İLYAS’IN SİNEKLERİ
İlyas küçük bir kasabada yaşayan yoksul ailenin çocuğu idi. Liseyi birinci olarak bitirdi ama yoksulluk yüzünden üniversiteye gidemedi. Askere gitti. Sonra iş için bir çok kapıya baş vurdu. Bu arada kasabanın nalbantı olan babasını da kaybetti. En büyük çocukl olduğu için anesi ve üç kız kardeşine bakmak yükümlülüğü altına da girmişti. Sonunda iş için başvurduğu Devlet Demir Yolları’ndan onu dünyanın en mutlu insanı yapan haber geldi. Başvurusu kabul edilmişti ve işe alınmıştı. Artık kasabanın tren istasyonunda hareket memuruydu. Bu haberi aldığında ayakları yerden kesilerek annesine müjdeyi verdi. Artık resmen devlet memuru olmuştu. Annesi Meryem’e “ Ana ben istasyonda hareket memuru oldum. Artık bir işim var, artık devlet memuruyum, artık maaşım var” diye müjde verdi. Bu haber Meryem’in duyabileceği en güzel haberdi.. Artık İlyas devlet memuru maaşı alacaktı. Evdeki yoksulluk bitecekti. Kardeşleri münevver, Hatice ve Fatma’nın okul masraflarını karşılayabileceklerdi. İlyas’ın alacağı maaş hepsine yeterdi. Zaten iki odalı bir evde yaşıyorlardı. Bu sevinci aldıkları yarım kilo etle yaptıkları yemekle kutladılar. Çoktan beri evlerine et girmiyordu. İlyas çok mutluydu. Artık devlet memuruydu, bir işi ve maaşı vardı. Tren istasyonunda resmen hareket memuru olan İlyas’ın artık üniforması ve şapkası vardı. Annesi Meryem oğluna general olmuş gibi bakıp gurur duyuyordu. Bununla da kalmayıp komşulara hava atıyordu. İlyas eve üç somya daha aldı. Böylece her kardeşi ayrı yataklarda yatıyordu. Kardeşleri Münevver, Hatice ve Fatma çok mutluydular. İlyas da aile reisi olabilmenin mutluluğunu yaşıyordu. Lise son sınıfta okuyan Münevver sınıf arkadaşı Salih’e aşık olmuştu. Salih’de Münevver’i seviyordu. Orta son sınıfta olan Hatice ve ilkokulda olan Fatma da çok mutluydular. İlyas annesi Meryem ve kardeşlerinin bütün ihtiyaçlarını memur maaşı ile karşılamaya çalışıyordu. İlyas ile bütün aile fertleri hayal edemedikleri mutluluğu yaşıyorlardı. Annesi Meryem ve kız kardeşleri bir süre sonra İlyas’ın da mutlu olması gerektiğini düşünerek İlyas’ı evlendirmek istediler. İlyas’ın aklında hiç böyle bir düşünce yoktu. Meryem, annelik görevi iç güdüsü ile oğluna kız bakmaya başladı. Cahil Meryem üniforma giyen oğlu İlyası gözünde çok büyüttü ve kasabadaki kızları beğenmez oldu. Şehirden kız bakmaya başladı. Dolmuşa binip kasabaya gidiyor ve oğluna kız bakıyordu. İlyas’ın bundan haberi yoktu ama kız kardeşleri bunu biliyorlardı. Onlar da ağabeylerinin mutlu olmasını istiyorlardı. Anne Meryem sonunda şehirde çok güzel bir kız gördü. Evine kadar izledi. Bu kız şehirdeki yoksul bir mahalle bakkalının kızıydı. Sordu, soruşturdu. Kızın adı Ganimet’ti. Kasabaya döndü ve İlyas’a artık evlenme zamanının geldiğini söyledi. İlyas bu yükü kaldıramayacağını ve daha erken olduğunu söyledi ama annesine dinletemedi. Meryem oğluna Ganimet ile evlenmesi için ısrar ediyordu. İlyas evlenmek istiyordu ama diğer taraftan sorumluklularını ve kardeşlerini düşünüyordu. Kafası karıştı. Kardeşlerine danıştı. Kardeşleri de anneleri gibi İlyas’ın mutlu olmasını istiyorlardı. İlyas annesi Meryem’in zoru ile şehre gitti ve mahalle bakkalı Mustafa’nın kızı Ganimet’i gördü ve ilk görüşte aşık oldu. Ganimet İlyası gördü ve olabilir dedi. İlyas’ın annesi Ganimet’i babasından istedi. Bakkal Mustafa Ganimet’i verdi. İlyas çok sevindi. Maddi durumları elvermediği için hareket memuru İlyas ile bakkal Mustafa’nin kızı Ganimet basit bir dini nikahla evlendi. İlyas karısını alıp eve geldi. Gerdeğe girerken zorlandılar. O gece ev sakinleri komşuda yattılar. Ganimet ilk gerdek gecesinde mutlu olmuştu ama böyle bir ev beklemiyordu. Hayal kırıklığına uğramıştı. Şehirden kasabaya gelin gitmişti ve umduğunu bulamamıştı. Belki İlyas iyi kocaydı ama üç kız kardeşi ve annesi ile iki odalı evde yaşamak gerçeğini kaldıramadı. Şehirli edası ile kasabaya gelin giderken daha fazlasını bekliyordu. Hayal kırıklığı içindeydi. Kaynanası Meryem ve görümceleri Münevver, Hatice ve Fatma’nın sevgi dolu yaklaşımları ona batıyordu. Zamanla mutlu olmadığını düşündü. Ganimet çok güzel bir kadındı. Kasabanın kaymakamı, Belediye Başkanı ve ileri gelenlerinin dikkatini çekmekte gecikmedi. Her akşam iki odalı evlerinden misafir eksik olmuyordu. Kasabanın ileri gelenleri adeta sıraya girmişlerdi. Gelenler elleri dolu geliyorlardı. İki odalı fakirhanede adeta bolluk yaşanıyordu.
Bütün aile mutluydu ama, tren istasyonunda hareket memuru yoksul İlyas bu ilginin kendisine olmadığını biliyordu ama bir şey söyleyemiyordu. Bütün bu ziyaretler çok güzel karısı içindi. Bakkal Mustafa’nın kızı Ganimet bunun keyfini yaşarken İlyas çıkış noktası arıyordu. Düştüğü durum boğazına sarılıyordu. Çaresizlik içindeydi.
İlyas aldığı maaşla ailesini kıt kanaat geçindirmeye, kız kardeşleri Münevver, Hatice ve Fatma’nın eğitim giderlerini karşılamaya çalışıyordu. Meryem oğlunun hep yanında oluyordu. Aza kanaat eden insanlardı Bu arada Münevver liseyi bitirdi. Salih Münevver’i İlyas’tan istedi, İlyas kardeşine sorup Münevver’i verdi.Kız kardeşini evlendirmek için İlyas’a para lazımdı. Bu nedenle masrafları kısması gerekiyordu. Gelen misafirler rahatlatıyorlardı ama İlyas bu misafirlerden çok rahatsızdı. Ganimet’in aileye katılması ile bütün düzenleri bozuldu.
