Cumartesi ve pazar günü televizyon kanallarını izlerken hem şaştım yaşananlara hem de yukarı da ki bu cümle aklıma geldi... İnanın korona kıçı ile gülüyor size. Önce yasak, sonrada serbestlik geldi hepinizin bildiği gibi. Geldi gelmesine de millet de saçmalamak için adeta gün sayıyor ve sırada bekliyormuş... Aşağıda okuyun ve siz karar verin saçmalayıp, saçmalamadıklarına...
Arkadaşlar, asker uğurluyorlar otobüs terminalinde... Asker adayını havaya atıp tutmalar. Sloganlar belli zaten, hep aynı ’’En büyük asker bizim asker.’’ İyi de arkadaşım, koronayı kaptı mı, o en büyük asker, sonra ’’Ne şehittir ne gazi ..ok yoluna gitti Niyazi.’’ olacak, benden söylemesi... Daha birliğine teslim olmadan, korona, buna eller yukarı diyecek...
Bu olayların bir çoğu da koronanın en çok hasar verdiği İstanbul’da oluyor her ne hikmetse... Galata Köprüsünde balık tutanlar, ne sosyal mesafeye, ne de başka bir şeye bakıyor, vatandaş... Televizyoncular röportaj yapıyor ’’Maskeniz nerede?’’ diye soru soruyor, adam cebinden çıkartıyor maskeyi... Dostum, bu korona denen illet virüs, cepten vücuda girmiyor, sen yanlış bilgi almışsın, her yerden girer o insan vücuduna...
Ha bir de ele ele tutuşup halay çekenler var davul zurna eşliğinde... Tabi arkadaşlar o halayın arasında tey tey tey diyerek ve de ’’Bu kadar salağı daha başka bir zaman bulamam.’’ deyip araya karışan koronayı da göremiyorlar...
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta