geri aldı gökkuşağı bütün renklerini gökyüzünden,
taşıdığı anlam adına her birine, şiddetle ağlayarak.
Bölümün başındaki 'sonra ' yı atsak mı?. Bir önceki bölümün başında da var...Sanki fazla geldi...
Esenlikle...Naime ÖZEREN
TÜM YORUMLAR (66)