İnsan olmak için ‘’Ego’’nuzun akordunu y ...

Mehmet Halil
1192

ŞİİR


6

TAKİPÇİ

İlk duraktan sonraki üçüncü durağa gelmiştik ki otobüste boş koltuk kalmamıştı. Şişman ablak yüzlü kurbağa ağızlı, yanakları dolgun ve pembe, dalgalı saçları omuzlarında, kırk yaşlarında görülen kadın, bir elinde paketler diğer elinde, kolundan çekelediği oğlan çocuğu, bulutlu suratı, gözüne kestirdiği, üçüncü sıradaki koltukta oturan 8-10 yaşlarındaki iki çocuğa bakarken daha da karardı… Çocuklar üzerlerine dikilen bu tehditkar bakışlardan ürktüler, gönülsüzce kıpırdanırken, kadın sanki suç işlemişler gibi, kafasıyla kalkın işaretini verdi. Çocuklar suçluluk duyarak sessizce kalkıp giderlerken, ‘’bacak kadar şeyler koltuğa yayılıyorlar’’ diye de söylenmekten geri kalmadı. Boşalan iki koltuğun cam tarafına, elinde çekeleyerek getirdiği, aynı yaşlardaki kendi çocuğunu oturttu. Kendi de koridor tarafına oturdu ki, böylece kendi çocuğunu emniyete aldı. Bir başkası ondan yer istemesin diye bu tedbiri aldığı, her gelen yaşlıya yönelen tedirgin, gizli bakışlarından belli oluyordu. Bir durak sonra binen 70’lik iki yaşlı bayan, boş yer olmadığı için, yaş olarak en küçük o kadının çocuğu olduğundan, başına dikildiler. Bilirsiniz genelde anlayışlı kadınlar böyle durumlarda çocuğunu kucağına alır, bir kişinin daha oturmasına fırsat tanır. Bu kadınlar, çocuğa ‘’kalk ‘’ diyecek kadar egoist değildiler. Kadın ise, sağa sola bakınıyor elindeki poşetleri karıştırıp onları görmemezlikten geliyordu. Böylece epeyce yol aldıktan sonra çocuğun oturduğu koltuk, artık onun müktesep hakkı oluyor ve kimse kaldırmaya yeltenmiyordu. Hal bu ki, ilk bindiği anda olsa, oturması için çocuğa kimse fırsat vermezdi. Boş otobüse binmenin avantajını, annesi sayesinde kullanıyordu… İşte bizim çocuklarımızın alınlarına yazılan kaderi…
Elbette büyüklere yardımcı olacağız, büyüklere saygıyı borç bileceğiz ama bu böyle olacak demek, çocuklar hiç oturma şansına sahip olmayacak demek mi oluyor? … Ne yazık ki belediyelerimizin tahsis ettiği toplumu taşıma araçları yeterli değil. Metropol şehirlerde gençlerimizin oturma şansı kalmıyor bu geleneklerle. İşin kötüsü de bu kurallarla hiçbir zaman oturma şansının olmadığını pratik deneyleriyle öğrenen gençler, saygılı olmanın bu cezası da, sınırsız bir ceza olduğundan, nihayetinde, saygıyı suçlamaya başlıyorlar. Onlar için artık saygı kötü bir şey oluyor. Böylece o gelenekler aslında saygısızlığın kaynağı oluyor.
Şimdi birçok okuyucu, haklarını koruma refleksini aşan, gençlerin o umursamaz ve yok sayan tavırlarını gösterip bütün gençleri onların nezdinde suçlayanlar çıkacaktır… ‘İstisnalar kaideyi bozmaz’ diye bir söz var… Biz genel toplum kurallarını sergilemeye çalışıyoruz.
Günlük olaylarda gördüğümüz gibi, diğer çocukları kaldırıp, kendi çocuğunu oturtmak, kendi oturup, kendinden sonra gelen yaşlılara, ne de çocuklara oturma hakkını tanımayan o kadın kendi çocuğuna o hakkı tanımış ve başında iki yaşlı ayakta kalmıştır. Bu gelenek ve göreneklerin dışında insanların bencilliklerinden kaynaklanmaktadır.
Kendini kurtarma politikası toplum tarafından o kadar içselleştirilmiş ki, bu gibi haller çok çoğunluk kazanmıştır.
Gençler yaşlılardan çok, genç ve güzel kızlara yer göstermekte, yorgun, yoksul görünümlü insanlar da, kılık kıyafeti düzgün, kravatlı, ütülü kişilere öncelik tanımaktadır. Haktan çok
Güç ön plana geçmektedir.

Tamamını Oku
  • Cem Köksal
    Cem Köksal 16.12.2007 - 15:48

    kutlarım çok hoş bir yazı umarım çok fazla kişinin okuması nasip olur.........

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta