Siz imkânsızlık nedir bilir misiniz?
İmkânsızlıklara yenilmiş, yiyip gitmiş hayatları...
Hani içinizde volkanlar kaynarken elinizden bir şey gel-
mez,
İçin için eriyip gidersiniz ya hani...
Ben zaten imkânsızlıkların derin kızı,
İmkânsızlığın diğer adı...
Peki, siz bilir misiniz bunun acısını?
Zaman eriyip akar ya,
Karanlıklar yanar şu ruhların kapılarında devamlı ışık
beklersiniz ya hani...
Bilirim efendim,
Mesela mermiler altında kalan çocuğunu kurtarmaya çalışan,
Ama yetişemeyen anneyi bilirim...
Ailesi bombalarla katledilmiş, yerle yeksan olan evinin
önünde,
Dizleri üstüne çaresizce çökmüş babayı bilirim...
Ben de bilirim efendim,
Mesela gecenin yasını omuzlarına almış,
Amansız hastalığa yakalanan küçük kızı...
Gözlerindeki renkler uçmuş,
Her şeyin ölüm olduğu göz bebeklerindeki çaresizliği
bilirim...
Peki, siz hicranı bilir misiniz bayan,
Hicrana esir sevdalıyı,
Vuslata hasret yüreğinin çaresiz çırpınışlarını...
Ve uzaklara tutuklu gözlerinden her gecenin ayazına
Damla damla dökülen gözyaşlarını?
Şu gönül zaten hep bir tutsak, hep bir esir...
Kaderime zincirlenmiş saatlerim,
İçinde besliyor şimşeklerini.
Bir bekleyiş baş ucumda hasret hasret...
Ölüm desen değil, kalım desen hiç değil!
Peki, siz bilir misiniz bu Araf’ın nedenini?
Bilirim bayan, bilirim...
Ayağını atsan yanmanın, atmasan kor olmanın ne demek
olduğunu çok iyi bilirim!
Ve o Araf’ta imkânsızlığına çare bulamanın çaresizliğinde,
Nasıl eriyip bittiğini de bilirim!
İklimden iklime taşınan yüreğin en çok kışta kalmasını
da bilir misiniz?
Acıdan dizilmiş kolyeleri takarken o acıyı, azabı peki?
Uzun uzadıya yol yapmış sevginin sınırsızlığında boğul-
manın o eşsiz ıstırabını...
Yalnız kalmış şu kalbin bir ele muhtaçlığını?
O hâlde ver elini bana bayan,
Gel imkânsızlığa imkân olalım.
Ver elini bana, çıkalım seninle gökyüzüne,
Yarım kalmış sevdalara umut olalım...
İnsanlığa doğrulmuş kurşunlara siper olalım.
Hadi çekinme de ver ellerini bana,
Sevgiye, bütün bedenimiz ve ruhumuzla feda olalım...
Hadi uzattım, tut elimden,
Feda edilecekse imkânsızlıklar için birileri,
Hazırım, rüzgâra kapılsın şu yaralı yüreğim...
Solmuş çiçeklerin saklı tohumlarını çıkaralım insanlığa.
Ve biz ölümün sıcak sevdaları olalım seninle efendim...
Ey insanlığa mezar olan dünya,
Sana sesleniyoruz,
Aç kulaklarını iyi dinle bizi!
Artık karşında sana meydan okuyan iki can var.
Artık karşında ruhlarını sevgiye kurban etmiş iki yürek var.
Korkma sırası sende, hadi göster bakalım bütün kozlarını,
Sen mi yamansın,
Yoksa imkânsızlığa kurban olmaya mahkûm olmuş...
Ve gözlerini hiç kırpmadan ateşe atılmaya hazır bu iki
sevgi âşığı mı?
Ey imkânsızlıklar imkânsızlığı, seni imkânlı yapmaya
geliyoruz!
Gardını al bizi bekle...
Kayıt Tarihi : 10.9.2020 17:38:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!