Hatice ile Fatma’nın okul müdürleri ve öğretmenleri de “Veli toplantısına yengeniz Ganimet Hanım gelsin. O şehirli, bizi daha iyi anlar.” Diyorlardı. Amaçları Ganimet’i görmekti. Halbu ki Ganimet ilk okul mezunuydu. İlyas fazalasıyla bunun farkıdaydı. Ganimet güzelliğinin ve gördüğü ilginin fazlasıyla farkındaydı. Bir süre sonra yaşadığı şartlardan şikayet etmeye başladı. Kocasını, kocasının ailesini, yaşadığı evi beğenmez oldu. Artık iki odalı evde bu kadar insanla yaşamak istemiyordu ve başka eve çıkmak istiyordu. İlyas çaresizlik içinde idi. Kasabanın zengini Ali’de Ganimet’e aşıktı. Zengin ve yakışıklı Ali, Ganimet’i her gördüğünde “Sen yeter ki iste ben senin için her şey yaparım, seni çok istiyorum.” Diyordu. Sonunda Ganimet, Ali’nin isteklerini kabul etti ve Ali ile gizli gizli buluşmaya başladı. Her buluşmada Ganimet yaşadığı ortamdan şikayet ediyordu Ali ev kiraladı ve döşedi. Ganimet’e “Ayrı ev istiyordun, al sana ev.” Dedi. Ganimet evi çok beğendi ama bunu İlyas’a nasıl anlatacaktı? Ali izahı da hazırlamıştı. Ganimet, İlyas’a babası Mustafa’nın ev tuttuğunu ve döşediğini, bundan sonra masraflarını de babasının karşılayacağını söyledi. Ailesi ve karısı arasında kalmaktan bıkan İlyas bu teklifi kabul etti. İlyas ile Ganimet ayrı eve çıktılar. Ganimet’in ve Ali’nin istediği olmuştu. Artık İlyas görevde iken Ali rahatça Ganimet ile buluşabiliyordu. Ganimet’e sulananlar da artık Ganimet’in, Ali’nin metresi olduğunu bilerek bu emellerinden vaz geçtiler. Bütün kasaba bunu biliyordu. İlyas bir şeylerden şüpheleniyor ama çözemiyordu. Kayın babası bakkal Mustafa’ya bunu sormayı da kendine yediremiyordu. Ganimet bir süre sonra hamile kaldı ve nur topu gibi bir kız çocuğu doğurdu. İlyas kızına annesinin adını koymak istedi ve kızın adı Meryem oldu. Dünya İlyas için kabus olmaya başlamıştı. Devamlı olarak kulağına duymak istemediği dedikodular geliyordu. Karısının doğurduğu bebeğin bile kendinden olduğundan emin değildi. Annesi Meryem ve kız kardeşleri mahallede ve okulda yayılan dedikodularla aşağılanıyorlardı. Meryem bebeğin babası kimdi? İlyas içine düştüğü durumun parasızlılık yüzünden olduğunu biliyordu.. Paraya ulaşmanın, mutluluğun ve gücün kapısını açtığının farkına varmıştı... Çaresizdi, tren istasyonunda basit bir hareket memuru idi. Aldığı maaşla bu engeli aşamazdı. Bir taraftan kardeşleri ve annesinin giderleri, diğer taraftan karısının bitmek bilmeyen istekleri..Aldığı maaşla bunu karşılayamamanın imkansızlığı içinde çare aradı. Her türlü şans oyunu oynamaya başladı. Piyango, sayısal denedi ama fayda etmedi.Bir televizyon kanalında yayınlanan “Milyoner” adlı yarışmayı gördü. Bu yarışma bir bilgi yarışması idi. On soru soruluyordu. On soruyu bilen yarışmacı bir milyon kazanıyordu. Dokuzuncu soruyu ya da onuncu soruyu bilemeyen yarışmacı eleniyordu. Yani hiç para kazanamıyordu. İlyas kaderini değiştirmek amacı ile bu yarışmaya katılmak kararı verdi. Katılmak için başvurdu, sonra mesai saatlerinden arta kalan zamanlarda eve kapanıp kitap kurdu oldu.
Nihayet beklediği haber geldi. İlyas yarışmacı olmaya hak kazanmıştı ve dünyanın en mutlu insanı olmuştu. İlyas’ın yarışmacı olacağını bütün kasaba duydu. Televizyon kanalı yarışmacının ve ailesinin bütün ulaşım ve konaklama giderlerini karşılıyordu. Kasaba esnafı bütün aileyi veresiye giydirdi. Bütün kasaba halkı başarı dilekleri ile İlyas’ı uğurladı. İlyas, annesi, kız kardeşleri, karısı ve kızı ile İstanbul’a gitti.
Kasabada büyük bir ilgi vardı. Kasabanın belediye başkanı kasaba meydanına dev ekranlı televizyon kurdu. Bütün kasaba yarışmayı bu ekrandan izleyecekti.
Yarışmaya giden aileye kasaba esnafı “Feda olsun “ diyerek kıyafetler vermişlerdi ama hepsi alacaklarını alabilmek için İlyas’ın kazanması için dua ediyorlardı. İlyas’ın güzel karısı Ganimet de çok mutluydu. Hepsi İstanbul’u ilk defa görüyorlardı ve büyülenmişlerdi.İstanbul’dalardı ve rüyalarında göremeyecekleri kadar lüks bir otelde ağırlanıyorlardı.Bütün masrafları kanal karşılıyordu. Bütün aile ne isteyeceğini şaşırmış halde otelin tadını çıkarmaya çalışıyordu. Aralarında bunu yapamayan tek kişi İlyas’tı ve büyük bir heyecan içindeydi. Bu yarışma onun için ölüm-kalım savaşı gibiydi. Sabah oldu ve nihayet beklenen zaman geldi.Kanalın arabasına annesi Meryem ve karısı Ganimet’le birlikte bindiler. Kanala ulaştıklarında İlyas’ın heyecandan ayakları titriyordu. Beraberindekiler biryerlere oturtuldu, İlyas sakinleştirilmeye çalışıldı. Makyaj yapıldı ve stüdyaya çıkarıldı. İlyas artık canlı yayındaydı. Yarışma başlamıştı.. İlyas sorulan her soruyu biliyordu. Bütün ülke bu yarışmaya kilitlenmişti. Kasabalı meydana kurulan dev ekrandan izleyerek İlyas’la gurur duyuyordu. Belediye Başkanı “Hoş geldin İlyas” pankartları yazılması için talimat verdi. Bütün ülke nefeslerini tutarak yarışmayı izliyordu. İlyas sorulara doğru cevap vererek yürekleri hoplatıyordu. Bütün ülke bu yarışmayı izliyordu. İlyas’ın cevaplarına hayran olan demiryolları genel müdürü istasyon şefini arayarak İlyas hakkında bilgi aldı.Ulaştırma Bakanı Genel müdürü arayarak İlyas hakkında bilgi istedi. Yarışmayı izleyen başbakan, ulaştırma Bakaknını arayarak İlyas hakkında bilgi istedi.İlyas canlı yayında büyük bir başararı göstererek bütün soruları biliyordu. Stüdyo çok sıcaktı. Spotlar ortamı daha fazla ısıtıyordu. Yarışmanın başından beri bir kara sinek İlyas’a musallat olmuştu. Yayın süresince kara sinek İlyas’ın yüzüne, gözüne konuyordu. Canlı yayın olduğu için İlyas kara sineği kovamıyordu. Canlı yayında İlyas sorulan 9 soruyu bilmişti. Son soruyu bilirse bir milyon alacaktı. Ülke son soruya kilitlendi. Sonunda son soru geldi. Bu arada stüdyadaki kara sinek İlyas’ı rahatsız etmeye devam ediyordu. Sonunda beklenen soru geldi. Kara sineğin ömrü soruluyordu.
Cevaplarda üç seçenek vardı. A) üç-beş gün B) 18-21 gün, C) 3 ay. İlyas yarışma boyunca kendisini rahatsız eden kara sineğe öyle kızmıştı ki, kara sineğin ölmesini istediği için Üç-beş gün dedi ve yarışmayı kaybetti. Yarışma boyunca İlyas’a eziyet eden kara sinek yüzünden İlyas yarışmayı kaybetmişti. Kara sinek yalnız İlyas’ın değil, annesinin, karısının, kardeşlerinin, onları borca giydiren kasaba esnafının, İlyas üzerinden yerini sağlamlaştırmak isteyen belediye başkanının, kasabaya bolluk gelecek diye sevinen kasabalının hayalini yıkmıştı. İlyas kara sineğe yenilmenin kızgınlığı içindeydi. Yarışma sonrasında İlyas, Meryem ve Ganimet kanalın arabasına bindiler ve otele doğru yola çıktılar. Arabadaki kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. Şoför arabadakilerin üzüntülerini biliyordu. Hava almaları ve biraz rahatlamaları için camları açtı. Dışarıda hava çok durgundu ve