İnsanligin Kurtulusu Şafaginda Perspekti ...

Savaş Çeliker
39

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

İnsanligin Kurtulusu Şafaginda Perspektifler

Somut olarak 2006 yılından beri, bir şeye sürekli vurgu yapıyoruz: İnsanlık yeni bir çağın eşiğindedir. Bu öyle bir çağ dönüşümüdür ki, insanlar geriye dönüp baktıklarında ne kadar ilkel, ne kadar anlamsız çatışmaların içinde boğulmuş bir dünyada yaşadıklarına şaşırarak bakacaklardır.

Böyle bir dönüşümü başarabilmek herşeyden önce, bilinçlerde ve yüreklerde bu istemin ne kadar güçlü biçimde yaratılabildiğiyle doğrudan bağlantılıdır. Ama bu istemin giderek daha geniş kitleler nezdinde karşılık bulacağı aşikar biçimde gözüküyor. Sorun bu bilinç ve farkındalığa en azından belli düzeyde erişmiş bulunan bizlerin, yakında doğacağı gün gibi açık olan tüm dünyadaki sistem değişikliği istemine, ne kadar doğru perspektiflerle dahil olacağımızla ilgilidir.

Bu nedenle daha önce yer yer yazmış olmama rağmen, tekrara düşmeye aldırmadan, bazı konularda yeniden yazmamın gerekli olduğunu anladım.

DÜNYADAKI KRIZE BAKIS

Şimdilerde kriz kelimesi başlardaki akademik çevrelerin karmaşık tartışma alanından kurtularak tüm dünyanın insanlarında tartışılır olmaya başlamıştır. Güzel olmuştur. Çünkü krizin akademik olmaktan öteye, somut, güncel anlam ve sonuçları vardır.

Para baronları, sahibi oldukları modern ücretli köle birimlerinde daha fazla insan emeğini kaldıramaz olmuş, milyonlarca işçiyi sokağa atmıştır. Herkesin hemfikir olduğu bir konu var: 2009 yılının sonlarına doğru, dünyadaki işsizlik ve yoksulluk sayısı daha da artacaktır. Doğrudur, çünkü hep böyle oldu. Örneğin 1985’ten 2000 yılına kadar, dünyada günde 1 dolardan aşağı bir gelirle yaşayan insan sayısı % 18 artmıştır. Paranın insafı yoktur.

Dünyadaki krize bakışta korkunç bir yanılgı var: En bilgiç ağızlar, bu krizin mali-ekonomik bir kriz olduğunu ve son 70-80 yılın en derin krizi olduğunu söylüyorlar. Ve çözümlemelere girişiyorlar, para arzı karşılıksız arttırıldı, böylece fiyatlar yükseldi, alım gücü düştü, Gayri Safi Milli Hasıla adil dağıtılmadı, doğru ve adil vergi poltikaları geliştirilmedi, sıkı ya da gevşek para politikası iyi uygulanmadı, ülke ekonomileri aşırı ve geri ödenmesi imkansız borçların altına sokuldu, faizler çok arttı… Daha bir dolu ekonomik terim anlaşılmaz üsluplarla tekrarlanıp duruyor. Meseleyi ne kadar anlaşılmaz hale getirerek anlatırlarsa, sanki o kadar bilgili görünecek ve itibar göreceklerdir.

Görmüyor musunuz: neresinden bakarsanız bakın, tartıştığınız her şeyin odağında, ta kalbinde PARA vardır. Konuşulan bütün bu kavramlar sadece ama sadece paraya endekslenmiştir. Para’yı kaldırıp atın, sözde ekonomi „bilimi“nin hiçbir anlamı kalmaz. Ve bu nedenle ben size çok büyük bir rahatlıkla, sizin o asırlardır allayıp pulladığınız „ekonomi bilimi“nizin ne olduğunu söylemekten mutluluk duyacağım: O, Para İktidarının aşağılık yaltakçısıdır. O, sadece ve sadece tarihi bir teranedir. Yakında tarihteki yerini alacaktır.

