İnci Dakikaları Şiiri - Yorumlar

Sezai Karakoç
22 Ocak 1933 - 16 Kasım 2021
62

ŞİİR


1285

TAKİPÇİ

Sen bana yeni yılsın her dakika
Her dakika bir yaşıma daha giriyorum

Sen benim üstüne titrediğim güzel ve yeni
Saatim kadar saadetimin gözbebeği zamansın
Ben bin parçaya bölündüm her parçasında
Her parçasındayım kırkayak sesli boğuk arkadaşlığın

Tamamını Oku
  • Muhammed Cihad Demir
    Muhammed Cihad Demir 14.01.2024 - 15:45

    ?si=RW8CYvMOGWo8YlwD

    Cevap Yaz
  • Onur Bilge
    Onur Bilge 31.10.2017 - 13:28

    İNCİ DAKİKALARI
    Sen bana yeni yılsın her dakika
    Her dakika bir yaşıma daha giriyorum
    Sen benim üstüne titrediğim güzel ve yeni
    Saatim kadar saadetimin gözbebeği zamansın
    Ben bin parçaya bölündüm her parçasında
    Her parçasındayım kırkayak sesli boğuk arkadaşlığın
    Çalkantısız Üniversitenin yalnızlığın ve ağlamanın
    Erkek ağlar mı diyeceksin
    Hayberin kapısı ağlar mı erkek ağlar mı
    Ben yel gibi erkekler ağlar diyorum
    Bir dakika ağlar yılbaşı dakikasında
    Daha gözlerimin gerçek yaşları belirmeden
    Ağlamak diye bir şey yoktur diye bir şey
    Yüzme bilmeyen bir uyurgezer yüzer ya
    Çürük ve havada asılı tahtalar üstünde
    Hafif kedi ayaklarıyla yürür gerçekten yürür ya
    Sen benim ağlamamı erkeklığıme
    Uyanan ölmeyen yenilenen
    Azgın kışlar içinde keskin baharlar bulan
    Seni bulan yeniden bulan tekrar tekrar bulan erkekliğime say
    Bütün bir yıl bütün bir yaşama boyu
    Gizli heybelere binbir gece eşyası doldurduğuma say
    Ben otomobilleri böylesine yankısız sağır komam
    Öyle bir isyan şiiri var ki ben onu yakalayacağım
    Bu yunan şehrinin düzenini öper ve yalvarırım
    Şehrin ölümünü yanlış anlama
    Gözleri kör oldu doğrudur ama o kadar
    Ve şehrin gözlerini geri verme dakikalarıdır bu yılgın çanlar
    Senin odan günışığı en güzel müzik bana
    Farklılıklar odası
    Giden tren buharları içinde örümcek ağı
    Sen güzel örümcek ağı yaşamakla yaşamamak
    Doğduğumuz şüpheyle öldüğümüz şüphe arasına gerilmiş
    Garip bulut farklı müzik güzel örümcek ağı
    Ben bir yabancı buğunun kokusunu alıyorum
    Bu kokuyu alıyorsam onulmaz kıskançlık yaramdandır
    Benim garipliğime bakma benim kıskançlığıma bakma benim
    İncilerin ilk gerçek ve yeni yorumunu bulur gibi oluyorum
    Bu inciler denizlerin en karanlık noktalarında bile yoktur
    Benim ak ve kara kayalar içinde bulduğum inciler
    Bu inciler sen olmasan bende bile yoktur
    Oldukları yerde bile
    Sezai Karakoç



    YENİ YIL ve İNCİLER

    1955… Bir yılbaşı gecesi daha yaşanıyor Ankara’da. Batı adetleri, ne yazık ki artık büyük şehirlerde gittikçe artan bir hızla uygulanıyor. Onlara benzemeye çalışanlardan biri de ne yazık ki sensin.

    Benim yeni yıl sevincim yok. Yalnız sensin benim sevincim ve varlığın en büyük mutluluğum. Yanımda olduğun her dakika, benim için bir yıllık mutluluk, sevinç ve huzur… Yokluğunda bile seni düşündüğüm her an öyle… Her dakika eşsiz güzellikte bir yıl hükmünde…

    Sen bir ömre bedelsin! Her anın birbirinden farklı ve anlatılması imkânsız güzellikte… Her halinle bambaşkasın! Hiç ummadığım zamanlarda o kadar güzel değişiklikler sergiliyor, o kadar lezzet veriyorsun ki her halinle bana, dört mevsimi bir anda yaşatıyorsun. O kadar şaşırtıyorsun ki beni, o kadar eşsiz güzellikler sunuyorsun ki her dakika yeni bir şey öğreniyorum, şaşıp kalıyorum! Bir anın bir anına uymuyor. Her anın başka bir sen… Seni izlerken, her dakika bir yaşıma daha giriyorum! Ömürsün sen!