arabaya bir kara sinek girdi. Kara sinek arabanın içinde durmadan uçuyordu. İlyas büyük bir nefretle kara sineği takip ediyordu. Öldürebilmek için fırsat kolluyordu. Sinek şoförün başına kondu. İlyas sineğe odaklandı ve intikam hırsıyla var gücü ile sineği öldürmek için şoförün kafasına tokatını indirdi. Başına tokat yiyen şoför az kalsın kaza yapıyordu. Meryem ve Ganimet ayrı duygular içinde idi. Meryem oğluna, Ganimet kaçan paraya üzülüyordu. İlyas’ın kara sinekle savaşı böyle başladı. Otelden ayrıldılar ve kasabaya döndüler. Belediye başkanı “Hoş geldin İlyas” pankartlarının “Ne yaptın İlyas” şeklinde değiştirilmesi için talimat vermişti. Kasaba girişinde “Ne Yaptın İlyas” pankartları ile karşılandılar. Kasabaya geldikleri gün anne Meryem ile kızları çok üzgündüler. Üzüntüleri İlyas içindi. Karısı Ganimet büyük bir kızgınlık içindeydi. Hiç konuşmuyordu. Kızı Meryem’e sarılarak yattı. İlyas üzüntüsünü başarısızlığını kimse ile paylaşamıyordu. Her şeye rağmen sorululuklarını hatırladı. Hayat devam ediyordu. Kendini yarına hazırlamaya çalıştı ve salondaki kanepeye kıvrılıp uyudu. Sabah erkenden kalktı, Fırına gidip sıcak ekmek kuyruğuna girdi. Amacı karısını uyandırarak sürpriz yapmak ve kahvaltı sofrasında mutlu bir hayata yeniden başlamaktı. Ekmek kuyruğundaydı ve önünde kasabanın şen dulu Hasibe vardı. Kuyrukta beklerken Hasibe’nin kalçasına bir kara sinek kondu. Bunu gören İlyas kendini kaybedip var gücü ile Hasibe’nin kalçasına tokadını indirdi. Amacı kara sineği öldürmekti ama her fırsatta dikkat çekmeye çalışan Hasibe avazının çıktığı kadar bağırıp İlyas’ın kendisine sarkıntılık ettiğin söylüyordu. İlyas şaşkınlık içindeydi. Ne olduğunu ve ne yaptığını anlamaya çalışıyordu. Farkında olmadan kara sinek katili bir psikopat olmuştu. Olay karakolluk oldu. Hasibe, İlyas’tan şikayetçi idi. Karakol komiseri Hamza da bir gece önceki yarışmayı izlemişti. İlyas’ın bunalımını ve kara sineğe düşmanlığını çok iyi anlıyordu. Komiser Hamza bunu Hasibe’ye de anlattı ve şikayetten vaz geçirdi. İlyas karakoldan ayrılıp fırına gitti ama fırında ekmek kalmamıştı. Eve döndüğünde Ganimet hala uyuyordu. Kahvaltıdan vazgeçti. Üniformasını giyip işe gitti. İstasyondaki mesai arkadaşları İlyas’la gurur duyuyorlardı. Hepsi yarışmayı izlemişti. İstasyon şefi Memduh İlyas’ı sıcak bir ilgi ile karşıladı. “Hoş geldin İlyas, hepimiz seninle gurur duyuyoruz, sen büyük bir şey başardın…” diye konuşurken istasyon şefi Memduh’un yanağına bir kara sinek kondu.. Çılgına dönen İlyas istasyon şefinin söylediklerini hiç duymuyordu ve şefin yanağına konan kara sineğe odaklandı. Tek amacı Memduh’un yanağına konan kara sineği öldürmekti. Kendini kaybetti ve var gücü ile Memduh’un suratına kuvvetli bir tokat attı. Kara sinek düşmanı olan İlyas ne yaptığının farkında değildi. Kara sinek gördüğünde kendini kaybediyordu. İstasyon şefi Memduh’a öyle bir tokat atmıştı ki Memduh bir yana, şapkası diğer tarafa savrulmuştu.
İlyas yaptığından çok pişmandı, defalarca özür diledi ama istasyon şefi Memduh onu affetmedi ve İlyas’ı memuriyetten attırdı.