Bu kriz sizin anlattığınız kadar anlaşılmaz değil. Bu kriz o kadar basit de değil. Öyle bir kriz ki, ne son bir kaç on yıla ne de sadece para ve çıkar toplumlarının en sonuncusu olan kapitalizme indirgenebilir. Kapitalizmi ve çağları aşan bir krizdir bu. Bir bilinç, karakter, kişilik krizidir bu. Bir insanlık krizidir. Son on yılların değil, son bin yılların biriktirdiği bir krizdir. İşte bu nedenle kapitalizmin üstesinden geleceği bir kriz de değildir. Eğer kapitalizmin, tarihin derinliklerine kadar inebilecek bir kaldıracı olsaydı, belki o zaman bu krizin üstesinden gelebilirlerdi. Ama kapitalizmin buna gücü yetmez, bu imkansızdır.

İNSAN IHTIYACLARINI KENDISI YARATIR

Ey İnsanoğlu, şimdiye kadar yanlış öğrendiniz.

İnsan dünyaya sadece temel belli başlı yetenekleri ve karşılamak zorunda olduğu ihtiyaç güdüleriyle doğar. Bunlar; düşünme, çalışma ve konuşma yetenekleridir. Öğrenme ve yaratma kabiliyetleri bu temel yeteneklerinin olanaklara göre değişik biçimlerde ortaya çıkan sonuçlarıdır. İnsanın temel ve zorlayıcı ihtiyaçları ise hayvanlarınkinden hiçbir ayrılık göstermez. İnsan da hayvanlar gibi, yemek, içmek, soğuktan ve aşırı sıcaktan korunmak zorundadır. Bunların dışında insanın hiçbir zorlayıcı ihtiyacı yoktur. Tüm ihtiyaçlarını insanın kendisi yaratmış, kendisi kendi önüne ihtiyaç olarak koymuştur.

Açalım isterseniz:

İnsanı uçmaya zorlayan hiçbir zorunlu neden yoktu, insan uçmayı istediği, nasıl bir şey olduğunu merak ettiği için uçak yaptı. Bugün uçmak insanın ihtiyacı olmuştur.

İnsanın piramitlere ihtiyacı yoktu; bugünkü „ayrıcalıklı, üstün insan“ kabirlerine, kabelerine, altın mezarlarına da ihtiyacı yoktur.

İnsanın kralların oturduğu altın tahtlara ihtiyacı yoktu; bugünkü altından zengin yataklarına, içine sıçılan altın tuvaletlere de ihtiyacı yoktur.

İnsanın kılıçlara ihtiyacı yoktu; bugünkü kitle imha silahlarına da ihtiyacı yoktur.

İnsanın senatolara ihtiyacı yoktu; bugünkü parlamento binalarına da ihtiyacı yoktur.

İnsanın ticarete, değiş-tokuşa ihtiyacı yoktu; bugünkü borsa simsarlığına, banka gökdelenlerine de ihtiyacı yoktur.

Görmüyor musunuz; tarih dediğiniz şey „ilerleme“ göstermemiştir, olsa olsa daha da yozlaşarak sonuna yaklaşmıştır.

CALISMA KUTSAL BIR SEY DEGILDIR

Ey İnsanoğlu, çalışmanın kutsal olduğu teranesiyle büyütüldünüz.

Bugüne kadarki hiçbir toplum biçiminde insanın çalışmasının anlamı olmamıştır.

Ne kölelerin sahipleri için yaptığı hizmetlerin, sarayların anlamı vardır, ne de bugünkü ihtişamlı zengin konaklarının, şirket binalarının…

Ne başkalarının öldürülmesi için krallara sunulan en keskin kılıçlara dökülen „alın teri“nin anlamı ve değeri vardı, ne de bugünkü savaş uçaklarının yapımında harcanan emeğin…

Ne malların değiş-tokuş işlemindeki ağırlığını ölçmeye yarayan terazileri üreten çalışma değerliydi, ne de bugün uluslararası pazarlara yük taşıyan tonlarca ağırlıktaki vagonlardaki malların ağırlığını ölçen elektronik kantarları üreten çalışmanın bir değeri vardır…

Görmüyor musunuz; bugüne kadar hep egemenler ve onların elinde daima bir iktidar aracı olmuş Para için çalıştınız. Kapitalizm bu egemenliğin en sonuncusu ve en aşağılığıdır. Çünkü bu sistem sizi, gönüllü, özgür olduğunu zanneden köleler haline getirmiştir.

