bir denizi kağıda döker gibi
göğü avuçlara indirir gibi
dudağında inciler büyütür gibi
sesin dokunur gibi
salavatlarca tebessümünü gören aşinalık vechesisin
kirli paslı yüzleri
sorgusuz sualsiz itaat kalıbında
yoğura yoğura temize çeken
mahbubiyet elisin.
boynu bükük yakarışları
yüzü yerde arzuları
şeksiz şüphesiz makbul olan nefesine dolayıp
okşayan şefkat fısıltısısın
incecik fısıltıları
gizli saklı yakarışları
koynunda ninnileyen gökçe topraksın
fanilik sancılarından taşan
ayrılık dertlerinden salınan yağmurları
göğe yükselten kutlu güneşsin
varlığın titrek kanatlarını
ebedi kabullenişin seccadesinde yatıştıran
serin rüzgarsın.
özlemlerin kırgın bakışlarını
sonsuzluk semasının ufkuna taşıyan
rahmet ışığısın
duan gök
muştun güneş
teselli yağmurun
muhabbet meltemin
ne hoş duruyorsun aramızda
yanımızda.
merhamet durağın
metanet sığınağın
huzur barınağın
hep yüzüne yüzüne varılan efendi
ne çok oluyorsun dillendiremediğimiz
hayranlıkların arefesinde
yetişemediğimiz
minnettarlıkların zirvesinde
ne bitmez arzularımız vardır bizim
ne doymaz isteklerimiz
her vardığı durakta
bir sonraki durağı özleyerek geçen fani bir ömür
temenniler emele
emeller ihtirasa karışır gitgide
bir avuç toprak doyurur en son gözümüzü
boş kuruntular
olmayacak istekler peşinde
hep unuturuz asli görevlerimizi
hep unutturur bize nefsimiz ebedi güzellikleri
fani olanın peşinde
baki olanı hep ıskalarız
acılarla emzirdiğimiz gecelerde
savrulur durur arzularımız
derin suların içinden kaç milyon acı
çarpar benliklerimize
zaman aynasındaki güzel düşlerimizi öldürür
müstesna hayallerimizi yaralar
bir tüli emel ki…
yangınlı gecelerde
paramparça ağıtlar okutur kalbimize
kangrenlerin harabe çarşılarında
ucuz bahaya satar benliğimizi
dolunay düşlerinde göğsümüzü yaran da
ruhumuzu kendi yakınlığında yalnız bırakıp
münzevi ateşlerinde kavuran da sen
sözünü kaybetmişlerin
sitem dolu gözbebeklerinde görünen de
göğe ağan ağıtlarında ağlayan da sen
isterik hüzünler esiyorsa ılgıt ılgıt
kuşlar ve arılar sabahın tenine
kırık kanatlarla dağılıyorlarsa
insanlar devinimlerini eşiklerde bırakıp
kırılmış bir dal gibi
ikiye bölüyorlarsa duygularını
beyhude bir emeldir elbet bizimkisi
gün doğumunda kurulmuş dar ağaçlarına
masumiyetin beyaz gömlekleri asılıyorsa
her şey tekdüze güzelken
güzellikler, kendilerini düşürmek için
uçurumlar besliyorlarsa çiçekli bayırlarda
yazık ki bir esenlik beldesinde
bir kavurucu muson olup esmekte
beyhude emellerimiz
bir marazi aşka benzer arzularımız
leyla hayali gibi uzayıp gider
gecelerden gecelere
yağmurların eteğinden geçer şiirler de
örselenir kelimeler aşklar boyu
emellerimiz aldanarak uçarlar boşluğa
dalgın efkarlara bürünür ayrılıklarımız
bir narin dala tutunmuş serçeler gibi
ta göğsünden vurulur
tahammül sancıları sarar efkarımızı
hep ağlayarak veda ederiz
mutluluklara
redfer
Kayıt Tarihi : 2.2.2025 00:54:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!