Hatay- Samandağ’da doğdum. Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Türkçe Öğretmenliği bölümünü 2013’te bitirdim. 2014 ten beri öğretmenim.
Yalnızlıktan, dört duvar ve beyaz tavandan değil
Bir dehlizin içinde kapanmışlıktan da değil.
Delireceğim alıştırılmış zihinlerle beraberlikten.
Ezberlenmiş yumaklar atıldıkça beynimden
Daha çok yoruyor kurallar mesela
Uyudum, fani bir dokunuşun hengameli sarsıntısında, herkesle doğmuş tek kişilik mezar ihtişamı şiirsel olsun diye.
Yaklaştım sadaka bekleyen ruhumun mecalsiz mürekkebinden şekillenen
Macera arayan mecraların en kuru sayfa olduğu tablolara.
Yıldızların gördüğü yakınlıkta hiç beklenmeyen bekçidir gördükleri.
Uyudum, kalabalığın bir hiçliğe asıldığı debelenen boşluğunda
Sesimi bırakıp dağlara, yükselsin isterdim.
Issızlığı bozan bir sıçrayışta kuşlara ulaşsın
Ağaçlara konup yeşillik beslensin yapraklarda
Kalksın ovalardan sis, berraklaşsın gözler
Azamet sayılmasın ezdikçe yükselenler.
Her konuşmam abartı sayılıyor çürük hayaller kırılırken
Her gecenin sonunda saflık biriktiren ellerim bir suskunluk içinde
Durmadan üste çıkan pırıltılı beşerler çözüyor cerime bulaşarak.
Arka planda serim bölümünden çıkmak isteyen heyecanlı cümlelerim
Seri ilerleyen çareler sıralarken abartıya boyanıyor cüretkar çıplaklık.
Her şey avutmaz bir ağrından önce başlamıştı.
Ellerin telaşla teskin arayıp durduğu yumruğu
Zonklayan sertliğin uçlarına çarpmamıştı henüz.
Sımsıcak bir yaygara koparan tek odalar yaratırdı
Keskin bir yerellik darlığında taşlar dizen ahali.
Geceyi koruyan aya gözlerimi değdirerek şarap içtiğim içtenliklerde
Bütün günahlardan daha çekici olmanın sırrını taşıdım yük olmadan.
Kalbi yoran bütün maceralardan geçtim bir çırpıda.
Ancak geceyi sesleriyle boğan hayvanların kulağıyla duyulan
İnsana karşı kavgayı tarifsiz bir düşünceyle batıran yaşamsal bir bataklıkta çırpındım
Ay’la sohbet etmenin farkıyla insani gürültünün sonrasının nağmesini aramaya benzeyen kımıltıda.
Yollar biriktirdim beni o çöplük yerlere götürecek isteğe kapılırken
Varacağım yer sersem bir kabzanın vuruşuyla dağılan bakışların tohuma dönüşümüydü.
Toprakların kirli yüzeyinde belleğimi harelere döndüren harap olmayan hülyalarda
Dağlayan bir sözün geçmişine kapılırken takındığım tavırlara icatlar ekliyorum belki de.
Belki de dağlar taşıyorum dinçliğin sathından temiz düşlere uzanan kollarımla.
Benim yerime seyahate çıkacak bir insanlık kabarıyor vakitlerde.
Kuru kalabalıkların dışında yeni kavramlar dibinde çömelen döndürene
Vardıracak akımın altına serilmiş göveren kuşluklar bekler sarılmak için.
Duru kaynaklar saklayan bir izah hiç susmaz nemli sezişler eşliğinde.
Oysa basit bir eşitsizlikte koca bir sessizlik gömülür kitlelere karşılık.
Bir kendim arıyorum ruhlara tamahkar istekler yağdıran gözlerin değişim inancında.
Harmanlanmış gevezeliklerin hüküm sürdüğü yaşanmışlıktan kalan billur caziplik şavklarda,
Çığlıklardan arınmış bir hayat sunan sahnedir kopabilir bağlarım.
Halbuki taze bir geçmişin yarattığı hayatın tırpanlanan parçasından kopan bir düşüş,
Bunca önem arz eden telaşların uğultusunu yıkacak ebkem şahitlik gerektiren bir sestir.
Zayıflığıma basan koca sütunlar ağırlığı altında kımıldadım çarparak
Günlerimde işlek olmayan yolumun toprak örtüsünü eşeleyen emeğe.
Gücenmeden ilerleyen cılızlığıma zeytin taneleri serpiştirdim sabah sabah.
Sofraya uzanamayan aciz bir çocuk bünyesiyle gördüğüm yıpranma
Güneşi giydiren parmakların sonradan yoruma bulanmış haline içerlemedir aslında.
Sonralar yuta yuta serpilen gizlerle çitelenen kelimeler döktüm içeriye ve bu inanılmaz!
Merhabar şiirlerime bakmaya ne dersiniz, buralar da yeniyim de yardımınıza biraz ihtiyacım var :)