İnsanlar çalışkan ya da tembel değildir. Bu özellikler, bugüne kadarki sistemler tarafından beyinlere empoze edilen bir safsatadır. Çünkü çalışarak düzenin devamı için zorunlu olan malları üretmek zorundasınız. Çünkü çalışarak, çalışmayı kutsayıp çocuklarınıza da böyle öğreterek soyulmak zorundasınız. Eğer bugün bilim ve teknoloji engellenmese, insanın o „kutsallaştırılmış“ çalışması % 90 oranında azaltılabilir. Bunun için gerekli temiz, yenilenebilir, doğal kaynaklara ve bilimsel-teknolojik birikime sahiptir insanlık.

Gün içindeki bir saatlik güneş enerjisinden, dünyanın bir yıldan fazla enerjisi karşılanabilir. Jeotermal enerji kaynaklarının sadece bugün ulaşılabilir olanlarından dahi, dünyanın sonsuza kadar enerji ihtiyacı karşılanabilir…

Kapitalizmin gönüllü kölelerle yarattığı makinasal gelişme o denli boyutludur ki; Para İktidarı tarafından engellenmese, bu gelişkin teknoloji, insanların üzerindeki angaryaların, çalışma yükünün % 90’ını üstlenebilir. Eskiden lağımları elleriyle temizlerdi insanlar; bugünse en azından dünyanın belirli bölgelerinde bu işi üstlenmiş makinalar vardır. İlerde ameliyatların dahi makinalar tarafından yapılabileceğini bütün teknoloji uzmanları kabul etmektedir. Hem de insandan kesinlikle daha başarılı olarak. Fosil yakıtlara ihtiyaç duymayan, şoförsüz toplu taşıma araçları zaten var olan bir projedir. Yolları uygun hale getirir, araçlara radar veya sonar takarsanız kaza bile yapmazlar…Ama o zaman da dünyada ekonomilere yük olmuş „nüfus fazlalığını“ azaltamaz, yeni otomobiller üretemez, petrolü de tabutları da satamazsınız…

Görmüyor musunuz; yeni bir dünya kurmanızın önünde Para İktidarının egemenliğini hücrelerinize kadar sindirmiş kendinizden başka hiçbir engel yoktur. Çok acı gelebilir, ama
Para beyinlerinizin ırzına geçmiş durumdadır.

Bu toplum ahlakı düşkün insanlar yaratmıştır. Çünkü ticaret yapmaktadır. Ticaretin ahlakı yoktur. Eğer olsaydı, kurtlu peynirlerden kurtları arıtarak yeniden ambalajlayıp piyasaya sunan ve bununla ticari başarı sağlayan Koç’larınız olmazdı. Ürünlerini piyasaya virüsleriyle birlikte çıkaran Gate’leriniz olmazdı. Okyanusları karları için kirleten, elmasları değerlerAi düşmesin diye ocaklarda karbonla yakan şirketleriniz olmazdı…

İşini yürütenin kaptan olduğu bir toplum yarattınız. Başkalarını en iyi biçimde kandırabilen ve bu “yeteneklerini” kariyer ve ticari başarının anahtarı sayan pazarlamacılarınız var. Bunlar utanmadan sürekli ve disiplinli olarak binlerce yeni insana, gençlere kandırma sanatına dönük telefon konuşmaları dersleri verirler. Sadece Almanya’da resmi kayıtlara göre, güncel olarak pazarlama işine bulaşmış 600 bin’den fazla insan var. Bu rakama bu profesyonel kandırma sanatkarlarının derslerine katılmış insanların sayısı dahil bile değildir. Bunlar da dahil edilirse, birkaç milyona belki de on milyona rahatlıkla ulaşabilirsiniz.

Hepiniz birbirinizi kazıklıyorsunuz. Bu toplumda ahlak aramayın, bulamazsınız.

Ey İnsanoğlu,

Çalışmalarınızla hiç de insanın ihtiyacı olmayan şehirler yarattınız. İçlerinde her gün tecavüzlerin işlendiği, uyuşturucunun satıldığı, resmi-gayri-resmi mafyaların cirit attığı, kumarhaneleri, genelevleri olan, stresten, bunalımdan, hastalıktan başka birşey üretmeyen şehirler yarattınız.

Görmüyor musunuz; çalışmalarınızın hiçbir anlamı ve değeri yoktur, olmamıştır.

Derler ki;

Para gibi çıkar dürtüleri olmasaydı, insanlar çalışmaz yan gelip yatarlardı. Bu korkunç bir yalandır. Eğer siz, başınızda Demokles’in kılıcı gibi sallanan para ve onun sahibi olan asalaklar olmasaydı, çalışarak kendi yaşamlarını üretemeyecek koyun sürüleri olsaydınız bu söz doğru olabilirdi. Böyle misiniz?

Çalışmak ve üretmek için para ve çıkar dürtülerine ihtiyacınız yok. Bu size bir ihtiyaç olarak dayatıldı. Öyle öğrendiniz, hiç sorgulamadan.

Ben yıllardır, yağlı boya resimler yapar, yazılar yazarım. Resimlerimin hepsini, beğenenlere para almadan vermiş ya da hediye etmişimdir. On beş yıldan fazladır da yazılar, şiirler, hikayeler yazarım. Bunların hiçbirinden hiçbir zaman para talep etmedim. Beni motive eden para veya çıkar dürtüsü değil, başka insanların resimlerimi görmeleri, yazılarımı okumalarıydı. Hala da öyledir. O nedenle, aklıma yeni ve parlak bir fikir geldiğinde, başkaları çalar ve para kazanır; ben de avucumu yalarım korkusuyla “uygun” bir anı kollayarak saklamadım. Yazabildiğim, insana ulaşabileceğim her yerde yazdım, dile getirdim. Hala da öyle yapıyorum.

Siz çıkarcı değildiniz. Aslınıza dönün.

YARATILMIS KIMLIKERINIZI YOK EDIN

İnsanoğlu,

Şimdiye kadar, siyasi, ulusal, dini, ekonomik ideolojilerin bölücü, parçalayıcı etkisi altında kaldınız. Kapitalist, faşist, liberal, sosyalist oldunuz… Türk, Kürt, Amerikan, Alman, Fransız, Japon oldunuz… Musevi, Hıristiyan, Müslüman, Budist oldunuz…

Ne kazandınız? Sorun bunu kendinize.

Birbirinden korkan, nefret eden insanlar; bir diğerini yok etmeye ant içmiş uluslar haline geldiniz. „Düşman“ veya „yandaş“ bir dolu insanın kanıyla sulanmış bayraklarınızı, kellelerini savaş meydanlarında kestiğiniz ulusların burçlarına birer „zafer abidesi“ olarak diktiniz. Diğer insanların yok edilmesinin „zafer“ olduğunu size kim öğretti?

Uluslar yoktur, onların bağımsızlıkları da yoktur. Günümüzün ulusları, Para İktidarının sahibi olan dünya genelindeki şirketlerdir. Onların da tek bayrağı vardır: PARA.

Bağımsızlık bir uydurmadır. Bırakalım ulusal biraradalıkları, tek tek insanlar olarak bizler de bağımsız değiliz. Olamayız. Hepimiz birbirimize bağlıyız; biz bir bütünün parçaları değil, tümüyle o bütünün kendisiyiz. Başka insanlar iyi yaşarsa ben de iyi yaşarım; hayvanlar olmazsa biz de olmayız; oksijen olmazsa nefes alamayız… Doğada ve toplumda bağımsızlık yoktur. Hepimiz birbirimizle bir bütünüz, bir tarafımızda yozlaşma varsa, her tarafımızda vardır.

O halde yaratılmış kimliklerinizi yok edin. Bunun için çaba harcayın. Kürtlüğünüzle, Türklüğünüzle, Almanlığınızla, Amerikanlığınızla övünecek hiçbir yanınız yok. İnsanlığınızla övünün, övünecekseniz.

PARA VE CIKAR SISTEMINE SON

İnsanoğlu,

Yeni bir çağın eşiğindesiniz. Ya şimdiye kadar ki, para, çıkar, sefalet, zulüm ve savaş sistemini devam ettirecek ya da onu yıkıp yerine insanın, sonsuz biçimde özgürce gelişebileceği, ihtiyaçlarını sürekli ve eksiksiz karşılayabileceği yeni bir dünya kuracaksınız.

Bu size bağlı. Başka hiçkimseye değil.

İşçiyseniz, sokaklara ücret artışı talebiyle çıkmayın; yüzyıllardır ücretlerinizi arttırmak için mücadele ediyorsunuz.

Görmüyor musunuz; toplumu değiştiremediniz. Tam aksine sistemin devamının en önemli dayanakları haline geldiniz. Yıllardır çalıştığınız işyerindeki işinizi, başkalarına kaptırmaktan korkuyorsunuz. Başka işçilerin, işsizlerin doğal düşmanları durumuna getirildiniz.Ücretinize yapılan her artış, hayatın başka alanlarına pahalılık olarak yansıyor; ücretinize yapılan her artış Afrika’daki, Endonezya’daki bir çocuğun daha da yoksullaşmasına neden oluyor.

Bu sistemde hak ve demokrasi yoktur. O nedenle sistem içinde kalan hak ve demokrasi mücadelelerinin de anlamı yoktur. Olmayan hakların mücadelesi verilemez. Bu koca bir dümendir.

Örneğin göçmenseniz; seçim hakları gibi bir daleverenin dümenine kapılmayın. Sizin seçeceğiniz politikacılar da hiçbir şeyi değiştiremeyecek.

İnsanoğlu,

Uyanın ve enerjinizi boş yere harcamayın. Asırlarca böyle yaptınız. Sonuçlar ortada.

Sistemin birer çarkı olmayı reddedin. Kimse bizi istemediğimiz bir sistemde yaşamaya zorlayamaz.

Yeni dünyayı kurmak için kimsenin ölmesi gerekmiyor. Ölmek ya da öldürmek zorunda değilsiniz.

Yapabileceğiniz çok şey var.

Bulunduğunuz çevrelerde, insanları bilinçlendirmeye çalışabilirsiniz.

Bankalara ve diğer finans kurumlarına para yatırmayabilirsiniz. Paralarınızı çekebilir, borçlarınızı ödemeyebilirsiniz.

“Para ve Çıkar Sistemine Son” sloganıyla protesto gösterileri düzenleyebilirsiniz.

M.Ö. 494’te Romalı Plebler, bir gecede tüm Romayı egemenlere bırakarak dağlara çıkmıştı. Onların yapabildiğini biz neden yapamayalım? Bulunduğumuz bölgelerde, koopartifler gibi ortak yaşam alanlarını geçici ya da sürekli olarak organize edebiliriz. Her türlü olanağa sahip şehir gibi gemileri işgal ederek ya da parasız olarak elde ederek günlerce, haftalarca denizlerde yaşayabiliriz…

Bankalar, finans kurumları ve devlet dairelerindeki yozlaşmış kişilik yapılarını, üzerlerinize astığınız plaketlerle bankalar ve resmi daireler önünde protesto edebilirsiniz. Slogan atmak zorunda değilsiniz, üzerinizdeki anlamlı yazılar gerekli mesajları zaten verecektir.

Yaratıcı olarak daha çok şeyler yapabilirsiniz. İstemediğiniz bir sistemde yaşamak zorunda değilsiniz.

Unutmayın herşey size bağlı ve başka hiçkimseye değil.

06.05.2009
www.altustolus.com

Savaş Çeliker
Kayıt Tarihi : 25.5.2009 15:59:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Savaş Çeliker