İnsan yaşlandıkça mı ölüme yaklaşır yoksa, yaşadıkça mı?
Ya anlamak? Dökülen binlerce kelime arasında doğruyu aramak, doğru bildiğini yanlışlarla asmak...
Anlayamıyorum bu tuhaf canlıları. Kendilerini anlatırken özenle sahneledikleri tiyatro, süsledikleri hayal dünyalarında ne kadarda mutlular. Ustaca yapıyorlar bunu, hemen inanası geliyor insanın. Acemi oldukları tek nokta ise bunları anlatıp, gündelik hayatlarına döndüklerinde sergiledikleri tavır. O kirli maskeleri altında saklamaya çalıştıkları iğrenç gerçek suratları. Sevgiden, saygıdan yoksun, aşktan, bahardan habersiz, şiire, yazıya, sanatta ilgisiz kahrolası yüzleri. Mide bulandıran, insanın ilk kendine sonrasında da bütün insanlığa duyduğu güvensizliğin temel nedeni bu işte. Neden olmadıkları bir insanı anlatırlar ki? Niçin yaşamadıkları bir hayatı gösterip, taşımadıkları kalbin siyasetini yapıp, ilgilenmedikleri herhangi bir durumu seviyormuş gibi davranırlar ki?
Bana göre insan yaşadıkça ölüme doğru yol alır. İnsanları artık ilk bakışta nasıl bir karaktere sahip olduğunu anladığınızda, dünyanın bütün gizemli sırlarını omuzlarınıza yüklemiş olursunuz. Bu gezegende en gizemli varlık insandır. Çünkü bugün şevkle yaptığını, yarın öfkeyle yapabilir. Ertesi gün yapmayı bırakır. Bir sonra ki gün unutur. İnsan böyledir işte Suzi, kendini kusursuz sanıp, herkesi yargılayan, verirken böbürlenip, alırken hak savunan, severken kıyamayıp, giderken dağıtandır. Ve Suzi dünya üzerinde bunları sadece ve sadece insanlar yapar. Diğer canlıların yapısında "ihanet ve vefasızlık" tohumu yoktur çünkü.
#Hasan_Akkuş
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta