beyaz, sarı ve yeşil taşlarla örülüdür
kalbine dökülen ilhamın tezahürü mabedi.
Gecenin karanlığına saplanırdı dolunay gibi
Ki çevresi süslü ağaçlar ve taşlarla kuşatılmıştı.
sırça zemin altına yapılmış nehirler vardı,
ürkek eteklerini toplardı kadınlar.
Diline ekilen kelimelerin neresinde büyüsü
Kaybolmuş tahtının firkati hangi kuraklıkta
Doğan hüzün kaç geceyi örtü eyledi
yerin obruklu yarıklarından çıkan seslenişleri
aklım almıyor.
Cızırtısını duyuyor musun ölümün
Tahtakurularının yiyip bitiremediği
Cümbüşünün dile gelmeyen bekleyişleri
Hangi safhada duruldu bu uzun matem.
Bu hercümerç içinde kaç kuytu köşe var.
Ikınsa yüklü kadınlar pespaye kesilir kulaklar.
Eskilerin söylediklerini taşır göğün mavzerleri
Ey şanlı siperlerin kara yağız piyadeleri
Durdurun durmadan yıldızların yağıyor oluşunu.
Kötürüm bir akşamın seyri bağrımda,
Kınalı ellere tutuşturulur felaket.
Zindanlara düşmüş kaygılı ve titrek.
Kaç akşamın kaç gündüzüne kesin ömrümüz.
Zira vurulduk, zira kamçılandık.
Ve içimin Musa’sı ağlıyor
Sadece yanık bir türkü tur dağı
Bizi yakacak İbrahim’sizliğimiz.
Oldukça…
Kayıt Tarihi : 2.12.2020 01:12:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Orhan Asan](https://www.antoloji.com/i/siir/2020/12/02/ins-u-cin.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!