    Benim o kadar değerlisin ki nasıl anlatacağımı bilemiyorum! Gözümden esirgediğim birisin! Yeni saatim gibisin. Bana en büyük mutluluğu bahşeden, en kıymetli varlığımsın. Gözbebeğim kadar değerlisin!

    Bu şehide kaç parçaya bölündüm, bilmiyorum. Bir sürü arkadaş edindim. Bir şekilde her birinin hayatında yer aldım. Onlar ki tek sıra halinde sıralanarak sınıfa girerlerken veya sınıftan çıkarlarken sadece ayak sesleri ve birbirlerine karışarak anlaşılmaz olan boğuk sesleriyle kırkayağa benzerler. Kaça bölünecek aklım? Sana mı derslerime mi, ülkemin gidişatına mı? Tekdüze bir üniversite hayatının her parçasında varım, kalabalıklar içinde yalnızlık hissi ve garipseyişle… Duyarsız bir gençlik, bizim gençliğimiz, ne yazık ki! Vurdumduymaz! Toplumun yabancı tesirinde Hıristiyanlar gibi şekillenmesinden rahatsız değiller. Hiçbir çaba göstermiyorlar, kültür emperyalizmine “Dur!..” demek için. Bu yabancılaşma beni perişan ediyor. Bakıyorum bakıyorum… Çaresiz kalıyorum. Acınacak hale geldik. Ancak yazmak geliyor elimden. Gerçekleri inci gibi dizmek… Ardından gözyaşı sağanağı inciler halinde… En etkin sebebiyse aşk ve hüsran elbette…

    “Erkekler ağlamaz!” derler ama öyle değil işte! Bir erkek, Hayber Kalesi kadar muhkem, kapısı kadar sağlam olsa ki onu kimse açamamıştı da gözleri ağrıdığı için savaşa katılamayan, geride kalanların başına bırakılan Hazreti Ali’den başka kimse açamamıştı. Resulullah Efendimiz bunu bildiği için: “Boşa uğraşmayın! Onu ancak Ali açar!” demiş ve mânâ kanalıyla onu çağırmıştı. Manevi daveti o anda alan ve zamanı ve mekânı aşarak bir anda orada beliren Hazreti Ali Hayber Kalesi’nin kapısına dayandığı gibi kapı açılıvermiş ve ordu içeriye girmiş, fetih tamamlanmıştı. Benim gibi bir erkek, o kapı kadar kuvvetlidir ve darbelere dayanıklıdır ama aşk acısı gibi öyle güçlü duygular vardır ki Hazreti Ali kadar kuvvetlidir ve o kapıyı açmaya kadirdir.

    Ben de bir zamanlar: “Yel gibi güçsüz erkekler ağlar ancak!” der, öylelerini kınardım ama öyle değilmiş. Erkekler de ağlarmış. Hem de her an esmekte olan rüzgâr gibi sürekli ağlarlarmış, her dakikası bir yıla, kendileri ömre bedel kızlara olan karasevdaları nedeniyle… İçin için ağlarlarmış hem de her dem… Gözlerinden gerçek yaşlar süzülmeden sağanak yağmurlar yağarmış içten içe… Ağlamak diye bir şey yokmuş gibidir dışarıdan bakılınca. Aslında ağlamak nedir bilmeyen ben, yüzme bilmeyen uyurgezerin yüzdüğü, bir felçli uyurgezerin yürüdüğü gibi ağlıyorum. Öyle bir yerde yürüyorum ki hem de zemin dayanıksız ve dayanaksız… Boşlukta, sallantıda… Kimse duymuyor ayak seslerimi. Kedi adımlarıyla sessizce yürüyorum. Kimse duymuyor hıçkırıklarımı, sessizce ağlıyorum.

    Yurdum Hayber Kalesi, bense onun o güçlü kapısıyım. Ben Türk genciyim. Türk Gençliğinin temsilcisiyim. Bu yurt, bizlere emanet edildi. Bizden sorulur! Onun dış etkiler nedeniyle heba olmasını, halkın helak olmasını hazmedemem! Buna göz yumamam!

    Sen benim erkekliğimi ağlamamla ölçmeye kalkma! En şiddetli karakışlar içinde, yani en zor şartlarda uyanan ve her yıl yenilenen ölümsüz baharlar, yani olumsuzluklar içinde güzellikler bulan, senin gibi muhteşem bir insanı bulan, böyle bir değeri kazanan bir adamım ben! Benim erkekliğimi ona göre ölçüp biçerek değerlendir!

    Bir yıl boyunca neler yaşadım, nelere göğüs gerdim ben! Neler gördüm, nelere sabrettim, nelere katlandım! Ne acılar, ne kederler, ne sıkıntılar ve ne kadar büyük bir servet biriktirdim, hazdan yana, gizli heybelerimde! Neler attım içime, sen asla bilemezsin! Kimse bilemez! Kimse bilemez kendimle baş edemediğim gecelerde nefsime karşı verdiğim savaşlardaki yenilgilerimi veya kazandığım zaferler sonucunda elde ettiğim ganimetlerin değerini! Onlar, kimsenin görmediği, bilmediği heybelerde saklıdır. Ne kadar acı ya da mutluluk verici olurlarsa olsunlar, tamamen bana aittir ve benim titizlikle gizlediğim en değerli hatıralarımdır.

    Ankara, büyük şehir… Başşehir… Bu gece daha da yoğun bir trafik var. Sessizce zehirliyorlar toplumumuzu. Sessizce geliyor Hıristiyan âdetleri yurdumuza. Sessizce yanaşan otomobiller gibi ama ben o otomobillerin sesini yankılatacağım çevredeki yamaçlarda! Öyle bir yankılanacak ki gürültüleri, Sağır Sultan bile duyacak! O kadar kızıyorum, o kadar bileniyorum ki anlatamam! Yakında öyle isyan şiirleri yazacağım ki bu zamana kadar benzeri yazılmamış!

    Sanki Türk şehri değil de Yunan şehri olmuş bu gece Ankara. Bu şehir, başşehir! Bizim için kutsal bir şehir. Öper başıma koyarım ve dua ederim ülkemin ve onun sonsuza kadar var olması için ama benim için ölü değilse de kör bir kent bu kent! Ne yazık ki halkı gerçekleri göremiyor. Fakat yazarak çizerek, gerektiği şekilde mücadele ederek yakında halkın gözünü açmayı başaracağız. Zaten artık eskisi kadar kuvvetle çalmıyor kilise çanları, eskisi kadar fazla kaptırmış değil millet gâvur âdetlerine kendisini.

    Senin varlığın benim dünyamı aydınlatıyor. En güzel müzik oluyorsun benim için. Çünkü sen, herkesten farklısın. Fakat senin müziğinle benim müziğim farklı. Sen Batı müziği dinliyorsun, ben kendime has müziği… Senim müziğin sana güzeldir, benimki bana…

    Dünya hayatı, en dayanıksızıdır evlerin. Ne yazık ki çoğu aileler Hıristiyanların kurduğu ağlara takılmış, Batı rüzgârına kapılmış, gidiyor. Sen de özeniyorsun onlara. Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden ibarettir. Doğduk, yaşamaktayız ve öleceğiz. Bunlar yalan olacak. Doğmak da yaşamak da ölmek de… Var sandığımız, var gibi görünen ne varsa varlığı şüphelidir. Hepsi yok edilmek üzere var edilmiştir. Kabir hayatı bile yalan olacak. Gerçek olan, Allah’ın huzuruna çıkacağımız ve ifade vereceğimiz! Dünya hayatı aldatıcıdır. Ona kanmamak lazım. Evren ve içindekiler yalandır. Her şey yok olmaya mahkûmdur. Bizler de ölümlüyüz. Gerçek ve kalıcı olan yalnız ve ancak Allah’tır. Bunu hiç unutmamamız, Müslümanlığımızı ve Türklüğümüzü muhafaza etmemiz gerekir. Benliğimizi kaybetmemeliyiz.


    Dünya hayatı, doğumla ölüm arasına gerili olan en dayanıksız ağdır. Rüzgâr esse yıkılır. Buraya kalmaya gelmedik, gitmeye geldik!’ Güzel görünüyor bu örümcek ağı bize. Oya gibi, dantel gibi ama güvenilir değil. Garip bir bulut kaplamış, tuhaf bir sarhoşluk sarmış vaziyette toplumu. Batı müziği almış, alışık olduğumuz musikimizin yerini. Sazın yerine caz… Bar, disko, dans… Batı rüzgârlarıyla kara bulutlar gelmiş üstümüze. Güzelim yuvalar sarsıntıda, hayatlar sallantıda… Bu gidişle akıbetimiz hiç de hayırlı görünmüyor. Dünya hayatımız da ukba hayatımız da tehlikede!..

    Yabancı hayranlığı almış yürümüş! Kiliselerin tütsülerinin kokusu geliyor, ta buralara. O kötü kokuyu alıyor, toplumumuz için endişeleniyor, gelecek için üzülüyorum. Sen garipsersin belki benim halimi ama ben kıskanç ve bu konularda oldukça hassas bir yaratılışa sahibim. Değişmem mümkün değil. Milliyetçiyim, korumacıyım. Ülkem konusunda da, sevgilim konusunda da... Bu ikisini de gözümden sakınırım! Yabancılardan esirgerim, kimsenin yan gözle bakmasına tahammül edemem! Böyleyim, değişemem!

    Sözlerim inci değerindedir. Onları ancak akıllı ve anlayışlı kişiler anlayabilir, aptallar ve cahiller değil. Darı değildir, kümeslere, tavukların önüne serpilmez. Gerçek incilerdir hem de, sahte değil… Ben gerçekleri söylüyorum. Çünkü Gerçek olan Allah’ı biliyorum.


    Yazdığım bu şiirler, benden çıkan bu inci gibi değerli sözler, denizlerin en karanlık yerlerinden, okyanusların en derinlerinden çıkarılan incilerden de kıymetlidir. Paha biçilmez. Değerleri parayla ölçülemez.

    Benim Ak/kaya’da, yani sende bulduğum ve kara bir kaya benzeri kendi yüreğimde bulduğum inciler, kolay bulunan cinsten değildir. Sen benim için en değerli, en nadide incisin!

    Akkaya sensin, Karakoç ben… Ak kaya sensin, kara kaya ben… Sen sarışın kız, ben esmer delikanlı… Sende inci gülüşler, bende gerçeğe ait güzel fikirler, özgün sözler, seçkin dizeler… Hiçbir aşk, benim sana olan aşkımdan daha derin değildir.


    O inciler senin dişlerindir, senin ağzından çıkan güzel sözlerdir. O eşsiz inci gülüş, yalnız sana hastır. Senden başka kimsede yoktur, o muhteşem tebessüm.

    Bu dudaklarımdan dökülen inciler, sen varsan, şiirler halinde bendedir. Bu inci gibi dizilen sözcükler, bu yazılan dizeler, sen olmasaydın hissedilemezdi ve kaydedilemezdi. Varlığın söyletiyor bu sözleri, aşkın yazdırıyor bu şiirleri. Aksi halde ruhumda, kalbimde, aklımda bile olamazlardı. Ne hissedebilirdim bu duyguları, de akıl edebilirdim, ne de dile getirebilirdim.
    ***
    Onur BİLGE
    ŞİİR FISILTILARI – 0089

    Cevap Yaz
  • Müptezel Yarınlar
    Müptezel Yarınlar 22.09.2011 - 19:32

    Ben bir yabancı buğunun kokusunu alıyorum
    Bu kokuyu alıyorsam onulmaz kıskançlık yaramdandır
    Benim garipliğime bakma benim kıskançlığıma bakma benim
    İncilerin ilk gerçek ve yeni yorumunu bulur gibi oluyorum
    Bu inciler denizlerin en karanlık noktalarında bile yoktur
    Benim ak ve kara kayalar içinde bulduğum inciler
    Bu inciler sen olmasan bende bile yoktur
    Oldukları yerde bile

    Cevap Yaz
  • Hasan Tan
    Hasan Tan 31.12.2008 - 21:52

    Bu şiiri ne zaman okusam, kötü çevirilmiş iyi bir şiir diye düşünüyorum nedense..

