Bizim; rızıklar eşitsiz ve keyfi dağılmıştır anlayışımız, bizi pasifice eden bir tutumdur. Ve davranıp üretmemizi, gelişmemizi önlemektedir. Nedeni basit, ne kadar çabalarsan çabala, takdir olandan gayrisine sahip olamazsın demektir. Davranmayla hak edemeyeceksem; 6 meyve ağacı dikip, bir meyve ağacının verdiğini ürünü alacaksam, diğer beş ağacı niçin dikip, bakacaktım ki! Ki fazlaya sahip olamayacaksam, niye davranayım? Bu da sönme ve gelişememedir. Evrensel ilkeye aykırıdır. Sistemi tam da sönüme götürür. Buradaki bu tür anlayışla eşitsizliğe, inançsal bakış, akamet getirmekte. Halk grup yaşamına uygun bir anlamadır.
Böyle bir anlayış, bireyin düşünsel Tanrı anlayışına da, uygun olabilir. Bu anlayış, eylemsel pratik ve evrensel ilkeden çıkmamıştır. Sadece soyut düşünmeden, kendi için kendisinin amacı olmuş bir düşünmenin akametidir. Böyle bir düşünme kendi amacı içinde, kendini varlaşan olarak kalmalı, Yüce Tanrı anlayışına mal olunmamalıdır. En azında da, hiç değil ise farklı düşünmeye meydan bırakmalıdır.
Oysa rızık, var olanın çalışılarak, emek konarak elde edilmesidir. İnsanlar yeterli rızık edinemiyorsa, niye emek koysunlar ki! Bu keyfilik, ne toplumu örgütler. Ne hakkaniyet sağlar. Ne hukuku geliştirir. Ne de, toplumu bir arada tutar şekilde huzurlu kılar. Ne bir gelişen toplumsallık, ne de doğruluk var eder. Zaten inancın dediği gibi olsa idi, öyle doğru kabul edilse idi; bu durumdan, üstü örtülü cayılmazdı ve bugünkü toplumsal yapıya gelinemezdi. Çalışacağım, üreteceğim, ama rızkım farklı olacak! Bu insan hünerli, egemen sınıf hegomanyası anlayışıdır. Tersten dolanarak, toplumu Yüce Ruh adı ile sefalete razı etmektir. Söz dinler uysallıkta kılınmaktır. Yüce Tanrı, böyle anlamada arı ve temizdir.
Doğada, varlığın özünde, sosyalite de; zıtların birliği ve savaşımı yasası, gelişmenin olayların olguların özüdür. İnançlar da, günün değişmelerine karşı, değişmezliğin yılmaz temsilcisidirler. Değişmeye karşı olamayacağını görür olması, hemen bir kurnazlığa başvurmasını gerekli kılmıştır. Ve kendisinin, zamanlar üstü olurluğunu ortaya atacaktır. Bu da iyice çıkmaza girmesine neden olacaktır. Artık yorumdan yoruma derinleşen, durumla ters, düşen, günü, duruma ters düşmekten; kurtarmayla cebelleşen bir durum vardır ortada Asla kurtulamayacağı düşünce çelişkiler içine yuvarlanır. Bu onu geliştirmez, aksine iyice hantallaştırır.
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta