incir çiçeği kokar mavi gecelerin vahşi şehirleri
asırlar geçmiş aradan lanetlerle muzdarip
elinde yeşil asası Sultan Süleyman
halbuki büyülü bir cennet vaat etmişti
ışığın sancaklaştığı Anadoluya
bir vakit nallar altında Asya’nın seccadesi
çoban yıldızı olmuş ışıyorken şehrin tepesinden
som altın bir öküz başı gibi
kurşun bakışları düşmüştü denize
göğün derinliklerinde sessiz incir ağacı
tatmadığı görkemli düşün mavilikleri
ilk yaz yağmurlarından kalma
sanki mükellefmiş gibi yaşamaya
menzilsiz
içinde kıpırdayan en süfli gizemleri
gökkuşağına dönüşmüş
calibi dikkat lütuflara mazhar
can yüklü katarların yolunu gözlemekte
ilk hamlede bir kadehten içmek için
yeni doğmuş bir bebeğin süt kokan nefesini
kıp kızıl şarap gibi
gülümsüyordu incir ağacı
çıldırdığına tanıktı gümüş kanatlı kartallar
bir canda iki yürek
karınca uğultuları yayılıyordu
ölen nice yiğitlerin cesetleri hala
şereflerini kalkan gibi kuşanmış
en mükerrem göklerin aynasına düşmüş
derin yaralardan öylesine
beyaz benizli çığlıklar yükseliyordu
gözleri örten bir sis perdesinin ardından
ne hazin
kızıl kan akıyordu milyonlarca insanın gövdesinden
bugün bile nasıl olduğu bir sır
ateşler kopar güneşin kızgın gövdesinden
bereket tarlalarında sarı buğdayları
uçurumlarına yuvarlanan nice ananın evlatları
Yakut alazı delikanlıları
meryem yüzlü kızları
arşa yükselir tespih tanesinden çıkan feryatlar
melekleri şaşkına uğratan öyle bir ulvilik
bu şehrin minarelerinden her gece akar şehre
kavmi peygamber azabına uğramış incir ağacının
çimen kokuları içinde uyuyor geçmiş zamanın devleri
gün sönünceye dek hu çekerek
savaş ve barış uğruna
yedi kat arz taş silsileleri içinde
kitabelerinde baki olan Allah yazılı
tüm zalimler Musanın asasıyla boğulmuş
şimşekler öncesinde uğultular
sonra çekilir göğün derinliklerine
tohumun yağmuru emmesi misali
cennetin ateş köpüklü sıcakları
toprağı kutsayan cemreler örneği
fatihalar nasırlı ellerin ayasında
bir Azrail firarisi gibi çıplak ayaklı
boz kısrak üzerinde dolaşır cümle alemi
nal sesleri gelir atmosferin gövdesinden
çağlayan akışıyla altın bir nehir gibi
güneş öte yakaya canhıraş koşar
redfer
Kayıt Tarihi : 20.1.2018 00:52:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!