Artık İlyas işsizdi. Dünyası yıkılmıştı. Ganimet ile Ali’nin ilişkisi devam ediyordu. Ali evin her türlü ihtiyacını karşılıyordu. Ganimet bütün bunları babası Bakkal Mustafa’nın karşıladığını söyleyerek İlyas’ın başına kalkıyordu. İlyas,yoksul mahalle bakkalı Mustafa’nın gücünü biliyordu ama acizliğinden konuşamıyordu. Ganimet İlyas’tan nefret ediyordu ve her fırsatta aşağılıyordu. İlyas kendi evinde yabancı gibi idi. Evinde Ali’nin sağladığı bolluk vardı. Bunun hesabını bile sormaktan acizdi. Yarışmaya giderken kasaba esnafı bütün aileyi veresiye giydirmişti. Hepsi alacaklarını istemek için kapıya dayandılar. Ganimet kapıya dayanan alacaklılardan bıkmıştı. İlyas utancından saklanıyor ve çözümü olmadığı için kimsenin karşısına çıkmıyor, çıkamıyordu. İlyas’ın evi de kabus olmuştu. Bir gün annesine gitti. Orada kalacak ve kardeşleri ile kucaklaşacaktı. Oturup hasret giderdi. Kardeşi Hatice ders çalışıyordu. İlyas’ın hoşuna gitti. Hatice’nin ödevini sordu. Hatice’nin ödevi Halide Edip Adıvar’ın Sinekli Bakkal romanının özetini çıkarmaktı. İlyas çılgına döndü, yine sinek vardı ve sinekten kurtulamıyordu.Yutkundu ve konuşamadı. Dilinin tutulduğunu hissetti. İlyas her yerde kara sinekle savaşıyordu ama bunu kendisine bile anlatamıyordu.
Günün birinde İlyas’ın evinin kapısı çaldı. Kapıyı Ganimet açtı. Kapıyı çalan şahıs adam ceketli ve kravatlı kibar bir adamdı. Ganimet’e İlyas’la görüşmek istediğini söyledi. Ganimet bu adamın kasabadan olmadığını fark ederek İlyas’ı çağırdı ve İlyas geldi. Kapıdaki kibar adam “ Ben İngiliz Sinekson şirketinin temsilcisiyim, Sizin kara sineğe düşmanlığınızı duyduk. Sizinle işbirliği yapmak istiyoruz. Sizin adınıza sinek öldürücü aerosol yapacağız. Sıkıldığında İlyasss diyecek. Sizin adınızı söyleyecek. Bu ürünün televizyon reklamında da siz oynayacaksınız. Ünlü olacaksınız ve çok para kazanacaksınız. “ Kapıdaki adam durmadan konuşuyordu. İlyas’ın hayal ettiği hatta edemediği şeyler söylüyordu. Bir süre sonra İlyas kendinden geçerek hayal dünyasında uçtu. İngiliz Sinekson şirketinin temsilcisi İlyas’ı ikna etmek için nefes almadan konuşuyordu ama İlyas bu dünyadan kopmuştu. Ayaklarının yerden kesildiğini hissetmişti. Bunun şaka olduğunu düşünmek istemiyordu. Ganimet’in dırdırından kurtulacaktı. Evinin reisi olacaktı, kızkardeşi Münevver’i Salih ile evlendirebilecekti, kasaba esnafına olan borcunu ödeyebilecekti. Annesine kız kardeşlerine daha iyi bir yaşam sağlayacaktı, kendi evinin kirasını kendisi ödeyecekti, kayın babası bakkal Mustafa’nın himmetinden, karısı Ganimet’e olan minnetten kurtulacaktı. Kapıdaki ağzı kalabalık adam konuşurken bütün bunlar İlyas’ın beyninden film şeridi gibi geçti. Ganimet “Kabul et İlyas daha ne duruyorsun? ” diye bağırıyordu ama İlyas duymuyordu. Kendine gelen İlyas bu teklifi kabul etti. Artık eski İlyas değildi. Çekimlere giderken yanında kimseyi götürmedi Ganimet’e kimseye söylememesi için tembih etti. Bu olaydan Ganimet dışında hiç kimsenin haberi yoktu. Yeni bir hayal kırıklığı yaşamak istemiyordu. İlyas İstanbul’a gitti ve reklam filmi çekimi için stüdyoya girdi. Çekimler çok başarılı oldu ve televizyon kanallarında oynamaya başladı. İlyas’a rüyasında göremeyeceği kadar para verildi. Kasabaya döndüğünde hem zengin hem de ünlüydü. Esnafa olan borcunu ödedi, Annesine daha iyi bir ev satın aldı. Kendi de bir ev satın aldı ve en iyi şekilde döşedi. Karısı Ganimet onu çok seviyordu. Ona yemekler yapıyor, saçını okşayarak uyandırıyordu. İlyas bu mutluluğun nedeninin para olduğunu biliyordu. Bu arada kız kardeşi Münevver ile Salih’i de evlendirdi.
