Daha önceleri, Barış ruhu kokmalı savaş dedim ama, güne daldım, gün derdini doldurdum içine... Kaçakçılığın eline düşmüşlerin anısına biraz ağladıktan sonra, biraz da kendi halime ağlamayı becermiş olayım diye: kaçakçılığın eline düşmüşlüğümüzün görüntüleriydi onlar, biraz ben bu sızıyı, düşüncemin ay ışığı altında, mektuplarıma akıtayım sızısını dedim, yine aynı gün derdi oldu… Güncel konuları izlemeyi düşünüyorum ama: ister kişisel, çevresel, yöresel, bölgesel, küresel… yani evrensel bahaneler şans vermiyor boyutuyla anlatamadım elbette...
Anlatmak değildi belki de, durum halini önce ona buna dokunmadan konu ismiyle toplanmalı, sonra değerlendirip, belki bir dilek, dilekçe, anlatım olacaktı, ama olmuyor ki... var yansın var ortada... ama bu heykel de fena değildi, şu Türk Lokumu hani, ad vermeden önce suratlarını şekillendirmeyi unuttular, severler unutmayı... tam isabet ettirdiler de, Türk demekle biraz fazla suratsızlık ettiler... felsefecilere, konu şekillendirme sanatı da doğuyor, kullanılabilirse eğer... bu sanatı beğendim ben, ama ne çıkarabileceğimi bilemiyorum henüz... böyle konuları karma yapıyorum bilinçli bilinçsiz, bir kelime veya bir cümle beni buna uyandırabilecek diye devam edeceğim kıvranmaya... bir heykel istiyorum suratı Avrupalı, insan gibi insan suratsızlığı, karnı yılan çıyan dolu, kolu bacağı ahtapot...
Bu çalışmaya biraz bocalamalıyım böyle bir taraftan saçılanları, diğer taraftan onları da saçarak ortalığa, sonra toplayarak bir halinden öbürünün de aldığı şeklini ileride yontuya bırakarak... hep açık bırakarak... bu açık bırakmanın hak ve hukuku, sanki felsefeye işlenmeli gibi bir anlaşıyı mı anlamalı, bilmiyorum... yorgunum, çok yorgunum... bu da alabildiğine muhteşem bir konu işte... yıllarımızı mı dolduracak, mezarlarımızı mı, bilmiyorum… üstesinden gelemiyorum bunun... sevenlerimiz sağolsun… Avrupa övgüsü bu sevgi gösterilerine ne diyeyim artık…
Biraz daha düşünce bırakmış olmak için: önce bu içeriği, oraya bıraktığım cümlelerden bir fikir yaratmalıyım... sonra belki düşünmeye dinlenebileceğim yine... kasap yağ derdinde keçi can derdinde halden kurtulamayışımıza aslında çok güzel ışık tutuyorlar, ama bunu daha anlamalıyım... bana öyle geliyor ki, bunu çözmenin kolay olduğuna da imaj mı acaba diye toparlayamıyorum henüz...
limanları sıkıcı olur
kuş uçar gemi geçmez,
kervan zaman içinde.
böyle kentlerde insan
fırtına gibi sever,
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta