Düşenler, kalkanlar; en altta yalnız kalanlar
Uçuklar,Uçanlar, hep en üste çıkanlar…
Önce nereye bakacağımı hep şaşırdığımda
Gözlerimi kapatmam mı lazım o an acaba
Kulaklarımı iki elimle sıkı sıkıya tıkasam!
Duymamak görmemek mümkün müdür yine de
Şahane, peki ama ya silinip giderse tüm sahne
Ya yüreğimin sesi çok ağır gelirse kendime
Aklım kaçarsa kendiliğinden geri dönmemecesine…
Düşünme bunları boşver dediğimi hatırlıyorum hep
Ve bu hoş çok boş söz hücum edince, dilime sus! diyorum,
Her şey gelip geçiyor herkes sağımdan solumdan…
Tüm yollar eğri, cevaplar nedense yanlış göründüğünde
Susmak çok ağır geliyor. Konuşacak şey kalmayınca; susmak!
Sorular yığılıyor üstüme sorunlar daha büyüyor üstüne
Yollar git git bitmiyor, herkesi özlüyorum, biri yolumu gözlüyor mu?
Daha içimizdeki çocuğu büyütemeden yaşlandı hergele!
Nihayet gerçeğimizi buz gibi önümüze serdiklerinde,
Duygusuz, kalpsiz insanlarlar mı kalacağız o gün yine
Pişman olacak mıyız yaşayamadığımız bir diğerine
Sevdiklerimize şükür, ama ya daha çok sevemediklerimize
Doyamamak var elbette her neyse artık şu kısa ömürde:
Elde kalanlar, elden kaçanlar, hiç elde olmayanlar…
Hadii! Olamayacakların hesabını vermek var bir de
Yaşanabileceklerin ne çok olduğu görüldüğünde
Yaşayabildiklerimizin azlığı gerçek bir sorun mu sizce de!
Hayalin gücü bileğinkini yere serdiğinden tüm bunlar:
Ah insanoğlu ateşi nereden icat ettin peki ya tekerleği…
Yazı bulunmasaydı yazamazdım bende bunları nihayetinde,
Belki düşünürdük bir yerlerde kendi kendimizle hayalimizde…
Yılmaz BEKTAŞ
Kpt Yılmaz Bektaş
Kayıt Tarihi : 16.5.2023 17:33:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!