Televizyon kanalları devamlı olarak reklam kuşaklarında Sinekson firmasının İlyasss isimli ürünün reklamını oynatıyorlardı ve bu reklam filminde İlyas oynuyordu. İlyas kasabanın gururu olmuştu. Ganimet artık Ali’ye pas vermiyordu. İlyasss adlı aerosol satış rekorları kırdı. Sinekson firması bu ürünü artık bütün Avrupa’ya satmak istiyordu. Günün birinde Sinekson firmasının ağzı kalabalık adamı yine İlyas’ın kapısına dayandı. Avrupa için yeni bir reklam filmi çekmek istiyorlardı. İlyas’a hem isim hakkı ödeyeceklerdi hem de Avrupa satışlarından prim vereceklerdi. İlyas bu teklifi de düşünmeden kabul etti. İlyas’ın artık düşünemediği kadar parası ve geliri vardı. İstanbul’a taşınmaya karar verdi. Boğaz manzaralı bir ev satın aldı. En pahalı eşyalarla döşedi. Kendi arabası ve şoförü vardı. Ganimet’in arabası ve Şoförü vardı. Kızları Meryem’i ana okuluna Ganimet’in şoförü götürüyordu. Evlerinde Ukraynalı hizmetçi vardı. Aerosol Avrupa’da satıldıkça İlyas’a para geliyordu. İlyas böyle bir hayatın rüyasını görse inanmazdı. Bir gün yatağa girdi ama uyuyamadı.İçinde nedenini bilemediği bir sıkıntı vardı. Ganimet’in kendisine sarılmasından bile rahatsız oldu. Bu lüksü kara sinek sayesinde elde etmişti, Kara sinekler biterse onun lüks hayatı da bitecekti. Artık tren istasyonunda hareket memuru da olamazdı. Aç kalıp sürünürdü. Bunları düşünerek uykuya daldı Gördüğü rüya karabasan gibiydi. Kullanılan İlyasss aerosollorı yüzünden ozon tabakasındaki delik büyümüştü ve bu yüzden dünyadaki bütün karasinekler ölmüştü. Arılar ölmüştü, kelebekler ölmüştü. Böcekler yok oluyordu. Suçlusu İlyasss spreyi idi. İnsan kalabalıkları İnsan kalabalıkları “Senin yüzünden oldu “ diyerek ilyas’ın boğazını sıkıyordu. İlyas “Hayııır “ diye bağırarak uyandı. Kan ter içinde kalmıştı. Yatakta bir süre oturup kendine gelmeye çalıştı. Sabah olmuştu. Panik içindeydi. Kalkıp giyindi ve dışarı çıktı. Sokaklarda çöplük aradı. Çöplüklerdeki kara sinekleri gördükçe rahatladı. “Bu çöplükler oldukça kara sinek eksik olmaz. “ diye düşündü, “İyi ki varsınız sinekler.” Dedi ve evine döndü. Sonra da rahat bir uyku çekti. Uyandığında karasinekleri sevdiğini fark etti. Bütün saltanatını onlara borçluydu.
Evinin bahçesine koca bir karasinek maketi yaptırdı. Artık canından çok sevdiği kızı Meryem’i de “Karasineğim.” Diye çağırıyor, “Karasineğim benim.” Diyerek seviyordu…
Kayıt Tarihi : 2.8.2011 23:52:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (2)