    Cevap Yaz
  • Aydın Sevgi
    Aydın Sevgi 31.12.2008 - 21:47

    Yeni yılda her şey daha güzel olacak..!

    Cevap Yaz
  • Salim Kanat
    Salim Kanat 31.12.2008 - 20:39

    övmeye kalkışmak abesle iştigal olur.
    malumu ilam zaid olur zira..

    Cevap Yaz
  • Arap Kurt
    Arap Kurt 31.12.2008 - 18:04

    Erkek ağlar mı diyeceksin
    Hayberin kapısı ağlar mı erkek ağlar mı
    Ben yel gibi erkekler ağlar diyorum
    Bir dakika ağlar yılbaşı dakikasında
    Daha gözlerimin gerçek yaşları belirmeden
    Ağlamak diye bir şey yoktur diye bir şey
    Yüzme bilmeyen bir uyurgezer yüzer ya
    Çürük ve havada asılı tahtalar üstünde
    Hafif kedi ayaklarıyla yürür gerçekten yürür ya
    Sen benim ağlamamı erkeklığıme
    Uyanan ölmeyen yenilenen
    Azgın kışlar içinde keskin baharlar bulan
    Seni bulan yeniden bulan tekrar tekrar bulan erkekliğime say

    eyvallah üstad
    saygılar

    Cevap Yaz
  • Mehtap Altan
    Mehtap Altan 31.12.2008 - 16:49

    Senin odan günışığı en güzel müzik bana
    Farklılıklar odası
    Giden tren buharları içinde örümcek ağı
    Sen güzel örümcek ağı yaşamakla yaşamamak
    Doğduğumuz şüpheyle öldüğümüz şüphe arasına gerilmiş
    Garip bulut farklı müzik güzel örümcek ağı

    YENİ YIL HUZURU GETİRSİN ÖNCE YORGUN YERYÜZÜNE...

    SONRA İNSAN OLANIN ERDEMİNDE ÇOĞALSIN YAŞAMA DUYULAN SAYGI VE SEVGİ DENEN İNCİ TANELERİ....

    GÜNÜN ŞİİRİYDİ....

    Cevap Yaz
  • İbrahim Necati Günay
    İbrahim Necati Günay 31.12.2008 - 15:46

    Köşeye mazhar olmuş bu çok değerli üstadın saygı ile ellerinden öpüyorum.
    Her zaman dediğim gibi şair'in yaşarken kıymeti bilinmeli.
    Birde yaşadığımız günlerin,ayların,yılların kıymetini bilmek lazım.
    Yeni yılın önce Antoloji Yönetimine , Antolojide yer alan tüm şair arkadaşlara , bizleri izleyen ve yakından takip eden tüm gönül dostlarına hayırlar getirmesi dileklerimle.Sağlıklı,mutlu,huzurlu ve sevdiklerinizle beraber yeni yıla girmenizi temenni ediyorum.
    Biz gerçekten acısı ve tatlısı ile kocaman bir aileyiz.
    YENİ YILIMIZ KUTLU OLSUN.
    Kalbi sevgi ve saygılarımla...
    İbrahim Necati GÜNAY.

    Cevap Yaz
  • Profesör Doktor İbrahim Necati Günay
    Profesör Doktor İbrahim Necati Günay 31.12.2008 - 12:54

    YENİ YILIN TÜM MİLLETİMİZE HAYIRLARA VESİLE OLMASINI TEMENNİ EDERİM.
    KÜSKÜNLÜKLERE , KIRGINLIKLARA TÜM MİLLETLETÇE SON VERELİM.
    ÖNCE ANTOLOJİ YÖNETİMİNİN VE TÜM SİTEDEKİ ŞAİR ARKADAŞLARIN YENİ YILINI TEBRİK EDİYOR , SAĞLIK,MUTLULUK VE GÖNÜL ZENGİNLİĞİ GETİRMESİ DİLEKLERİMLE.
    KÖŞEYE MAZHAR OLAN ÇOK DEĞERLİ ŞAİR AĞABEYİMİZİDE TEBRİK EDİYORUM.
    2009 YILINDA BU KÖŞEDE ADİL , DÜRÜST , TARAF TUTMADAN BİR BİRİNDEN GÜZEL ŞİİRLER GÖRMEK İSTİYORUZ.
    SAYGILARIMLA......

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 32 tane yorum bulunmakta